Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman, Türkiye'nin önde gelen sosyal bilimcisi Prof. Dr. Şerif Mardin ile bir mülakat yaptı (16 Eylül). Türkiye'de din ve laiklik konuları üzerinde odaklanan mülakatta Mardin'in söyledikleri fevkalade dikkate değerdi.
Bu mülakat üzerine Mardin'in söylediklerini tepetaklak edenler dâhil, çeşitli yorumlar yapılıyor. Bunlara bakınca, Mardin'in bu mülakatta (ve başka yerlerde) söylediklerinin anlaşılmasına yardımcı olabileceğimi düşündüm. Mardin, esas ve önemli olarak, şunları söylüyor:
AKP'nin başarısı nasıl açıklanabilir? CHP ve temsil ettiği siyasi gelenek, Türkiye'de eğitim ve gelir düzeyini yükseltecek reformlara öncülük etti, fakat halkla ilişki kuramadı. Bunda, dinin toplum içindeki yerini ve dinsel teşkilatlanmanın gücünü göremeyişinin önemli rolü oldu. Demokrasiye geçildikten sonra DP'den AKP'ye uzanan ve "muhafazakâr denilen" siyasi partiler, "problemlerinizi biliyorum ve bunları halledeceğim" diyerek halkla bağlar kurdular. AKP bu alanda özellikle başarılı oldu.
AKP'nin yükselişi, Türkiye'de laikliğin sonunu getirecek gelişmelere yol açabilir mi? Bu konuda kesin bir şey söylenemez. İslam bütün dünyada siyasi bir güç olarak gelişmektedir; Türkiye'de de, AKP'yi de aşacak bir şekilde gelişmesi ihtimal dışı değildir. Sorunun cevabının bilinmeyişinin bir önemli nedeni de, Türkiye'de dinin toplum içindeki yerinin yeterince araştırılmamış olmasıdır. İnsanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar. AKP takiye mi yapıyor? "Araştıracaksınız. Bunu hep aklınızın bir kenarında tutacaksınız ve onları sınayacaksınız..."
Türkiye'de laiklik nasıl korunur? Demokrasiyle. Ama demokrasi her gün uğrunda çaba vermeyi gerektirir. İnsan haklarına tecavüz varsa, teyakkuzda olmak gerekir. Demokrasinin gerekleri yerine getiriliyor mu, getirilmiyor mu dikkat edilmesi gerekir. Laiklik, asla askerî darbeyle korunamaz. Demokrasi, her kafadan bir ses çıkan rejimdir ve bu Türkiye'nin lehinedir. "Aleyhine olan bir tek şey var, o da insanların tek taraflı olarak darbe yapmaya karar vermesi"dir. "Çatışma ve gerilme sağlıklıdır. Yeter ki darbe olmasın... Çelişkilerle birlikte yaşayacağız. Bazı şeylerin birlikte olabileceğini düşüneceğiz. Bir şeyin, öbürünü ortadan silmediği bir rejim olacak bu. Türkiye'de her zaman, bir doğrunun başka bir doğruyu sildiği bir rejim yaşadık. Oysa demokrasi böyle bir şey değil. Bir taraf öbür tarafı silmiyor."
"Peki türban?" "Türban meselesinin anti-demokratik bir uygulama olduğu konusunda yüzde 100 eminim. Bu mesele, artık olguların toplanmasına (araştırılmasına) ihtiyaç olmayan, bir ahlaki meseleye dönmüştür. Orada kararım net, türbanlı öğrenciler üniversiteye girebilmeliler..." Ama kadınların durumlarının tehlikede olduğunu düşünmeleri haklıdır... "Nasıl türbanlıların üniversiteye girmesini destekliyorsam, bu ülkede kadınlarla ilgili çok ciddi bir problemin olduğuna da inanıyorum."
Peki, Mardin'in söyledikleri hakkında ben ne düşünüyorum? Her zaman yazdığım ve söylediğim gibi ben Türkiye'de laikliğe en büyük tehlikenin otoriter-baskıcı laiklik uygulamaları, devletin gayri resmi bir dinî olması, dinin bir kimlik öğesi olarak kullanılması, azınlıktaki inançlara ayrımcılık yapılması, din özgürlüklerine getirilen yasak ve baskılar olduğunu, Türkiye'de laikliğin özgürleşmesi, liberalleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'yi Malezya ya da Endonezya, Cezayir ya da Mısır ile mukayese etmenin abes olduğundan yüzde 100 eminim. AKP'nin dindarlıkla laikliği buluşturmaya hizmet ettiğinden, bu açıdan çok eleştirdiğim yanları olmasına rağmen laiklik anlayışının en azından CHP'nin laiklik anlayışından ileri olduğundan yüzde 100 eminim.
Laikliğin ancak ve ancak demokrasiyle korunabileceği ve geliştirilebileceği; askerî darbelerle korumanın laikliğe karşı en büyük tehlike olduğu; herkesin insan haklarına, inanç özgürlüğüne yönelik tecavüzlere karşı teyakkuz halinde olması gerektiği; bu bağlamda türban yasağının kesinlikle kalkmak zorunda olduğu konularında Mardin ile yüzde 100 aynı düşünüyorum.
Kaynak: Zaman