22 Temmuz sonrası oluşacak Meclis'i bekleyen en önemli sorun, uyum sorunu olacak gibi görünüyor.
Öncelikle bağımsız adaylarla gelen bir çeşitlilik söz konusu olacak...
Burada DTP çizgisindeki bağımsız adaylar ki kısa sürede bir parti çatısı altında grup kurabilecekleri tahmin olunabilir- olgusunun, MHP'nin de barajı geçmesi durumunda uç söylemlerle en önemli gerginlik odağı olması sürpriz olmaz.
Muhsin Yazıcıoğlu ve Mesut Yılmaz'ın seçilmeleri, her zaman farklı oluşumların potansiyel anlamda yedekte durmasına yol açacak.
Ardından parti birleşmeleri ve partilerin aday yapılarındaki çeşitlenme geliyor.
DP, bir birleşme formülü olarak devreye giremedi. Baraj sorunu bu parti için en temel sorun olarak ortada duruyor. DP, birleşme meselesi devreden çıktıktan sonra bile, sancıdan kurtulamadı; Nevzat Ercan gibi, Bahattin Şeker gibi, Saffet Arıkan Bedük gibi yönetimin tepe noktasındaki insanlarını kaybetti. Mehmet Ali Bayar aday olmadı. İlhan Kesici CHP'ye gitti. Yani DP'nin ilerisinde de sancılar gözüküyor.
Meclis'e girmesi garantili ikinci parti olan CHP'de de ciddi bir uyum sorunu yaşanacağı kesin. Bir kere şu an üstü çizilen milletvekillerinin (aşağı yukarı grubun yarısı) yarın parti bünyesinde ne yapacakları şimdiden bilinmiyor. Bunlar parti bünyesinde bir şekilde var olacaklarsa, bu başlı başına bir sancı odağı demektir. (Burada ilginç bir sonuca da imza atmış oluyor CHP. Grubun yarısının üstünü çizmekle, bu dönemde CHP grubu olarak başarı seviyesini de sergilemiş oluyor.)
Ayrıca DSP'liler alıp başını gidecek mi kalacak mı şu anda belli değil. DSP grup kurabilseydi herhalde kendi adı altında grup olmayı tercih edecekti. Ama şu anda 14 kadar milletvekilinin seçilmesi garantili gözüküyor. Grup kuramayınca Meclis'te iş yapmak zor. O zaman CHP bünyesinde kalabilirler ve bu, CHP için uyum ve doku uyuşmazlığı meselesini gündeme getirecektir. Genel Başkanı dışarda, ucu CHP'nin içinde bir DSP olgusu, hep sancı anlamına gelebilir.
Bence CHP, asıl uyum sorununu İlhan Kesici, Lütfullah Kayalar gibi isimlerle yaşayacaktır. Her iki isim de, geçmişte lider adayı olmuş isimlerdir. Farklı platformlarda liderliğe soyunmuş simaların, bir başka bedende protez misyonu üstlenmesi her zaman zordur. belki iktidar partisi olsa bu nisbeten kolaylaşabilir ama, Kesici'nin bütün ümitlerini kırma pahasına söylemek gerekirse, CHP'nin iktidar alternatifi olması imkansız gibi gözüküyor. Bu durumda ne yapacak Kesici ve Kayalar? Haluk Koç ve Kemal Anadol veya Ali Topuz rolünü mü üstlenecek? Bu roller gerçekten çok özgün roller. CHP damarından gelmeden o rolleri üstlenmek kolay değil. Lisede namaz için bir demeç patlat, ya da başörtüsü için, ya da Laiklik elden gidiyor diye... Bunları yapmadığınız zaman belli bir şablona şartlandırılmış bulunan bir kısım CHP tabanında fuzuli şağil durumuna düşmek var. Şunu sanırım Kesici de paylaşacaktır, Kayalar da: Türkiye'nin en katı, en fanatik siyasi organizasyonu CHP'dir ve en zor iş CHP'ye uyum sağlamaktır. medya arşivleri boşuna, Baykal'ın yanında duramayanların isimleriyle dolu değildir. Kaldı ki, bu zor özümseme hadisesi sadece Baykal'a has da değildir.
AKP'ye gelince...
