Kolera salgını ve kötü ekonomi yüzünden, Zimbabwe'de medeniyet tersine döndü. Ölümleri önlemek için acilen harekete geçilmeli

Harare banliyölerindeki ilçeler bir zamanlar, Afrika'nın kıskandığı su ve kanalizasyon sistemleriyle övünürdü. Bu sistemler şu an Zimbabwe'nin kendisi kadar harap halde.

Rögarlardan lağım suyu taşıyor ve kentin ana su deposuna pompalanıyor. Binlerce kişi kendi kuyusuna sahip olacak kadar şanslı insanların cömertliğine bağlı. En yoksulların bile kendi muslukları ve tuvelatleri olduğu bir yerde, şimdi insanlar el pompalarının başında sıraya diziliyor. Bir mühendisin yakındığı gibi,

"Medeniyet tersine döndü."
İnsanlar ölüyor. Hayır kurumu Oxfam'a göre, 500'den fazla insanın ölümüne yol açan kolera salgını martta 60 bin kişiye bulaşmış olabilir. Hastaneye ulaşım ve gidebilenler için temel ilaç noktasındaki eksikliklerden dolayı salgın normalden dört kat daha hızlı yayılıyor. Sağlık bakanı salgını insanlardan el sıkışmamalarını istedi, ama hastalık çoktan Güney Afrika Cumhuriyeti'ne yayıldı.

Kırsaldaki beş milyar insan kısa sürede, Dünya Gıda Programı'nın dağıtacak parayı bulamayacağı miktarda gıda yardımına ihtiyaç duyacak. Hükümetin bırakın gıda dağıtmayı, açlıktan ölenleri sayacak kadar bile gücü yok. Yardım kuruluşu çalışanları vahşi hayvanlarla birlikte çöplüklerde yemek arayan çocuklar görüyor ve Matabeleland'den bir hikâye bütün ulusun umutsuzluğunu özetliyor: Çocuklarını besleyemeyen bir kadının, zehirli olduğu bir meyveyi çocuklarına yedirmesi ve kendisinin de yemesi. Birlikte toprağa verildiler...

Ülkenin istatistiklerine anlam kazandıran trajediler bunlar; yüzde 90 oranındaki işsizlik, yüzde 230 milyon oranındaki enflasyon ve sadece 40 yıllık ortalama yaşam süresi. 1990'da, Zimbabweliler ortalama 63
yaşına kadar hayatta kalıyordu.

Dokuz ay önce Robert Mugabe, ekonomiyi imha etmesinin ve muhalefete zulüm yapmasının ardından düzenlenen seçimi usülsüzlükle kazandığı için şiddetli ve haklı suçlamalara maruz kaldı. Hayatta kalanlar, işlerin daha da kötüleşemeyeceği fikrine tutunuyordu. Haksız çıktılar. Hastalık ve açlık etkisini artırırken, ordu devlet kontrolündeki gazetelerde bile yağlamalarda bulunduğu için kınandı. Muhalefet lideri Morgan Tsvangirai, öfkeden çok şaşkınlıkla "Etrafımızdaki he rşey çöküyormuş gibi görünüyor" sonucuna vardı.

Zimbabwe'den gelen haberler kederli biçimde tanıdık. Bu gerçekten de, uluslararası önceliğin finans krizine verilmesinin gölgesinde kalan ve etkisi yavaş yavaş artan bir felaket. Fakat gerçek ve önlenebilir. Mugabe Tsvangirai'ye sadece bir tane önemli bakanlığı devrederek, 1 milyar sterlin değerindeki ABD ve Britanya yardımının yola çıkmasını sağlayabilirdi. Bunu yapmamayı seçti.

Komşular öylece kenarda duramaz. Temmuz ayında Rusya'nın vicdansız vetosu yüzünden Zimbabwe'yle ilgili yeni bir karar çıkaramayan BM Güvenlik Konseyi de eli kolu bağlı duramaz. Uluslararası müdahele Darfur ve Congo'da insani gerekçelerden dolayı haklıysa, Zimbabwe'de kesinlikle öyle.

Başkan Bush'un mirasını şekillendirmek için altı haftası kaldı. Barack Obama, babasının doğduğu kıtada daha önceden görülmemiş bir ahlaki itibara sahip. Güney Afrika'da başkanlığın favori adayı Jacob Zuma da Mugabe'ye sadık falan değil. Obama ve Zuma Zimbabwe'nin kâbusuna son verebilir ve bunu yapmak zorundalar - Obama'nın göreve gelmesinden sonra değil, şimdi. (Başyazı, 4 Aralık 2008)

Kaynak: Radikal