Arap ülkelerinin Irak'la iyi ilişkiler kurması, Bağdat'ın Türkiye ve İran'la daha iyi bir konumdan müzakere edebilmesine imkân tanır

ABD Saddam rejimini kökünden söktüğünde bölgedeki birçok ülkenin endişeleri arttı. Bazıları Batılı özelliklere sahip bir Irak demokrasisinin kurulma ihtimalinin tetikleyici olmasından endişe etti, bazıları ABD'nin başkalarını hizaya getirmek için kullanabileceği bir rejimden çekindi. Diğerleriyse, Amerikalıların uzun süre kalacağını ve Bağdat'la daimi askeri üs anlaşmaları imzalayarak Irak'ın egemenliğini ihlal edeceğini düşündü. Bu endişelerin hiçbiri haklı değil ve Iraklı yetkililer kendi verecekleri bir kararı rehin alma niyetindeki her senaryonun önünü kesmek için yeterli cesarete sahip. Ayrıca Irak'ın ulusal çeşitliliği de, ülkeyi kendi kimliği ve çıkarlarından uzağa sevk etme girişimlerine direnme gücüne sahip.
ABD'nin savaş sonrasındaki umutları tökezlemeye başladığında, Irak'ta Saddam'ın, Afganistan'da da Taliban'ın düşüşünden en çok İran'ın yararlandığı görüldü. Bazıları yeni Irak'ın bir İran uydusundan fazlası olmayacağına inandı; zira İran Irak'ın dokusuna sızdı, Bağdat'ı kontrolü altına aldı veya en azından veto hakkı elde etti. Dolayısıyla, Irak'ın ABD'yle büyük anlaşma saati geldiğinde İran'ın elindeki bir çipten ibaret olacağı düşünüldü. Irak'taki İran nüfuzu inkâr edilemese de, son gelişmeler Irak'ın İran'ın güvenli oyun sahasına dönüşmesinin imkânsızlığını gösterdi. Irak'ın çeşitlilik içeren yapısı, ülkenin kendi çıkarlarıyla çelişen tercihlere sevk edilmesine direnme gücüne sahip olduğunu teyit etti.
Irak'ın denklemden çıkarılması dengelerde tehlikeli bir bozulmaya yol açtı. Irak-Türkiye-İran üçgeni ve İran'la Körfez ülkeleri arasında kurulu olması öngörülen denge bozuldu. Arap-İsrail çekişmesinde herhangi bir denge kurulması ihtimali de zayıfladı. Bu yüzden Irak'ın yokluğunu derinleştirme girişimleri bir Arap felaketine dönüşebilir; zira Irak geleceği hafife alınacak veya bölünmesi hoş görülüp, bölünmenin sonuçları da göz ardı edilebilecek önemsiz bir ülke değil.
Irak devletinin dönüşü öncelikle Irak'ın ihtiyacı. Bu, ikincil olarak da Arapların ihtiyacı; özellikle de mezhepçi çekişme bölgede birçok devleti tehdit ederken ve sonsuz savaşların uyarısını yaparken... Tek seçenek ulusal uzlaşı ve Irak'ın felaketten kurtuluşu, bütün vatandaşlarına ve oluşumlarına açık bir ülkenin kurulması gereğine teslim olmakla başlar.
Iraklı yetkilileri dinleyenler ve gelişmeleri izleyenler, ülkenin felaket senaryolarından kurtulma yolunda azımsanmayacak adımlar attığını görür. Son aylarda devlet mantığı grupçu mantığa karşı açık ilerleme kaydetti. Irak'ın bir ABD üssü veya İran piyonu olmasını reddeden ve kendisiyle, komşularıyla uzlaşan bir Irak için çalışan bir irade beliriyor.
Irak geçiş sürecinde Araplara muhtaç. Arap desteği iç uzlaşı sağlama arzusunu ikiye katlar; ABD, İran, Türkiye ve başka ülkelerle daha iyi bir konumdan müzareke etmesini sağlar. Arapların Irak'ı kucaklaması İran'a düşman bir Irak anlamına da gelmez. Arap desteği, Irak'ın dolduruşlar ve korkutmalardan uzakta, kendi kararlarını kendisi veren doğal bir devlete dönüşmesini amaçlamalı. Böyle bir Irak, denklemden çıkarılmasının etkisiyle oluşan bozulmayı düzeltebilir. Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakanlarıyla Ürdün Kralı Abdullah'ın Bağdat ziyaretleri bu bağlamda değerlendirilebilir.

Kaynak: Radikal