Türk medyasının önemli bir bölümü El Beşir hakkında bağlayıcı bir yargı kararını beklemeksizin yoğun eleştiri ve suçlamalar yöneltti. Darfur ve Sudan'ın genel sorunlarını dikkate almadan genelleme yapmanın beraberinde getireceği olumsuz sonuçların telafisi son derece güç olur
Ömer El-Beşir'in son ziyareti:
Darfur sorunu her ne kadar su ve hayvan otlatma nedeniyle yaşandığı iddia edilse de çatışmaların arkasında iç-dış mihraklar, ırksal, sosyal, ekonomik ve siyasal faktörler ağır basmaktadır. Özellikle 2003 yılından itibaren pek çok ülke sorunu çözmek yerine kendi çıkarını göz önünde bulundurarak savaşan taraflardan birine de stek
olmayı tercih etmiş ve böylece gerilimi daha da tırmandırmıştır.
Halen Sudan ordusu ve Cancavid kabilelerden oluşan paramiliter güçler ile birçok komşu devlet ve bazı Batılı devletlerin isyancılara verdiği destekten dolayı kanlı bir savaşın ortasında bulan Sudan kendisini bu durumdan çıkartacak gerçek katkıyı aramaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye-Afrika Zirvesi kapsamında İstanbul'a gelen Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir önemli tartışmaları da beraberinde getirdi. Sudan liderinin son ziyareti UCM savcısı Luis-Moreno Ocamponun, Darfur'da insanlığa karşı suçlar ve savaş suçu işlediği iddiası ile hazırlamış olduğu dosyayı mahkemeye sunduğu ve
El Beşir için tutuklama kararı talep ettiği bir döneme denk gelmesi daha büyük bir anlam taşımaktadır.
Beşir'e suçlamalar
Ziyaretle birlikte Türk medyasının önemli bir bölümü El Beşir hakkında bağlayıcı bir yargı kararını beklemeksizin yoğun eleştiri ve suçlamalar yöneltmiştir.
Sudan'da, başta Darfur olmak üzere büyük bir insanlık trajedisi söz konusu olduğu ve akan kana son verilmesi gerektiği herkesçe kabul edilmekle beraber, El Beşir'e yönelen bu eleştirilerin çok sert olduğu, Darfur ve Sudan'ın genel sorunları hakkında aşağıdaki hususları dikkate almadan genellemelerde bulunmak doğru olmayacağı gibi böylesi bir tutumun beraberinde getireceği olumsuz sonuçların telafisi de son derece güç olacaktır.
Nitekim konuya ilişkin değerlendirmeler yapılırken, sorunu yakından takip eden Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, İslam Konferansı Genel Sekreteri İkmaleddin İhsanoğlu ve Afrika Birliği Genel Sekreteri Salim Ahmed Salim'in mahkemenin savcının talebi doğrultusunda karar vermesinin çözüm yerine Sudan'ı bölmek maksadını taşıyanların elini güçlendireceği ve ülkeyi krizden çıkarmaktan çok, daha büyük bir buhranlar yumağına iteceği yönündeki açıklamaları, durumu yerinde tespit etmeden sırf Batı kaynaklı bilgilerle meseleye yaklaşılmasının çözüme yönelik herhangi bir katkısının olmayacağı açıktır.
UCM'nin statüsü
Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsü, bilindiği gibi 1998'de Roma'da imzalanmış ve 2002 yılında 60 ülkenin desteğiyle yürürlüğe girmiştir. Ancak aralarında Türkiye, ABD, Rusya, Çin, İsrail gibi ülkelerin bulunduğu pek çok devlet bu mahkemenin yargılama yetkisini kabul etme diği gibi, Amerikan yönetimi her ne kadar başta bu mahkemeye destek olacağı izlenimini vermişse de sonrasında bu desteğini geri çekmiş tir, Günümüzde ise ABD mahkemenin faaliyetlerine önem verir gibi gözükmekle birlikte ikili anlaşmalar yoluyla Amerikan vatandaşlarının söz konusu yargı kurumuna gönderilmesinin önüne geçmek için yoğun bir çaba içerisine girmiştir.
Beşir'in suçlanmasına neden olan Darfur krizi kapsamında 200 bin insanın öldüğü, yüz binlerce insanın ise evlerini terk etmek zorunda kaldığı yönündeki yoğun haber ve yorumlar değerlendirilirken; Sudan'ın sahip olduğu geniş petrol yatakları, Darfur'un son derece önemli doğal kaynakları barındırdığı, El-Turabi ve El Beşir ikilisinin denetimi altında bulunduğu ve bu nedenlerden dolayı Sudan'a yönelik baskılarının artırılacağı, Afrika'da işbirliğine yanaşmayan başka devletlerin de Batı devletlerinin kırmızı renkli listesinde yer aldığı gözden uzak tutulmamalıdır.
Özetle 1989'da askeri bir darbe sonrasında iktidara gelen, Sudan'ın İslami bir cumhuriyet yönetimine yönelmesi ve İran'la yakınlaşması birçok büyük gücün şimşeklerini
üzerine çekmesinde etkili olmuştur. Dahası soruna yönelik göz ardı edilen, yıllardan beri Sudan ordusuna karşı savaşan muhalif grupların bugüne kadar düzenli ve güçlü bir orduya karşı nasıl ayakta kalabildiği ve bu gruplara gerek parasal gerekse askeri desteği kimin verdiği gibi soruların göz önünde bulundurulması şarttır.
Yargılama yetkisi
El Beşir'in yargılanması ve cezalandırılmasını isteyenler özellikle uluslararası hukukun önemli kavramlarından biri olan 'evrensel yargılama yetkisi'; veya başka bir ifade ile bireylerin uluslararası suçlar nedeniyle cezai müeyyideye tabi tutulmalarından hareketle, soykırım, insanlığa karşı suçlar gibi ciddi ve vahim suçlar nedeniyle bir uluslararası ortak mekanizmasının kurulmasına karşı çıkılması doğru olmadığı açıkça ortadadır.
Fakat son üç yılda Beşir iktidarının anayasa, seçim kanunu ve kadın hakları konusunda atmış olduğu demokratikleşme adımlarını bir kenara bırakılarak eleştiriler getirilmekle, özel koşullar barındıran bir hukuki terim olan 'soykırım'ın özellikleri, şartları ve oluşum nedenlerini bilmeden birilerini soykırımla suçlamak; Türkiye'nin sözde Ermeni soykırımı meselesi ile mücadele verirken böylesi yorumlar hem düşündürücüdür hem de bazı devletlerin geliştirmiş olduğu politikanın ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir. Sudan'la başlayacak sürecin bu ülkeyle sınırlı kalmayacağı, benzeri sorunları bir şekilde yaşamış yönetimlere de sirayet edeceği gözden uzak tutulmamalıdır. Nitekim Ermeni meselesinin tekrar gündeme getirilerek Türkiye'nin bu şekilde yargılama yetkisini kabule zorlanması hiç de uzak bir ihtimal değildir.
Bu aşamada Güvenlik Konseyi'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne verdiği desteği gözden geçirmesi büyük önem taşımaktadır. Mevcut şartlar altında büyük güçlerin destek vermediği, gücü tartışmalı olan ve siyasi etki altında aldığı kararlar göz önünde bulundurulduğunda mahkemenin de Beşir'in tutuklanması yönündeki talebi reddetmesinin sorunun çözümü açısından da büyük katkı sağlayacağı kesindir.
Sonuç itibarıyla yaşanan trajediye son verilmesi için Sudan'ın dinsel ve etnik yapısını göz önünde bulunduran ve bölge ülkelerinin katılımıyla oluşturulacak geniş kapsamlı bir uluslararası toplantı ve somut uzlaşı önerilerinin masaya yatırılması şarttır.
Bu çerçevede Sudan'ın ekonomik haritasının göz önünde tutularak bu zenginliğin adaletli bir biçimde paylaştırılmasına önayak olunması gerekmektedir. Bununla birlikte El Beşir'in ülkede yaşanan dramdan dolayı suçlu olup olmadığı mutlaka hukuk yoluyla ortaya çıkarılmak zorundadır. Bunun için 1980'den beri ülkede yaşanan krizleri, çatışmaları ve şiddet olaylarını inceleyerek sorumlularını ortaya çıkarmak üzere Hariri
suikastı için kurulan mahkeme benzeri özel bir mahkemenin kurulması yerinde olacaktır.
Kaynak: Radikal