ABD ve Avrupalı müttefikler, paniğe kaçan bir aceleyle, İsrail-Filistin barış görüşmelerini yeniden başlatmaya çalışıyor. “Tren enkazı” haline gelmiş BM Genel Kurulu’nun, Eylül’de Filistin’in devlet olması için oylama yapmasını engellemenin tek yolunun bu olduğuna inanıyorlar.
Obama yönetimi ve Almanya gibi bazı anahtar Avrupalı oyuncular, Filistin’in bağımsızlığına giden tek yolun görüşmelerde İsrail’in rıza vermesi olduğu ve İsrail, ABD tarafından Filistin toprağı olarak tanınan arazideki işgalini sona erdirmeyi reddederken, dünyadaki en çok taraflı kurum olan Birleşmiş Milletler’e gitmenin, karada yeni yüzleşmeleri tetikleyecek “tek taraflı” bir eylem olduğu konusunda ısrar ediyorlar.
Genel Kurul oylamasından çıkacağını düşündükleri ve olayların yönünü karamsar biçimde değiştirecek bir kararın önüne geçmek için Batılı güçler, Filistinlileri BM girişimini geri çekmeleri için ikna etmek üzere tehdit ve vaatlerin bir bileşimini kullanıyorlar. Başlıca tehdit, Filistin Otoritesinin tamamen tabi olduğu mali desteği kesmek; temel vaat ise devletlik statüsünün İsrail ile yenilenmiş görüşmelerle kazanılabileceği. Böylelikle Ortadoğu Dörtlüsü’nün -ABD, Avrupa Birliği, BM ve Rusya- bu haftaki sözü, yeni görüşmeler için parametreleri belirlemek.
Fakat ABD ve müttefikleri asıl noktayı kaçırıyorlar: Filistin Otoritesi başkanı Mahmud Abbas, eğer İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu görüşme masasında inandırıcı şartlar teklif ederse, BM seçeneğinden memnuniyetle vazgeçeceğini başından beri açıkça belirtti. Fakat Netanyahu resmen bunu yapmaya hiç niyeti olmadığını söyledi. İşgal edilmiş arazilerde inşaata devam etmek konusunda ısrarcı ve Kudüs’ü paylaşmak veya 1948’de İsrail’in kuruluşu sırasında, aileleri evlerini ve topraklarını kaybeden milyonlarca Filistinli mültecinin kötü durumları için adil ve uzlaşılmış bir çözüm hakkında konuşmayı bile reddediyor. Bu konular, 1993 Oslo Anlaşmaları’ndan bu yana barış sürecinin üzerinde anlaşılmış gündeminin bir parçası olabilirler; fakat Netanyahu kariyerini Oslo’ya muhalefet etmenin üzerine kurdu. Filistinliler, geçen yıl Obama Yönetimi tarafından düzenlenen kısa görüşme turunun, Netanyahu’nun hiçbir Filistinli veya Arap lider tarafından kabul edilebilecek bir anlaşma önermeye niyeti olmadığını kesinleştirdiği konusunda şikayetçiler.
***
Konuşmaları yeniden başlatmak, anlaşmazlığı çözmek adına yeterli umut vermiyor çünkü duraksama bir iletişim problemine dayanmıyor. İki taraf da birbirlerinin durumunu çok iyi anlıyor ve yirmi yıl boyunca yapılan görüşmelerden sonra bile, neyin adil olarak İsrail’e ait olduğu ve nerenin adil olarak Filistin mülkü olduğu üzerinde anlaşma sağlayamadılar.
İki taraf arasında böyle bir güç dengesizliği söz konusuyken, İsrail mevcut durumda rahat ve Filistinliler bunu kabul edilemez bulsa da, İsrailliler’in hesaplarını değiştirecek avantajdan yoksunlar. Aslında “barış görüşmeleri” yanlış bir adlandırma çünkü Başkan Abbas İsrail ile savaşta değil. Bunun yerine yalnızca diplomasiye ve ümitsizce, Amerika’nın uluslararası mutabakatın Filistinlilerin hakettiğini düşündüğünü vermesi için İsrail’e baskı yapacağına güvendi. Fakat Netanyahu Amerika’nın yerleşimi durdurması talebine karşı çıkmadan önce Başkan Obama’nın acınacak halde teslim olması bu yanılsamayı da dağıtmış olmalı.
Uluslararası mutabakata dayanan iki devletli çözüm -anlaşılan toprak değiş tokuşuyla 1967 sınırları, Kudüs’ü paylaşmak, mülteci sorusuna adil ve üzerinde anlaşılmış bir çözüm ve İsrail için güvenlik garantisi- görüşmelerinin sürdürülmesini gerçekleştirmek isteyenlerin yüz yüze kalacağı acımasız gerçeklik basitçe şu: İsrail için mevcut durumu korumakta kayda değer bir dezavantaj yok; işgali sürdürmek için uluslararası toplumdan veya Filistin’den anında gelecek herhangi bir olumsuz sonuçla karşı karşıya değil. Filistinliler ile barış görüşmelerinde aşama kaydetmesi için Netanyahu üzerinde iç baskı söz konusu değil; aksine Obama’nın çabalarına verdiği katı tepkilerle aslında iç politik konumunu güçlendirdi.
Elbette, Washington himayesinden kesin olarak ayrılmak için çok az stratejik tutarlılık ve istek gösteren bir Filistin liderliğinin, isteksizce tekrar görüşme masasına oturtulması son derece mümkün. Fakat önceki her turun başarısızlığa uğramasına yol açan sebepler yüzünden, bu tip görüşmelerin kısa soluklu olacağı nispeten oldukça kesin. İsrail ve Filistinliler basitçe, iki devletli çözümün şartları üzerinde aralarında anlaşamıyorlar. Yakın gelecekte iki taraflı görüşmelerin, anlaşmazlığa iki devletli bir çözüm getireceğine inanmak için hiçbir sebep yok. Bu nedenle, eğer uluslararası toplum Filistin devletine yönelik ilerleme kaydedilmesini istiyorsa, gerçekte bunu zorla kabul ettirmek için ne yapmaya hazır olduğunu sormalı.
Kaynak: Star