Hindistan ve ABD arasındaki nükleer antlaşma, Amerikan Kongresinde son gözden geçirme safhasına doğru ilerlerken Pakistan da benzer bir antlaşmayı Çin'le yapmak için bastıracağa benziyor. Bush yönetimi, Nükleer Tedarikçiler Grubu'ndan onayı aldı; hem Bush hem de Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, yurt içinde ve dışında faal halde lobi çalışmaları yapıyorlar. Washington, benzer bir antlaşmanın Pakistan'la yapılması ihtimalinin olmadığını belirtti. 

Hindistan'la nükleer antlaşmaya karşı çıkanlar, bunun Güney Asya'da silahlanma yarışı başlatacağından endişe ediyorlar. Stimson Center'dan Michael Krepon'un ifadesiyle, Pakistan'da nükleer silahların yayılmasıyla ilgili geçmişten gelen zaten pek çok problem mevcut. Her ne kadar NPT antlaşmasını imzalamış ve nükleer silahların yayılmasına karşı olduğunu söylüyor da olsa, bazu uzmanlar, Çin'in sicilinden duydukları endişeleri ifade ediyorlar. Dış İşleri Bakanlığından Patricia McNerney, geçen Mayıs ayında ABD Kongresine "Çin'in bazı kurumlarının, kitle imha silahları üretmeye uygun teknoloji ürünleri sattıklarını" anlatmıştı. Çin kamu şirketleri geçmişte Pakistan, İran, Kuzey Kore ve Libya'ya kitle imha silahları teknolojisi satmakla suçlanmıştı. 

ABD ve Hindistan arasındaki yakın ilişkiler özellikle de eli kulağında bekleyen nükleer antlaşma, İslamabad'ın Pekin'de karşıt denge aramasına yol açabilecek. Amerikan ordusunun Pakistan topraklarında tek taraflı olarak düzenlediği askeri operasyonlardan dolayı Washington ve İslamabad arasında soğuk rüzgarların esmesi, Pakistan'ın, Amerika'nın güvenilmez bir müttefik olduğu yönündeki inancını yeniden teyid etmiş  gibi görünüyor. Washington ve İslamabad bölgesel meselelerde ayrı yollardan gitmeye başladığında Pakistan ve Çin, 1960'larda, yakınlaşmaya başlamışlardı. Pakistan, 1965'de Hindistanla savaşırken ABD yardımının kesilmesiyle kendisine ihanet edildiği hissine bürünmüştü. Yine Washington, Sovyet karşıtı savaşta Afgan mücahitlerini silahlandırma kanalı olarak Pakistandan istifade etmeye 1990'larda son verdiğinde, Pakistanlılar kendilerine burun kıvrıldığını hissetmişlerdi.

Çin, o zamandan beri Pakistan dış politikasının köşe taşı oldu zira Willem van Kemenade'in dediği gibi,  Hindistan karşıtı hedefleri en belirgin ülke Çin'di; Pakistan, nükleer ve balistik füze teknolojisi, uçak ve küçük çaplı silahlar gibi başlıca askeri ve ekonomik yardımlar için Çin'e güveniyor. Thomas C.Reed, Çin'in 1990 Mayısında nükleer silah testi yapması için Pakistana kendi topraklarını açarak yardım etmiş olabileceğini söylüyor. Reed'e göre bu silah, büyük bir ihtimalle Çin tasarımına göre imal edilmişti.

Bununla birlikte Doğu Türkistan'daki Uygur ayrılıkçıların Pakistan'ın aşiret bölgelerine sığındığı ve orada eğitildikleri yönünde delillere bakınca, Çin, Pakistan topraklarında İslamcı aşırılığın artmasından kendi hesabına endişe duyuyor. Pakistanlı militanların Çin vatandaşlarını kaçırması iki müttefik arasında gerilim yaratmıştı. 

Sonuç itibariyle, Pakistan'ın nükleer silahların yayılmasıyla ilgili sicili bu tür bir paktın oluşmasını engelleyebilir. 

Krepon "nükleer tedarikçilerin, Hindistana karşı sergilediklerine benzer bir tutumu Pakistana  sergilemekte gönülsüz olacaklarını" söylüyor. ABD'nin Hindistan büyükelçisi David C. Mulford, Yeni Delhi'de yapılan bir basın toplantısında Çin ve Pakistan arasında bir nükleer antlaşmaya ihtimal vermediğini belirtti.

 

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın