Görünüşe göre hiçbir şey değişmedi. Barack Obama, tarihi adaletsizliği giderecek ve İsrail'in hakkı olan güvenliği temin edecek bir Filistin devleti oluşturmayı, "İşgal"in, Filistinlilerin "sınır dışı" edilmesinin bir çözüm olmadığını ve iki halk arasındaki barışın "imkan dahilinde" olduğunu hala düşünüyor.

Haziran 2009'da Kahire konuşmasına kıyasla 21 Mart günü Kudüs'te yaptığı konuşmada önemli bir cümle ortadan kayboldu. Mısır'ın başkentinde, İsrail ve Filistin arasındaki barışın önemi üzerinde ısrarla durduktan sonra Obama "görevin gerektirdiği olanca sabır ve özveriyle bu neticenin bizzat peşinde" olduğunu teminat altına almıştı.

İsraillilerin bölünemez başkentleri olarak gördükleri şehrin konferans merkezinde dünyanın en büyük gücünün başkanı olası en ustalıklı biçimde kendini geri çekti. Beyaz Saray, İsrail-Filistin çatışmasında daha fazla yer almak istemiyor.

Açıkçası, Obama, tarafların hiçbirini tatmin etmemiş olan Batı Şeria'da İsrail yerleşiminin kısmen ve geçici olarak dondurulmasını sağlamak için harcadığı ilk döneminde kaydedilenlerden sonra artık yeni bir başarısızlık riski almak istemiyor

On yıllık dönemde birbirine en uzak mesafede bulunan tarafları yakınlaştırmaya çalışacak olan kişi Dışişleri Bakanı John Kerry. Çok tecrübeli olan eski Massachusetts senatörü ne niteliksiz ne de kabiliyetsiz biri. Ancak dört yıldır sömürgeleştirmenin önüne geçemeyen ABD başkanının siyasi sermayesi ne yazık ki onun kontrolünde değil.

Obama, Kudüs'te, siyasi yetkililerine barış için ağır tavizler vermeye davet etmeden önce Filistinlilerin sıkıntılarını anlamak için kendilerini onların "yerine koymaları" için İsraillileri teşvik etti.

Ancak İsrailliler, ideolojik olarak ya da bezmiş oldukları için, Filistinlilerin ufkunu çitle çevirip, onları Gazze'ye veya Batı Şeria öz yönetim oyuklarına hapsedeli uzun zaman oldu. 2011 yazında gördüğümüz gibi İsrail gençliği sosyal adaletsizlikleri kınamak için seferber oluyor, sömürgeleştirmeyi değil. Ocak ayında gerçekleştirilen seçimlerde de olduğu gibi, İsrailliler uzun süredir barış konusunda referanduma gitmiyorlar artık.

Amerika'nın Filistin meselesinde kendini geri çekmesi, yirmi yıl önce Irak'a karşı ilk müdahalesinin akabinde açılan Oslo parantezini bugün kapıyor. ABD'nin, İsrailliler ve Filistinliler arasında barışla sonuçlanacak bir diyalogu desteklemeyi kendine görev edindiği günler sona erdi.

Amerika'nın el çekmesi ABD'yi yeniden konuya dahil olmaya mecbur edecek büyük bir kriz çıkmadığı sürece devam edecek. Bu süreçte İsrailliler ve Filistinlilerin hiçbir surette işgalciye ve işgal edilene fayda sağlamayacak asimetrik bir çatışmanın tuzağını aşabilmeleri hususunda kendi hallerine bırakılacakları kuşkulu.

Bu zaman aralığında, iki devletli çözümün kaçınılmaz olarak ve trajik biçimde çözünme riski var. Durum böyle neticelenirse, Obama, Orta Doğu'da barışa yönelik en somut umudun mezarını kazmış olacak.

Kaynak: Le Monde – Başyazı – 23.03.2013
Dünya Bülteni için çeviren: Muhsin Korkut