Türkiye, Suriye’de olup bitenler hakkında iktidar ve muhalefet partilerinin ideolojik bakış açısını yansıtmayan tutumlara şahit oluyor: Adalet ve Kalkınma Partisi, Suriye’ye yönelik Batı planlarını desteklerken muhalefet partilerinin Türk hükümetinin Suriye krizine yönelik politikalarına karşı çıktıklarını görüyoruz.
Buna “ters rollerin kutuplaşması” adını veriyorum; Cumhuriyet Halk Partisi (Atatürk’ün partisidir), ordu ve Türkiye’deki diğer laiklerin tarihi müttefikler olarak Batı politikalarına destek verecekleri varsayılırken, İslamcı yönelimli Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Batı politikalarına karşı çıkacağı varsayılır.
Bu ise bizi yaklaşık on yol öncesine, Irak Savaşına geri götürmektedir. O zamanki seçimlerin galibi AK Parti Irak Savaşında Washington’ı desteklemişken, ironiktir, ordu ve laikler o savaşa karşı çıkmışlardı.
Gerçek şu ki iktidardaki AK Parti, Irak savaşına bulaşmayı istememişti fakat aynı zamanda pozisyonunu güçlendirmek ve iç muhalefeti zayıflatmak için biraz dış desteğe sahip olmak istiyordu. Bu yüzden de ABD’nin Irak politikasına kasıtlı olarak destek verdi ve ABD politikalarına uymayan klasik görüşünü tersine çevirdi. İktidar partisinin muhalifleri ve laik ordu ise ABD’nin bölge gündemini her daim destekleyen taraf olarak kendilerinden beklendiği gibi taraf tutmadılar ve Türkiye’nin o savaşa katılmasına karşı çıktılar; başka bir ifadeyle, muhalefet olarak iktidar partisinin üzerinde baskı kurma rollerini sürdürmek amacıyla Batı politikalarıyla bağdaşmayacak şekilde, Irak’taki savaşa muhalefet ettiler.
Bu ise ters rollerin kutuplaşmasına yol açtı – bugün yine tekrarlanmaktadır – öyle ki her iki taraf klasik ideolojilerinin aksi bir rol oynadılar ve savaşa karşı çıkan gerçek bakış açısına dönüp Meclis’te – meclis çoğunluğunu AK Parti ve muhalefet partisi CHP oluşturuyordu – Türk topraklarına yabancı askerlerin konuşlandırılması ve sınır ötesine Türk askerlerinin gönderilmesi hakkındaki tezkereye karşı çıktığında AK Parti o vakit kârlı çıkmıştı. AK Parti böylelikle savaştan uzak durdu ve aynı zamanda da muhalefetin ivmesini soğurdu. Sonra anlaşıldı ki İslamcı parti daha baştan beri bunu istiyordu ve ABD’ye verdiği destek, ordu ve laiklerle yapılan iç siyasi kavgaları kendi lehine çözmek içindi.
Bu sahne, çeşitli siyasi gruplar ve insanlar arasında olumlu bir hava doğmasına yol açtı ve savaşa gitmeme kararı tüm kesimlerin iştirakiyle alınmış toplu bir karar olarak ortaya çıktı.
AK Partinin yaptığı, Ters Roller Teorisinin pratik ve başarılı bir uygulamasıdır; yeni durumlar veya savaş ve zorlu ekonomik seçimler karşısında ve hükümetin muhalefetle karşılaştığı yerde etkinliğini ve faydasını göstermiştir. Çift pozisyon stratejisi muhalefetin ivmesini soğurmak için kullanılır. Başka bir ifadeyle, bir hükümet yahut iktidardaki siyasi bir grup, bakış açısına veya ideolojisine uymayan beklenmedik bir pozisyon alırsa, klasik muhaliflerinin iki şıkkı olur: Ya beklendiği üzere kararı desteklerler yahut da muhalefet rollerini koruyarak karşı çıkarlar. Bu vakada her iki taraf rollerini tersine çevirmişler ve her biri diğerinin ideolojisi tarafında durmuşlardır.
Hükümet daha sonra ideolojisiyle daha tutarlı olması adına ya doğrudan yahut çoktaraflı yollar üzerinden pozisyonunu değiştirmeye niyetlenirse, klasik siyasi muhalifler eldeki vakada bu pozisyona karşı çıkmaya pek şevkli olmayacaklardır. Bu ise alınan kararı daha da güçlendirecek, fikir birliğini olumlu yönde etkileyecek ve iktidar ilk ve son pozisyondan kârlı çıkacaktır.
Türkiye, Suriye krizine yönelik hassas bir süreçten geçiyor ve birikmiş gerilimler altında Suriye rejmiyle savaşa tutuşma ihtimali karşısında ters roller senaryosunun tekrarlanmakta olduğuna inanıyoruz. Suriye’ye askeri müdahalenin planlanması durumunda AK Parti’nin Suriye’de bir savaştan uzak durmak için Irak’ta kullandığı o aynı stratejiyi izlemesi bekleniyor.
Yazar hakkında: Akademisyen ve siyasi analist.
Kaynak: MiddleEast Online
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın