Brezilya-Türkiye milli maçı öncesi bazı notlar alıyordum, futbol ve şiddetle ilgili.
Saraybosna stadyumundaki o genç kızla oğlan gözümün önüne geliyor. Sırtlarına geçirdikleri tişörtün arkasında şöyle yazıyordu:
"Her zaman kardeşiz!"
Futbolun sadece futbol olmadığı malum. Sadece heyecan arayışı da değil.
Futbol küresel bir tutku.
Özellikle televizyon çağıyla birlikte dünyayı fethetmeye başladığı, küresel bir hayranlık uyandırdığı söylenebilir.
Acaba meşin yuvarlak aracılığıyla dünyayı ve onun çeşitliliğini öğrenmenin yolları ne kadar açılabilir?
Futbol, çoğulculuk ve hoşgörü okulu olabilir mi?(*)
Kimileri, futbolu dünyanın en ciddi saçmalığı olarak görüyor. Kimine göre de, meşin yuvarlağa böylesine işlevler yüklenmesi ciddiye alınamaz.
Bu görüşte olanlar tabii yeşil sahalardaki ırkçı sapmalara, meşin top aracılığıyla körüklenen bazı toplumsal hastalıklara işaret ediyorlar.
Ama bu gibilere karşı, kendisi de bir futbol tutkunu olan ünlü Latin Amerikalı yazar Eduarda Galeano'nun bir sözü var:
"Gözyaşları mendilden gelmez!"
Son derece talihsiz bir örneğine daha bu yakınlarda Ali Sami Yen'de tanık olduğumuz şiddetle sonuna kadar mücadele etmek zorundayız.
Yine geçen pazar günü Zambiya'daki bir maçta yaşanan ve on kişinin ölümüyle sonuçlanan facia gibi, -ya da Danimarkalı bir seyircinin geçen haftaki İsveç milli maçında sahaya fırlayıp hakemi ensesinde ısırması gibi- çirkinliklere set çekebilmeliyiz.
Çünkü futbol güzel oyun!
Meydan, futbolu çirkinleştirenlere bırakılamaz.
Futbolun "mükemmel bir kardeşlik ve dostluk aracı" olduğuna inananların, ağaçlara bakılıp ormanın gözden kaçırılmasını engellemeleri lazım.
Brezilya milli takımını seyredeceğim için gerçekten heyecan duyduğumu belirtmeliyim. Bu ülke futbolun süper gücü sayılır.
Brezilyalı top cambazlarını son kez geçen yıl Almanya'daki Dünya Kupası'ndaki üç maçta izlemiştim. Başarılı olamamışlardı. Ama bu durum herhalde Brezilya'nın futboldaki büyüklüğüne gölge düşürmez.
Gözümün önünden yine Saraybosna'daki milli maçın görüntüleri geçiyor. Boşnak tribünlerinden sallanan Türk bayrakları ve Türk milli takımı için yükselen alkışlar... Ve o genç kızla oğlanın giydiği yarısı Türk, yarısı Boşnak bayrağı olan tişört...
Sırtlarında kocaman yazı:
"Her zaman kardeşiz!"
Bir futbol maçının keyfini kardeşliği hatırlayarak, hatırlatarak çıkarmak ne güzel. Çok acılar çekmiş bir halkın çocukları oldukları için belki de...
Saraybosna'daki stadın tam karşısında İngman Dağı, yemyeşil.
1995 yılında bir yaz günü, yüreğimin yarısını savaş acıları içinde kıvranan Saraybosna'da bırakıp İngman Dağı'ndan çıkıp gitmiştim.
Artık savaş yok Bosna'da.
İnşallah trajediye doymuştur bu cennet topraklar...
Şimdi sıra benim ülkemde mi?
Bilemiyorum.
Türkiye-Brezilya milli maçı öncesi bu notları alırken haber geldi:
Tunceli'de 7 asker şehit!
Lanet olsun şiddete, teröre...
Başka ne diyebilirim ki?..
Lanet olsun!
Şiddet ve terörle bir cehennem çukuru kazılıyor benim ülkeme...
Farkında mısınız?..
-
(*) NTV Yayınları arasında yeni çıkan, Pascal Boniface'nin 'Futbol ve Küreselleşme' isimli kitabı bu yazıma esin kaynağı oldu. Alıntılar da bu kitaptan.