Filistin ekonomisi Batı'nın bir yıldır uyguladığı ambargo nedeniyle çöktü. Filistinliler dış yardımlara bağlı yaşamak değil, kendilerine yetmek istiyor. Ambargo kalkmadıkça da bunu başarmamız imkânsız.
Üç hafta önce, ekonomisi neredeyse tümüyle çökmüş bir halkın maliye bakanı oldum. Ekonomik yaptırımların, dökülen kanın ve üzüntünün ortasında aylar boyunca bir başlayıp bir duran müzakerelerin sonucunda kurulabilen yeni Filistin birlik hükümeti için işbaşı vaktiydi.
Bu hükümet, ayakta kalmaya çalışan Filistin Yönetimi için kötü bir yıldan sonra kuruldu. Geçen yıl Hamas'ı iktidara getiren özgür ve adil seçim sonrası, ekonomik sorunlarımız iyice kötüleşti. Hamas'ın siyasi ajandası İsrail'in var olma hakkını tanınması ve şiddetin bırakılması gibi barış sürecinin kilit unsurlarını kabul etmediği için, uluslararası toplum Filistin'e yaptırımlar dayatmıştı.
Fakat, birlik hükümetinin kurulmasından önce yapılan tartışmaların çoğu bu iki taahhüt üzerine yoğunlaşsa da, bunların geçerliliği çok da sorgulanmamalıydı. Sonuçta, bu taahhütler Filistin halkının meşru temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) 1993'te imzaladığı anlaşmada gayet açıkça ve bağlayıcı bir biçimde verilmişti; hiçbir Filistin hükümetinin bunları yürürlükten kaldırma yetkisi yoktur. Birlik hükümeti anlaşması da, yeni hükümetin FKÖ'nün yaptığı tüm anlaşmaları sayacağını açıkça ifade ediyor; ki bu anlaşmalar söz edilen iki taahhüdü emin olun kapsıyor.
Her halk gibi özgürlüğü hak ediyoruz
İsrail'le iki halkın haklarına karşılıklı saygı gösterilmesine dayanan bir barış sağlanması için uzun süredir çalışan bir insan olarak, FKÖ'nün programına, programın İsrail'in var olma hakkını tanımak ve şiddetin bırakılması dahil olmak üzere tüm taahhütlerine her zaman onay verdim. Hâlâ da veriyorum. Benim bugünkü önceliğim, yaptırımları kaldırma çabalarına liderlik edip finans sistemimizin bütünlüğünü yeniden tesis etmek.
Bir Filistinli olarak, halkımın hayallerini gerçeğe dönüştürmek için yorulmadan çalışma sorumluluğuna sahibim. Biz Filistinliler, normal hayatların hayalini kuruyoruz. Batı Şeria'daki çiftçilerin, ürünlerinin sadece İsraillilerin kullanabileceği yollar yapılması için yok edildiğini izlediği, Filistinli çocukların okula gidebilmek için İsrail kontrol noktalarından geçme cesaretini göstermek zorunda kaldığı ve Gazze'deki 1,4 milyon Filistinlinin kendi topraklarına hapsedilip dünyayla ilişkisinin kesildiği günlerin son bulduğunu hayal ediyoruz. Her halk gibi, biz de kendi topraklarımızda özgürlüğü, demokratik, şeffaf ve güvenilir kurumları hak ediyoruz. İsrail dahil, tüm komşularımızla barış ve ekonomik işbirliği içinde yaşamayı da hak ediyoruz.
Uluslararası toplum yıllar boyu, Filistinlileri gelecek devletimizin temelini oluşturacak demokratik kurumları inşa etmeleri için destekledi. Bağışta bulunanlar, okul, hastane ve yol yapımının finanse edilmesini kolaylaştırmanın yanı sıra, nasıl işleyen bir yönetim yaratılacağı konusunda da yardım etti.
Haziran 2002-Aralık 2005 arasında maliye bakanlığı yaptığımda, finans sistemimizin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesini sağlayan kapsamlı reformlarla, hükümetin mali işlerine şeffaflık kazandırılmasında önemli bir rol oynadım. Bu reformların bazıları, hükümetin tüm gelirinin Maliye Bakanlığı'ndan geçmesini sağlamaya ve bütçe dışı harcamaları ortadan kaldırmaya yönelikti.
Yaptırımlar dayatıldığından beri yardım gelmeye devam etti. Fakat bu yardımları Maliye Bakanlığı'nı baypas edecek biçimde gönderen bağışçılar, bu kurumsal kazanımların tersine dönmesine yol açtı. Gelen paranın izi sürülemiyor, kötüye kullanılmamasını da sağlayamıyoruz. Dahası, dış yardıma bağımlılığımız artarken ekonomik gelişmemiz de engelleniyor. 2005'te, AB'den gelen yardımın yüzde 16'sı insani yardım sınıfına giriyordu. Bu oran geçen yıl yüzde 56'ya yükseldi.
Filistin devleti sözüne ne oldu?
Biz, karnımızı doyurmak için dünyaya bağımlı olan dilenci bir ulusa dönüşmek istemiyoruz. Gelişen bir ekonomi ve güçlü bir demokrasi inşa edecek kapasite, eğitim ve yeteneğe sahibiz. Fakat, İsrail sınırlarımızı mühürleyip bize borçlu olduğu vergi gelirini elinde tutarken, veya ABD'nin bankacılık düzenlemeleri bankaların hükümetin işlerini yapmasını engellerken bunu başaramayız. Kendi kendimize yetmemizi sağlayacak ve gelecekteki devletimizin temellerini oluşturacak kurumları geliştirmeye yeniden başlayabilmemiz için, yaptırımlar kaldırılmalı.
Doğu Kudüs dahil Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak yaşayabilir ve bağımsız bir Filistin devletinin, 60 yıllık ihtilafın çıkışı olduğunu dünyanın kalanı gibi ABD de uzun zamandır teslim ediyor. Fakat uluslararası toplum, Filistinlilere kendi topraklarında kendi ekonomileri ve kurumlarını inşa etme özgürlüğünü verecek bir anlaşma için siyasi istek gösterene kadar, bedeli biz ödeyeceğiz.