Anayasa Mahkemesi'nin türban kararı, istikrar sağlamak bir yana bölünme ve tıkanıklıkları artıracak. Yaşanacak iç bölünmeler de, ülkenin dış politikadaki rolünü engelleyip, Ortadoğu'daki lider rolünün altını oyacak
Türkiye kendisini bir kez daha tarihin ve çağın dışında bir devlet olarak sundu. Anayasa Mahkemesi'nin üniversitelerde türban takılmasına izin veren anayasal düzenlemeyi iptal
kararı bütün anayasal, hukuki, insani ve ahlaki kriterleri, bilinen laiklik ilkelerini ihlal etti. Evet Türkiye'deki 'derin devlet' rejimi, dünyadaki en baskıcı rejim olduğunu teyit etti. Mahkemenin kararı şunu gösteriyor: Türkiye'de demokrasiye dair yapılan konuşmalar, asker ve laik aşırılıkçı güçlerin otorite kaynağının halk olduğu yanılgısını yaratmak için
kullandığı zekice bir taktikten başka bir şey değil; gerçekte, bir grup komutan ve yargıç devletin eklemlerine hükmediyor.
Türkler ve dünya Türkiye'nin, AKP'nin iktidara gelip bazı yasalarda daha fazla özgürlük bağlamında yaptığı çeşitli düzenlemelerle modern ve çağdaş devlet olma yolunda ilerlediğini düşündü. Fakat sonrasında, asker ve laik çılgınların 'mühlet verdiği' ancak ihmal etmediği görüldü. Bu bağlamdaki ilk işaret, ordunun Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için bir uyarı yönelttiği 27 Nisan 2007'de geldi, Anayasa Mahkemesi bu uyarıyı aldı ve seçim oturumunda üçte iki çoğunluk şartı gibi benzeri görülmemiş bir karar verdi.
Fakat rüzgâr AKP'nin istediği yönde esti ve parti Gül'ü ağustosta cumhurbaşkanı seçme başarısı gösterdi. Sonrasında, AKP'nin eğilimlerini vurma yönündeki ikinci girişim, üniversitede başörtüsüne izin veren düzenlemeyi mahkemeye götürme yoluyla geldi. İktidara yapılan darbenin zirve noktasıysa, söz konusu anayasal düzenlemenin meclisten geçmesinden birkaç gün sonra Yargıtay başsavcısının AKP'nin kapatılması talebi oldu. Şimdiyse, üniversitelerde başörtüsünü yeniden yasaklayan karar çıktı. Bir sonraki adımsa, hiç kuşkusuz 'derin devletin' siyasi otoriteye darbesini tamamlamak için partinin birkaç hafta içinde kapatılması olacak.
Türkiye, 'demokrasi'nin sistemin şeklinden ibaret olduğunu, hiçbir partinin tek başına hükümet kurup yasa çıkaramayacağını, ordunun ve laik güç odaklarının eğilimleriyle çelişen bir yasamayı uygulama imkânı bulamayacağını, hatta bu yasaların iptalle karşılaşacağını gösteriyor. Araçlar da hazır: Değiştirilemez kararlara sahip Anayasa Mahkemesi.
Türkiye yıllardır başta türban olmak üzere suni iç sorunlara boğulmuş halde. Laikliğin beşiği Fransa'da bile üniversitelerde başörtüsü yasak değil. Öğrenci küçükken aile baskısına maruz kalabileceği için lise sonuna dek okullarda yasaklanıyor, 18 yaşını geçince istediği kıyafeti seçme hakkına sahip oluyor. Bu temelde üniversitelerde başörtüsü yasaklanmıyor. Bu bakışın doğru olduğunu varsayarsak, en azından üniversitede türban takma veya veya takmama özgürlüğü Türkiye'deki öğrencilerin hakkıdır. Anayasa Mahkemesi'nin türbanı yasaklama kararı sonu gelmeyen sosyal ve siyasi gerginliklere kapıları açtı.
Bu yöntemle istikrar mı sağlanır, yoksa çatlaklar, bölünmeler ve tıkanıklıklar daha da mı artar? Böyle bir karar Türkiye'nin AKP döneminde gördüğü istikrar ve kalkınmanın önüne takoz koymaz mı? Bu karar Türkiye'nin dış platformdaki rolünü engeller, AKP'nin Irak ve Ortadoğu'daki Amerikan politikalarına karşı durması sonrası başta ABD ve İsrail olmak üzere düşmanlarının istediği küçülmeye yol açar.
Nasıl bakarsak bakalım, bu karar iç siyasi ve sosyal istikrara sıkılan bir kurşundur. AKP'nin kapatılmasına ilişkin muhtemel kararsa, bu top mermisiyle eşdeğer. Türkiye'yi, kendisine intihar kurşunları sıkan bu kuru kafalardan kim kurtaracak?
Kaynak: Radikal