Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Hamd Bin Halife El Sani’nin Türkiye’de yaptıkları üçlü zirvenin ardından bir bildiri yayımlandı. Eğer siyasi yorumcular bu bildirinin İran’a nükleer sorun konusunda uluslararası bir anlaşmaya varmazsa şartların giderek daha tehlikeli bir hal alacağına dair bir nasihat ve uyarı olduğunu dile getirmeseydi, bunu anlamak pek kolay olmayacaktı.
Söz konusu yorumların ardından, bildirinin İran’a en fazla sempati duyan üç ülkeden çıkması duruma istisnai bir önem de kattı. Zira Türkiye, Suriye ve Katar pratikte Tahran’ı hâlâ koruyan son ülkelerdi. Eğer bu bildirinin bir uyarı veya açık bir nasihat olduğu doğruysa, şu an hem coğrafi açıdan epey uzak, hem de uluslararası veya bölgesel hesaplarda hiçbir değeri olmayan Kuzey Kore ve Venezüella’nın dışında İran’a sempati duyan tek bir ülke bile yok demektir.
Peres Şam’a mesaj yolladı
Aynı zaman zarfında, İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu da adeti olmadığı üzere Suriye’ye nezaketle yaklaşıp onu sakinleştirmeye çalıştı: Netanyahu Suriye’yle İsrail arasında savaş çıkarmak isteyenin İran olduğuna dair bir suçlamada bulundu; yeni bir savaşın yakın olmadığını ve İranlıların yaptırım meselesi üzerindeki dikkatleri dağıtmak için savaş istediğini vurguladı. İsrail genelkurmay başkanı da Netanyahu’ya katılarak, İsrail’in kuzeydeki tatbikatlarının sıradan olduğu-nu ve önceden planlandığını, Suriye’ye veya Hizbullah’a yönelik olmadığını açıkladı.
Bu arada İsrailliler Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’le de adeta bir yarışa girdi; İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Rus liderin Suriye’ye nadir görülen bir ziyarette bulunmasından önce Moskova’ya uçtu. Peres Medvedev’e şu mesajı iletti: “Esad’a, bugüne dek beş İsrail başbakanının Golan Tepeleri’nin iadesine onay verdiğini söyleyebilirsiniz.” Peres doğal olarak, Suriye’nin bölgesel bir savaş çıkarabilecek şekilde Hizbullah’ın silahlanmasına izin verirse bölgede savaş tehlikesinin devam ettiğini de vurguladı.
Suriye büyük ikilemde
Bölgedeki karmaşık sorunlar şunlar: İran’ın nükleer programı, Hizbullah’ın silahları, İsrail’in Golan Tepeleri’yle ilgili müzakereleri görmezden gelmesi ve İsrail, Suriye ve İran arasındaki karmaşık ilişkiler. Acaba Suriye’nin İran’la stratejik koalisyon arzusu kendisine koruma mı sağlıyor, yoksa daha derin ve tehlikeli bir çekişmeye mi işaret ediyor? Acaba İran, nükleer caydırıcılığa sahip olan İsrail’den ziyade Arap devletlerine yönelik bir tehdit haline gelebilecek nükleer silahını inşa etmek amacıyla, Suriye’nin tecrit edilmesinin ve Filistin-Suriye-Lübnan sorununun arkasına mı saklanıyor?
İsrail Suriye ve Hizbullah’ı cezalandırmak için İran projesini ve İran’a düşman uluslararası iklimi mi kullanmak istiyor?
Bu yıl şüphesiz nihai kararlara sahne olacak. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 13 Mayıs 2010)
Kaynak: Radikal