İsrail 15 yıldır uğruna çaba harcadığı birşeyi nihayet elde etti: Seçkin ekonomi kulübü Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) katıldı. Bu gelişme, İsrail ekonomisinin büyüme ve istikrar sağlama becerisine duyulan güveni yansıtıyor.
Dünya ülkelerin kredi derecelendirmelerine büyük önem veriyor; kurumlar OECD, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşların fikirlerini dikkate alıyor. Dolayısıyla İsrail gelişmek-te olan ülkeler listesinden gelişmiş ülke- ler listesine geçtiği için tatmin olabilir.
Fakat OECD üyelikleri sayesinde derin ekonomik krizlerden kurtulamayan Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerin durumunda da görüldüğü gibi, kırılgan bir statü bu. Dolayısıyla bariz bir biçimde değinilmese de, İsrail’in ekonomik durumu bazı şartlara bağlı.
Ve barışın yokluğunda yıkıcı bir savaş tehdidi sürekli ekonomimizin üzerinde asılı duruyor, bu da yatırımcıları uzaklaş-tırıyor ve bizi Batı’nın gerisine düşürüyor.
Başbakan Binyamin Netanyanu da bunu biliyor. Zira kendisi hem terör saldırıları döneminde maliye bakanıydı, hem de ikinci başbakanlığından önce, Filistinlilere siyasi ödünler içermeyen bir ‘ekonomik barış’ önerebileceği konusunda kendisini kandırmıştı.
Geçen yıl zorlu gerçeklikle yüzleşti. Öncelikle ekonomik barış diye birşey yoktu; ikincisi, İsrail kendisini İran’la ve onun maşaları Hizbullah ve Hamas’la, hatta belki Suriye’yle askeri ihtilaf içinde bulursa, güvenliğe ve Washington’dan gelen ekonomik yardıma olan bağımlılığı artacak ve ekonomik durumu kötüleşecekti.
Özetle partisinin ve sağ kanattaki müttefiklerinin desteğini kaybetmek gibi siyasi endişelerden dolayı, başbakan Filistinlilerle büyük bir uzlaşmaya varma zorunluluğundan kaçınmaya çalıştı: Sürecin sonunda işgal altındaki bölgelerden çekilmeyi de içerecek bir uzlaşmadan söz ediyoruz. Önceki hükümetin başlattığı Annapolis sürecinin yeniden başlaması için, Netanyahu’dan şu an çekilmesi, hatta sonradan çekileceğine söz vermesi bile istenmedi; sadece faaliyetleri dondurması istendi. Netanyahu’nun bunu yapmaya söz vermesinin sebebi de Obama yönetimiyle bir ihtilaftan kaçmaktı; kelime oyunları bu basit gerçeği değiştirmiyor. Ekonomiyle siyaset arasındaki bağlantı açık. Filistinlilere ve Suriye’yye kapsamlı bir anlaşmanın yokluğunda sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlanamaz. (İsrail gazetesi, başyazı, 12 Mayıs 2010)
Kaynak: Radikal