Hiç kimse, Arap baharının bir komplodan ibaret olduğunu bir an bile düşünmemeli. Bazı kesimler, burada komplo irade etse bile bölgede olayları kızıştıran provokatörler veya kendi çıkarları için durumu istismar edenleri göz ardı ettiğimizde, Arap baharı ülkelerinde devrimlerin patlak vermesi için binlerce sebep vardı. Sorun, asla uzun yıllar diktatörlüğe, zorbalığa, zulme ve yolsuzluğa maruz kalmış halkta değildi. Yani devrimler yüzde yüz meşrudur. Daha önceki makalemizde de yazdığımız gibi, "Eğer hırsız çaldıysa, sorun mücevherde değildir." Aynı şey söz konusu devrimler için de geçerlidir. Yıkıcı sonuçların yükünü halka yükleyemeyiz. Sadece bazı uluslararası güçler, rotayı değiştirdi ve şeytani projelerini uygulamak için halkları devrimlerin aleyhinde istismar etti.

Muhakkak devrimlerin halklar tarafından çıkarıldığı konusunda en ufak bir şüphe yoktur. Ancak dünyanın sırtlanları bunu şimdi de gördüğümüz gibi yeni bir sömürge planları için kullandılar. Tıpkı 1916 yılı büyük Arap isyanında olduğu gibi. Öyle ki, Araplar o dönem Osmanlı imparatorluğundan bağımsızlık talebiyle yola çıkmıştı. Ancak çok vakit geçmeden asıl amacın Arapların özgür ve bağımsız ulusalcı devletler elde etmeleri olmadığı ortaya çıktı. Bilakis asıl gaye, Fransızlar ve İngilizler gibi sömürgeci güçlerin otorite paylaşımı yapmasıydı. Gerçekten de büyük Arap devrimi, Arap bölgesinin kötü şöhretli Sykes-Picot anlaşması gereğince devlet ve devletçiklere bölüştürülmesiyle sona erdi.

Arap topraklarını bölüştürme anlaşmasının geçerliliği iki yıl sonra sona erecekti. Ancak anlaşma yüz yaşına ulaştı ve tarih bir kez daha kendisini tekrar ediyor. Günümüzde Ortadoğu'da yaşananlar, yeni haritaların çizilmesi ve özellikle Suriye, Irak ve Yemen'i kapsayan yeni bir demografik dağılım yolunda ilerliyor. Bu şeytani sömürü planının, sadece Suriye, Irak, Yemen ve diğer Arap baharı ülkeleriyle sınırlı kalacağına inanmak mümkün değil. Plan, büyük olasılıkla bölgede devrimlerin meydana gelmediği birçok ülkeyi kapsıyor.

Görünüşe göre, her şey tasarlanmış bir plana göre ilerliyor. Bölgede yeni Ortadoğu projesinin bölünmez bir parçası olarak yeni çatışma haritaları çizildiğini söylemek mümkün. Örneğin İran ve Suudi Arabistan arasındaki çatışma gibi. Türkiye Rusya sürtüşmesi de bu denklemde yer alıyor. Olayın sebebi, asla Türkiye'nin Rusya savaş uçağını düşürmesi değildir. Bilakis, Rus uçağının düşürülmesi buz dağının sadece görünen yüzü. Krizin onda dokuzu suyun altında gizli, sadece onuncusu suyun üzerinde görünüyor. Zamanla bunun Rusya ve Amerika'nın Türkiye ile oynadığı bir oyun olduğu ortaya çıkacak ve oyunun geri kalan kısmında neler yaşanacağını göreceğiz.

İran'ın 2009 yılında yeşil devrim hareketinin üzerinden geldiği doğrudur. Ne var ki İran geri döndü ve başka ülkelerin devrim hareketlerine karıştı. Yemen'de yönetime karşı ayaklanan Husilere destek olurken, Irak'ta da Şiilere destek oldu. Suriye'de ise muhaliflere karşı rejimin yanında yer aldı. İran'ın bu devrimlerin sınırlarına girmesi, sadece yeni büyük fars imparatorluğunu kurma arzusu değildir. Bölgede yayıldığından bu yana büyük fars imparatorluğu hayalini gerçekleştirme hedefi olsa bile, İran'ın oyunu daha büyük Amerika planının sadece bir parçası olmayabilir.

