Türkiye'ye birinci sınıf demokrasiyi çok gören, gerçek demokrasiyi Türkiye için tehlikeli bulan çevreler ya da ulusalcı-milliyetçi bazı odaklar, öteden beri Başkan Vladimir Putin'le Rusya'sına sıcak bakarlar.
Türkiye'nin Batı'ya, özellikle AB'ye sırtını dönerek Rusya'yla birlikte Doğu'ya doğru başka sulara, örneğin İran'a, Orta Asya'ya, Çin'e açılmasını savunurlar.
Rusya'daki gibi otoriter bir sistemle Türkiye'nin hem bölünmekten kurtulacağını, hem de daha hızlı kalkınacağına inanırlar.
Putin'in 'Batı düşmanlığı'na bulanmış milliyetçiliği ve otoriter yönetim anlayışı, Türkiye'de demokrasiden fazla hazzetmeyen bu çevreler için uzunca zamandır çekici bir alternatif haline gelmiştir.
Bugün yazı konum bu değil.
Ancak, Rusya'da Başkan Putin'in zaferle çıktığı parlamento seçimlerinden söz ederken bu konuya da şöyle bir değinmek istedim.
Çünkü, Rusya seçimleri bu ülkede galiba demokrasiden çok, tek partili otoriter sisteme gidişi biraz daha hızlandırmış durumda.
Bir başka deyişle:
Putinizm, Başkan Putin'in Birleşik Rusya Partisi'nin pazar günü milletvekili seçimlerinde oyların yüzde 64'ünü almasıyla birlikte biraz daha güçlendi.
Tabii akla takılan sorular var.
Seçimler ne kadar dürüsttü?
Ne kadar serbest yapıldı?
Yanıtlar genellikle olumsuz. Milletvekili seçimlerinin kirli geçtiği konusundaki belirtiler fazlasıyla ağır basıyor.
Başkan Putin yönetiminin muhalefeti, medyayı, muhalefet partilerini uzun zamandır baskı altında tuttuğu biliniyor. İfade özgürlüğü darbe yemiş durumda. Putin yönetiminin, Rusya'da medyanın tek sesli hale getirilmesinde büyük mesafe aldığı sır değil.
Putin ve çevresi, Rusya'da muhalifleri Amerikan uşağı, Batı yardakçısı ya da Rusya düşmanı diyerek sindirmekte de başarılı...
Ama şu da bir gerçek:
Başkan Putin, yüzde 64 oyu yalnız medya gücünü acımasızca kullanarak elde etmedi. Rusya aynı zamanda olağanüstü yükselen enerji fiyatları sayesinde ekonomik büyümesini hızlandırdı. Ekonomi son sekiz yılda toplam yüzde 70 büyüdü.
Ham petrol ve doğalgaz gelirlerinin 1999'dan itibaren 750 milyar dolar artmasıyla Rusya'da hayat standardı büyük bir sıçrama kaydetti.
Kısacası:
1990'lardaki Başkan Boris Yeltsin döneminde büyük bir ekonomik ve siyasal çöküntüyü yaşayan Rusya, Başkan Putin'le -ve yükselen enerji fiyatlarıyla- birlikte yeniden yükselişe geçti ve otoriter nitelik taşısa da istikrarı yakaladı.
Putin sekiz yıldır iktidarda. İktidar gücünü acımasızca kullanıyor. Daha da kullanmak istiyor.
Rusya'da başkanlık anayasaya göre en çok dört yıllık iki dönemden ibaret. Putin'in Başkanlığı 2008'in mart ayında doluyor.
Şimdi anlaşılan o ki Başkan Putin'in gözü başbakanlıkta. Başkanlık koltuğuna da kendi kliğinden bir 'evet efendimci' birini oturtması ihtimali de var.
Olabilir.
Kimine göre, Başkan Putin'in demokrasi diye bir derdi yok.
'Çar Putin'lik yolunda yürüyor.
Kimine göre de, otoriter çizgide giderek demokrasinin yolunu ağır ağır açmaya çalışıyor Putin. Ekonomi modernleştikçe demokrasi de gelecek diyenlere rastlanıyor.
Uzun lafın kısası:
Rusya çok önemli ve büyük bir ülke. İstikrar ve refahı yakalaması, demokrasi yolunda yürümesi yalnız dünya değil, Türkiye için de önemli ve ciddi bir konu...
Kaynak: Milliyet