İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun kısa süre sonra iki devletli çözüme destek verebileceğine yönelik artan beklentiler var. Bu akşam hükümetinin Ortadoğu barışına yaklaşımına dair yapacağı konuşma, kendisine kaçırmaması gereken bir fırsat sunuyor. Bazılarının, Netanyahu'nun iki devlet çözüm karşıtlığında herhangi bir değişikliği 'dönüm noktası' sayıp alkışlayacağına kuşku yok. Fakat böyle bir çözüme desteğin samimiyetini belirleyen gereklilikler neler?

İlk ve en önemli gereklilik, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını, egemenliğini ve kuracağı devleti tanımak. 1988'de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) tarihi bir karar alarak, tarihsel Filistin'in yüzde 78'i üzerine kurulu olan İsrail'i tanıdı. Eksik olansa, İsrail'in kalan yüzde 22 üzerindeki bir Filistin devletini tanıması. Bu devletin nasıl olması gerektiği anahatlarıyla gayet iyi biliniyor. Uluslararası hukuk, BM kararları ve İsrail'le FKÖ arasındaki anlaşmalar, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devleti vizyonunda birleşiyor. Yol Haritası ve Arap Barış Girişimi de bir arada yürünmesi gereken yolu işaret ediyor.

Filistinliler Yol Haritası uyarınca üzerlerine düşeni yerine getirmek istikametinde önemli ilerleme kaydetti. Düzenin tesis edilmesi için büyük kentlere polis konuşlandırıldı. Devlet kurumlarını güçlendirdik, finans ve güvenlik sektörlerinin reformunda hatırı sayılır aşamalar kaydettik. Ekonomik büyümeyi teşvik etmek yönünde inisiyatifler yaratıldı. Ancak bu süreç bir boşlukta devam edemez. İsrail'in kendi yükümlülüklerini yerine getirememesi, barış sürecinin güvenilirliğine zarar veriyor, şiddete inanmayanların seslerini kısıyor. İki devletli çözüme hakiki destek, İsrail'in sahadaki politikalarında köklü değişim gerektiriyor. Bu da işgale son verilmesi ve İsrail'in kabul ettiği bütün yükümlülükleri hayata geçirmek yönünde somut adımlar atması anlamına geliyor.

Birincisi, Netanyahu bütün yerleşim faaliyetinin derhal ve kapsamlı olarak dondurulması yükümlülüğünü hayata geçirmeli; buna tüm 'doğal büyüme'nin ve İsrail Duvarı'nın inşasının dondurulması da dahil. İsrail yerleşimleri ve destekleyici altyapı, bir Filistin devletinin yaşayabilirliği için vazgeçilmez olan toprağı ve kaynakları gasp ediyor.

İkincisi, İsrail Filistin kontrolündeki topraklardan çekilmeli ve buralardaki bütün operasyonlarla diğer askeri faaliyetleri sona erdirmeli. Filistin'in güvenlik konusundaki başarısı bitmek bilmez İsrail operasyonlarına rağmen gerçekleşti, fakat elde ettiğimiz kazanımları kaybetmemiz, İsrail'in güvenlikle ilgili tavrında bir paradigma değişimine gitmesine bağlı.

Üçüncüsü, işgal altındaki topraklarda hareket özgürlüğü ve insanlarla ürünlerin Filistin'e giriş çıkışı mevcut anlaşmalara uygun olarak yeniden tesis edilmeli. Buna İsrail'in Gazze kuşatmasını sonlandırması da dahil. Hareket üzerindeki kısıtlamalar Filistin'in gelişmesinin önündeki en büyük engel. Netanyahu'nun ne diyeceği belli: İki devletli çözümün, önce İsrail'in güvenliğinin garantiye alınmasını gerektirdiğini söyleyecek. Ancak süregiden işgal, Filistin'in güvenliğine ve reform çabalarına verilen zararlar ya da Filistinlilerin haklarından mahrum bırakılması İsrail'in güvenliğine hizmet etmiyor.

Geçmişteki İsrail liderleri iki devletli çözüme açıkça destek vermiş, sonra da o çözümün gerektirdikleriyle taban tabana zıt politikalar izlemişlerdi. Bugün ihtiyaç duyulan şey, İsrail'in işgali durdurma ve Filistinlilerin haklarına saygı gösterme niyetini samimiyetle göstermesi. Gerçek dönüm noktası bu olacak. (Filistin Yönetimi Başbakanı, 14 Haziran 2009)

Kaynak: Radikal