Başka bir deyişle, İran'ın tıpkı Suudi Arabistan gibi büyük Amerikan oyununda sadece bir kağıt olduğunu asla göz ardı etmiyoruz. Yeni Ortadoğu projesini hayata geçirmek isteyen Amerika'nın eski dışişleri bakanı Condoleezza Rice bize Amerika'nın projesini vaad etmişti.

İran sadece kendi hesabına mı oynuyor, yoksa Amerika onu kedi pençesi olarak mı kullanıyor? Amerika'nın büyük Ortadoğu projesini gerçekleştirme çalışmalarına bulaştığını İran bilmiyor mu? Amerika'nın İran'dan daha büyük ve önemli bir ülke olan Rusya'ya karıştığı söylentileri var. Rusya'nın Suriye işgalini kolaylaştırmak için Amerika'nın bazı girişimlerde bulunduğu görülüyor. Bu, sadece Rusya'nın yeni imparatorluk hayalleri için değil, bilakis Rusya'ya yeniden Ortadoğu'yu şekillendirmesine yardım etmek için atılmış bir adım. Diğer bir ifadeyle, Rusya'nın Türkiye tacizi ve Rusya'nın Suriye'deki ülke haritasını yeniden şekillendirme düzeyindeki rolü, Amerika'nın yeni sömürü projesinin bir parçası olabilir. Amerika'nın en önemli stratejik bölgeyi İran ve Rusya'ya bıraktığını düşünmek ahmaklık olur. Özellikle bu bölge, dünya petrol kaynakları arasında birinci sırada geliyorsa. Bölgede Amerika birleşik devletleri ve elli eyaletinin yaşadığı ise cabası.

Apaçık bir gerçek var ki, Amerika'nın yeni sömürü planları bölgedeki en yakın müttefiklerine varana kadar silah bırakmayacak. Suudi Arabistan'ın Yemen'e müdahalesi ve ardından da Suriye, Amerika'nın suça bulaştırma, yıpratma ve yeniden yapılandırma oyununun bir parçası olabilir mi? Bugün Amerikan medyası açık bir şekilde Suudi Arabistan'ı dağıtmayı ve yeniden şekillendirmeyi konuşuyor. Ayrıca Amerika'nın 5 yıldan bu yana bölgede istediğini yapan Suriye yönetimini terk ettiğine dikkat çekiyorlar. Hayır, aksine Suriye'de olup bitenler özellikle Türkiye olmak üzere tüm komşu ülkelerin durumlarını ve koşullarını zayıflatma girişiminin başlangıcıdır. Türkiye'ye yönelen milyonlarca Suriyeli sığınmacı sadece savaş'ın doğal bir sonucu mu? Yoksa üzerinde çalışılmış demografik bir hedef mi? Türkiye sınırında Kürtlerin tırmanması tesadüf mü? Bu iş Erdoğan'ın birkaç gün önce Amerika'yı terörist gruplarla birlikte Türkiye'ye komplo kurmakla suçlamasına kadar varmadı mı? Kürt- Suriye koordinasyonu sadece Suriye istihbaratının bir oyunu mu? Yoksa Amerika'nın planladığı konuyu uygulamak için talepleri mi? Beşar Esad, kendi yönetiminin lehine mi çalıştı, yoksa Amerika'nın projesinin lehine mi? Bazıları Suriye devlet başkanının kaos yaratıcı lider sıfatıyla gitti. Çünkü onun şimdiye kadar başardığı şey, bölgede deprem etkisi yaratan devrimden altı ay sonra meşhur tehdidini uygulamak oldu. Amerika Beşar Esad'ın bölgeyi bu denli sarsmasına izin verir mi? Tabi eğer bu sarsıntı büyük Ortadoğu projesinin bir parçası değilse.

Öyleyse şunu söylemek mümkün, eski Ortadoğu ülkelerinin tamamı, Türkiye ve İran'ın da içinde bulunduğu, Amerika'nın satranç oyununun sadece birer taşı. Bu oyun, Amerika'nın projelerinin ilerlemesi için tüm hızıyla yürütülüyor mu?

Ünlü İngiliz lord Curzon Believe 1923 yılında söylediği gibi" dünya büyük bir satranç tahtasıdır, sadece en usta oyuncular oynar."

Kaynak: al-Quds al-Arabi
Dünya bülteni için çeviren: Merve Soydaş Gök