AKP de, 352 milletvekilinden 152'sini yeni dönemde aday göstermedi. Bu da parti yönetiminin AKP grubuna bakışın bir yansıması... Üstü çizilenler, medyada Milli görüş uzantısı olarak tanımlanıyor. Evet, Refah kadrolarından epeyce bir isim var üstü çizilenler arasında... Muhtemelen geçen süre içinde sesi farklı çıkan milletvekilleri tırpan yemiş. Yoksa ilke olarak milli görüşü tasfiyeden yola çıkılmış olduğunu sanmıyorum. Milli Görüş gömleğini çıkardık demiş olmalarına rağmen AKP liderliğinin o zemin ile ilgisini koparmadığı kanaati, laik dünyada sık sık hatırlanan bir olaydır. Kaldı ki, Cumhurbaşkanı adaylığı söz konusu olduğunda Erdoğan'a, Arınç'a, hatta Gül'e gösterilen tepkiyi hep birlikte müşahede ettik. Onun için AKP liderliğinin herhangi bir insanı milli görüşçü diye çizmesi kendi üzerlerini çizmekten farklı olmaz.
AKP'de, yeni yüzler dolayısıyla bir uyum sorunu çıkar mı?
Bence AKP'de uyum sorunu, daha çok laiklik etrafında çıkarılmak istenir. Medya, yeni yüzleri ısrarla AKP'yi kendi çizgisinden uzaklaştıracak simalar diye takdim etmeyi tercih ediyor. Ben AKP'nin, toplumun her kesimi ile sağlıklı iletişim kurmasının gerekliliğine inanırım. Onun için kimsenin kimseyi tongaya düşürmediği bir iletişim dili bulmak önemli. AKP, yeni yüzleri seçerken, öyle bir özeni gösterdi mi? Bunu şu anda bilmek zor. Bir de Türkiye'de tansiyonun hangi seviyede seyredeceği, bu süreçte kimin nasıl bir dayanıklılık sergileyeceği veya çözüleceği... bunları tahmin etmek de kolay değil. Normal şartlarda birlikte yaşanılan insanlar, tansiyonun olağanüstü yükseldiği ortamlarda, zihni kaymalar yaşayabiliyor. Belli ki laiklik konusu, Türkiye'nin en sancılı konularından biri... AKP'ye oy veren geniş toplum kesimlerinin de bu alanda inanç özgürlüğü gibi bir sancısı var. Ben AKP'ye gelen yeni yüzlerin, en azından AKP tabanının bu özgürlük sorununu anlamış olmalarını, anlamış ve çözüm için bir adım atmak gerektiğine inanmış olmalarını beklerim. Mesela Türban siyasi simge gibi bir anlayışa sahip olmak, AKP camiasında sıkıntı doğuracaktır. İHL'lerin uğradığı haksızlığı gözardı etmek de öyle bir olumsuz notu getirecektir. Sorunların önceliği, sonralığı tartışılabilir, ama sorunu yok farz etmek, hatta sorunun kaynağında, sorunu yaşayanları göstermek... işte bu sancı için yeterli sebep olacaktır.
AKP, en büyük zorluğu, tansiyonun yükseldiği zamanlarda yaşayabilir, dedim. Böyle zamanlar bazı simaların kaçtığı zamanlardır. Ve böyle zamanları çok yaşıyor, yaşayacak Türkiye... Onun için bünyeye dahil edilen simaların dayanıklılık katsayısı önemli.
AKP'den 152 milletvekilinin üstü çizildi. Bunlar sancı sebebi olur mu?
Bir kısmı için evet. Bazı isimlerin üstünün çizilmesi, tabanda yadırganacaktır. Hele bunların siyasi misyonları sebebiyle tasfiye edildiği izlenimi, aynı duyarlılığa sahip parti tabanında daha da yaralayıcı olacaktır. Tabanın en duyarlı kesimlerine AKP başkalaşır mı? sorusunu sordurmak, herhalde parti yönetiminin istemeyeceği bir şeydir. Onun için, üstü çizilenlerin en azından gönlünün alınması ve Başbakan'ın Hizmetin yolunun sadece milletvekilliği olmadığı sözünden hareketle bünyede hizmet alanları gösterilmesi bir ölçüde yaraları saracaktır.
4 Haziran depremi, 23 temmuz sonrasının faylarını tetikler.