Türkiye'de bayağı bir Rus lobicisi var. Kimi hükümet fobikler veya hükümet karşıtları Erdoğan'a nazire olsun diye Rusya'yı öne çıkartıyor. Gerçi buna mukabil Başbakan'nı Birinci Danışmanı Yiğit Bulut da dünyayı iki lider arasında paylaştırıyor. Bunlardan birisi Putin diğeri de Başbakan Erdoğan. Bununla birlikte, son sıralarda öne çıkan Rusya'nın rolünü abartanlar da çok. Hatta Türkiye'de bir Rus lobiciliği oluşmaya başladı. En azından taraftarları var. Hüseyin Bağcı ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış Rusya'ya yakın duran isimler arasında. Rusların tekrar yükselişe geçtiklerini düşünüyor ve söylüyorlar. Bunu analizden ziyade biraz da 'nispet olsun' duygusuyla propaganda olarak yapıyorlar. Evet, ABD'nin hamakat ve yanlış politikalarından dolayı İslam dünyası biraz daha kargaşaya yuvarlanırken bu yanlış politikalar Ruslara hizmet etti. Önünü açtı. ABD düşüşe geçerken ve geride boşluk bırakırken Ruslar bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. İslami kesimler karşısında ulusalcılarla da pekala anlaşabiliyorlar. Meşrepleri aynı. Bundan dolayı Tuncer Kılıç Paşa İsmet İnönü'nün gecikmiş bir sözcüsü olarak yeni bir pakt önermişti. İnönü, Johnson mektubuna karşı şunları söyleyecektir: "yeni bir dünya kurulur, Türkiye de içinde yerini alır..." Seçeneksizlikten dolayı İnönü böyle yakınmıştır. Köprünün altından çok sular aktı. Devran değişiyor. 1990'lı yıllarda baba Bush döneminde Fukuyama ABD'ye uyarlı olarak tarihin sonu tezini yazmıştı. Lakin Bush'lar ABD egemenliğinin sonunu getirdiler. Bunu ilk işleyenlerden birisi de Ferid Zekeriya oldu. ABD'nin dünyadaki rolünün gerilediği bariz ve somut bir biçimde görülüyor. Buna mukabil, Rusların rolünün ilerlediği de bir gerçek. Lakin bu ilerlemenin sınırları ne?*

Kanaatime göre, hem Ruslar hem de içimizdeki yerli ve ideolojik taraftarları Batı ve Erdoğan'a karşı Moskova'nın öne çıkmasından memnunlar. Türkiye'nin değil de, Rusya'nın rolünün artmasına bel bağlıyorlar. Kanaatime göre, Rusya'nın mutasavver rolünü abartıyorlar. Nedenine gelince, ABD'nin cihangir olmasının temel iki nedeni var. Bunlardan birisi, haşin gücü ve silah ve ateş üstünlüğü. İkincisi de Joseph Nye'in yerinde tespitiyle yumuşak gücüdür. Yumuşak gücünün tanımı kapsamlıdır. Bileşeni, kültürden teknolojiye kadar silahlı olmayan her alana uzanır. Rusya ise enerji hatları ve haşin güç üzerinden yükselmeye çalışıyor. Bunun da sınırları var. Ayrıca SSCB, ABD ve kapitalizm zıtlığı üzerinden ortak tahterevalli ile yükselmişti. Şimdi ise Rusya'nın bir ideolojisi yok. Hem pragmatik hem haşin. İslam dünyasında ulusalcılarla ve Tahran ekseni ile ittifakla yol almaya ve nüfuzunu yaymaya çalışıyor. Belki tedafu ve tezahüm kanunu gereği dengede bir yeri var. Putinizm ise Batı'da sevilmediği gibi İslam dünyasında da ulusalcıların dışında sevilmiyor. Zira sevimsiz bir yüzü var.

*

Bunun dışında nobranlığı ve küstahlığıyla seleflerinin tarihi yanlışları tekrarlıyor. Sözgelimi, İngilizler Hind Babür İmparatorluğunu yıkmadan birkaç yüzyıl evvel Hindistan'a bir elçi gönderirler. Elçi Babür Sarayına gider ve vezirle görüşmek ister lakin vezirin ulakla gönderdiği cevabı şöyle olur :" İngiltere bir adadan ibarettir. Bizim değersiz bir adanın temsilcisiyle kaybedecek vaktimiz yok..." Sonrasında İngilizler Doğu Hind Şirketini kurarak Hindistan'a adım atarlar ve sonrası malum. Şimdi Babür Hanlığının aynı dilini daha kabaca bir biçimde Ruslar paylaşıyor. Beşşar'ı himaye etme adına İngiltere'yi küçümseyen Rus liderleri aynen Babür Hanlığı gibi ve ötesinde böbürlenmişlerdir. İngiltere Başbakanı David Cameron'ın Beşşar'ı suçlayan kimyasal silahlarla ilgili açıklaması, basın toplantısında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in sözcüsü Dimitri Peskov'a soruluyor. Peskov, İngiltere'yi "kimsenin ciddiye almadığı küçük ada" olarak tanımlıyor. Bunlar Rusların ayaklarının yerden kesildiğini gösteriyor. Daha sonra tekzip yese de Şam-İran ekseni basının çok iltifat ettiği bir de Katar skandalı veya gafı var. Arap Birliği'nin Suriye konusundaki karar tasarısı BM'de oylanırken dönemin Katar Başbakanı Hamad bin Casim'in, Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vitali Çurkin'e hitaben "Rusya Suriye'ye yönelik karar taslağını onaylamalıdır. Sizi herhangi bir veto konusunda uyarıyorum" diye çıkışması üzerine Çurkin şu tepkiyi veriyor: "Eğer benimle bir daha bu üslupla konuşursan, bundan sonra Katar adlı bir şey kalmayacak." Vitali Çurkin daha sonra bunu yalanlıyor. Bu haberin daha sonra Suriye rejiminin imalatı olduğu kanaati yaygınlaşıyor. Bununla birlikte, muhtevası yalan bile olsa üslup Rus markasıdır. Bu üslupta hikmet ve sorumluluğun zerresi yok. Ruslar kendilerini fena abartmaya başladılar. Herhalde Afganistan'daki gibi yeniden tozlarının alınmasının vakti yakındır. Aynı üslubu Ahmedinejad'dan da tanıyoruz. Yeni yönetim 'Holokost'u tanırken Ahmedinejad İsrail'i haritadan silmekten bahsediyordu. Onun Ürdün'deki kopyası olan Beşşar'ın Amman Elçisi Behçet Süleyman da bir fiske ile İsrail'i yere sereceklerini söylüyor. Binlerce konuşma yerine keşke bir defa icra etseler! Şam'ı elde tutmak için kimyasala sarılan Beşşar ve yandaşları hayali olarak Körfez'den girip Türkiye'den çıkıyorlar. Hatta Sisi ve taraftarlarına göre Endülüs'ün düşmesinden sorumlu zihniyet olan Müslüman Kardeşlerin tarihi hezimetinin de telafisi Beşşar'ın elinde. Vitali Çurkin ve Peskov gibilerle birlikte Rus yandaşları harikalar diyarında yaşıyorlar. Önlerini çıkanı dümdüz ediyorlar. Bunlar olsa olsa ruh hastası olabilirler. Tehlikeli yanları da zaten burası.

Birileri Batı karşısındaki ezikliklerini Rusya üzerinden çıkarmaya çalışıyor. Bu çıkmaz sokak. Moskova'ya giderken yolları Silivri'ye düşebilir.