HÂKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), hâkim ve savcıların atamalarına ilişkin Haziran Kararnamesi'ni hâlâ yayımlayamadı!
Haberlere göre tıkanmanın sebebi şu: HSYK'nın çoğu üyeleri, Ergenekon'a bakan hâkim ve savcılarla Diyarbakır savcısını cımbızla seçerek başka görevlere atamak, yerlerine yeni hâkim ve savcıları getirmek istiyor, Adalet Bakanı da buna karşı çıkıyor!
Eğer böyleyse çok vahim! Çünkü:
* Savcı ve hâkim atamalarında onların isteği önemlidir; Ergenekon savcı ve hâkimlerinin ise atanma talepleri olmamıştır!
* Bu hâkim ve savcılar hakkında, görevlerini kötü yaptıklarını düşündürecek bir disiplin soruşturması bile yoktur!
* Dahası, bu hâkim ve savcılar sadece Ergenekon'a bakıyorlar ve uzmanlaştılar. Onları başka göreve atayıp yerlerine HSYK üyelerinin 'uygun' bulacağı yeni isimleri atamak, açıkça "görülmekte olan belirli bir davaya müdahale" anlamına gelecektir!

Tarafsız olmak!
Konularında uzmanlaşmış olan Ergenekon savcı ve hâkimlerini başka işlere atamak, bundan sonra hassas konularda açılabilecek soruşturmalar için açıkça "gözdağı" vermek olarak da algılanacaktır. HSYK'nın Van Savcısı Ferhat Sarıkaya hakkındaki 'ibret-i âlem' kararı, savcılar üzerinde "gözdağı" etkisi yaratmıştır. Bu gerçeği bilimsel araştırmalarda görüyoruz. Bir de Ergenekon soruşturmasında atamalar yapmak büsbütün güven sarsıcı olacaktır.
Yeni hâkim ve savcıların bu çok kabarık dosyayı sıfırdan incelemeye alması da adaleti temelli sürüncemede bırakacaktır.
Üstelik, bu savcı ve hâkimlerin uzaklaştırılmasını isteyen, kendi beyanlarıyla "bizden hâkim"ler atanmasını bekleyen çevrelerin çabaları da biliniyor. HSYK'nın bu yönde karar vermesinin nasıl algılanacağını anlatmaya gerek var mı?!
HSYK, YARSAV gibi politize bir dernek değildir, tarafsız olmaya mecbur bir kamu kurumudur. Bu tür hatalardan uzak durmalı, yargı hayatımızdaki "tarafsızlık" tartışmalarını büsbütün tahrik etmekten sakınmalıdır.
Bu sağduyuyu göstereceklerine inanıyorum, çünkü aksi çok vahim bir basiretsizlik olur.

Oligarşi sorunu
Yargı sistemimizin genel bir sorunu bu olayla bir kere daha karşımıza çıkıyor: Oligarşik yapılanma!
Kurulların tarafsızlığı ancak üyelerinin tek kaynaktan değil, değişik kaynaklardan gelmesine, çeşitli sorumluluk duygularının kurulda temsil edilmesine bağlıdır.
'Tek görüşlü' kurullar asla tarafsız olamaz!
Halbuki 12 Eylül rejimi, seçilmişler üzerinde "vesayet" kurumlarından biri olarak yargıyı gördüğü için, oligarşik bir yapı oluşturdu: Mümkün olduğunca tek görüşlü ve dar kaynaklı kurullar...
İşte, parlamentonun üye seçmediği tek Anayasa Mahkemesi bizdedir! Bizde HSYK'nın yapısı da 'oligarşik'tir; Yargıtay ve Danıştay'la HSYK birbirlerine üye seçiyorlar. 12 Eylül, HSYK kararlarını yargı denetimine de kapatmıştır!
Adalet Bakanı ile Müsteşar'ın Kurul'da bulunmasının yargı bağımsızlığına aykırı olduğu iddiası da 'vesayetçi' bir hurafedir! Dünyada HSYK türü kurullarda, elbette yargıçlar ağırlıktadır ama üyeler çeşitli kaynaklardan ve yürütme ya da yasama dahil çeşitli organlarca seçilmektedir.
Bizdeki bu son gerilimde de HSYK'nın oligarşik ve kapalı yapısının payı büyüktür.
Bu konuyu yarın yazacağım.

Kaynak: Milliyet