Kelime genel olarak zengin, güzel, sıcak duygular uyandırıyor insanda; muhabbeti seven, muhabbet ehli olmakla övünen bir toplumuz. Popüler şarkıcıların dilinde gündelik hayata dokunuyor olmanın delili oluyor, bisküvit paketine konduruluyor adı, derken sıra telefon kartlarına geliyor; öylesine dayanıklı.

Nadiren kötü anlama gelerek can sıkıcı olabilir: "Muhabbet tellalı" diye bir kara kimlik kıyıdan köşeden Yeşilçam filmleri sahneleri çağrışımlarıyla kendini gösterse de, sahip olduğu güzelliğe leke düşüremiyor; kelime sağlam. Söylenişi gibi anlamını da öncelikle çocukluğumdan yükselen çağrışımlar için seviyorum. Birinden söz ediyor ve "çok muhabbetli" olduğu için övüyorlar. Muhabbet etmek  zaten sözün dilden dile kayması demek. Öte taraftan muhabbet asla "gevezelik" veya "atışma" değil; kelimeleri itinayla seçiliyor. Küstürüp uzaklaştırmamak, sözün hatırını saymak, dostluk ortamını güçlendirmek, iyi geçim yolunu pekiştirmek... Bu anlamda sanki muhabbet sofa ve kıraaathanelerin, köy odalarının, bağ bahçe oturmalarının, pikniklerin amacı.  Aranın soğumaması, aranın yanlış kelimelerle bozulmaması gerekiyor...

Radyodan bir türkü yükseliyor, söyleyen muhtemelen Ali Ekber Çiçek: "Gönül gel seninle muhabbet edelim/ Araya kimseyi alma sevgilim/ Ya benim kimim var kime yalvarayım/ Kaldır kalbindeki yarayı gönül..."

Erzurum, Kayseri, Konya, Diyarbakır, aslında Türkiye'nin dört bir yanı, muhabbete dayalı gece oturmaları düzenlemeye alışık şehirler. Ayfer Tunç'un "Bir maniniz yoksa annemler size gelecek" isimli anı kitabında incelikli ayrıntılarla anlattığı 1970'ler, ev oturmalarında muhabbetin alanının henüz televizyon tarafından tamamen istila edilmediği eşik yıllarıydı. 1970'lerin ortalarında, ahşap bedeni soğukla büzüşmüş yatakhane koğuşlarında, ranza üstlerinde battaniyelere bürünerek nöbetçi öğretmen gelinceye kadar sürdürdüğümüz söyleşi zahirde geyik muhabbetini andırıyordu, ama nihai amacı kış günlerinin soğuğu ve aile ortamı özlemiyle başetmekti. Muhabbet, hayali bile olsa, yüz yıllık ahşap yapının erimeye yüz tutmuş döşemelerine sihirli radyatör dilimleri, hatta bir kuzine soba kondurabilir.

Televizyon kanallarının, aile ve dostların muhabbetini istilası sadece evlerde değil, kahvehane gibi mekânlarda da sürdü. Dizi kahramanları, ağzı laf yapan ve genellikle bir erkek olan gösteri ustası muhabbeti tek taraflı olarak belirleme iddiasını sürdürüyor.

Açık örtük eksikliği duyulan ve adı konulamasa bile hissettirdiği boşlukla tanımlanan, ekmek, su kadar önemli, ama henüz ulaşılmamış cümlelere ortaklaşa erişmeye yüreklendiren şeyin adı olsa gerek, muhabbet.

Muhabbetle mekân arasında doğrudan bir bağ var. Muhabbet mekânı olumlu anlamda dönüştürüyor, ama aynı zamanda bir türlü yerleşemediği mekân tarafından tüketiliyor da...

Muhabbet amaçlı ziyaretler, toplanmalar, başköşelere kurulan televizyon ekranının ardından ikinci sarsıntıya kentsel dönüşüm faaliyetleriyle maruz kaldı. Şimdilerde bütün ülke sathında sürdürülen kentsel dönüşüm seferberliği, insan ilişkilerinde, dolayısıyla yeni plan ve projelerde muhabbetin, korunması ve geliştirilmesi esas alınan bir değer, bir varlık olmaktan uzak görüldüğü izlenimi uyandırıyor.  Buldozerler oturmuş mahallelerin muhabbeti koyulaştıran çatılarının üzerine üzerine yürüyor adeta.

Bir taraftan da siberâleme has muhabbet usulleri, yayılımıyla mekânları yeniden kurma ve tefriş iddiasını öne sürüyor. Bir bedenle ekran, sanal söyleşiyle kolların, dirseklerin yayılma alanı arasındaki ilişkiyi hesaba katmaksızın hangi mimar bir çalışma hatta yaşama alanı tasarlayabilir?

Ayşe Taşkent'in 2010'da gerçekleşen "Şehrin Gizli Dili" başlıklı trienalde sergilenen "Pencereler/windows 1.0" başlıklı çalışmasında anlattığı gibi, komşuluk ilişkileri bir tarafa, ev içinde bile kuşaklar internet pencereleri dolayımına baş vuruyor halihazırda. Bu yeni "toplumsallaşma", pencere perdesinin ya da panjurun bazen günlerce kapalı tutulmasıyla gelişiyor. Buluşmalarda hesaba katılan da dudaklardan yükselen cümlelerden çok sanki herhangi bir ekranın yansıttığı  "asli muhabbet"in korunduğunu belirten cümleler... Bir öğrenme, deneme, simülasyon büyüsü çarpılması yaşama dönemi belki bu; gelgelelim "muhabbet" her şeye rağmen korunmalı.

Janet Jacobs 1961'de kaleme aldığı "Büyük Amerikan Kentlerinin Ölümü ve Yaşamı" isimli kitabında yüksek modernist kentçi yıkımları eleştirirken, ortadan kaldırılan "kaldırım samimiyeti"ni geri getirme zorunluluğunu tartışıyordu. Modernleşmede model alınan Batı ülkeleri şehir planlamasının merkezine insan ilişkilerinin gelişmesini bir amaç olarak yerleştirirken, bizde oturmuş dokuların yazgısı rastgele kurul ve karar süreçlerinin insafına terk ediliyor.

"Muhabbet" kavramının sağlamlığından söz ettim yukarıda. Popüler kültür gibi piyasa da bu sağlamlığı bir şekilde temellük etmeyi deniyor.

İbrahim Ethem Gören'in Dünya Bülteni sitesinde yayımlanan "Şehitlik Dergâhı'na Muhabbet Sokağı" başlıklı yazısında konu ettiği "Muhabbet sokakları" projesinin dili ve yordamı bu açıdan irdelenmeye değer. Muhabbet ilişkileri çözülürken, kelimenin etkisini koruyan zengin çağrışımlarına bu kez bir bira firması el atıyor ve "Türkiye çapında bira kültürünü geliştirmek" üzere belediyelerle anlaşarak cadde ve sokakları  "Muhabbet Sokakları" kapsamında yenilemeye girişiyor.

Bira firmasının "... aynı zamanda aile komşu ve arkadaşlık bağlarının kuvvvetlendirilmesi"  gibi bir gerekçeyle, logolarıyla "Şehitlik Dergâhı" gibi sokakları da içerecek şekilde sokak sokak şehre yayılması, ürünleriyle ilgili reklam yasağı bulunduğu hesaba katılırsa, hayli ustalıklı bir piyasa başarısı. Proje pekâlâ sokakla, muhabbetle, aile ve komşuluk ilişkileriyle bira kültürünü bütünleyen bir reklam stratejisinden ibaret görünüyor. İyi de o sokaktan, sokaklardan okul öncesi çağda çocuğunu parka götüren annelerle okullu çocuklar hiç mi geçmiyor...

Çocuk ve ergenin bilincinde muhabbet yeteneği veya imkânının içki şişesi imgesiyle bütünleşmesi apayrı bir problem.

Reklam metinlerinde bir yumuşama sağlanması amacıyla olsa gerek  "içki" yerine "içecek firması" diye anılıyor sponsor firmanın üretimi. Ve elbette Şehitlik Dergâhı, "Şüheda Kuyusu, Nafi Baba Tekkesi, varlıklarını günümüze kadar sürdürebilmiş Müslüman ve Hıristiyan mezarları, Boğaziçi Üniversitesi, Hisarüstü Mahallesi sakinleri ve özellikle madde bağımlılığından korunması gereken genç nüfus" demek.

Konseptin kazma kürek, masa masa yayıldığı sokaklarda yaşayanların bira firması logosunu "muhabbet" şemsiyesi altında korumaya alan projeyi nasıl karşıladıkları kuşkusuz aceleci bir paranteze tıkılmayacak kadar önemli bir soru. Muhabbet olgusunun, kelimesinin saflığı, kendiliğinden sahip olduğu imkânlar, bir çocuğun bilinci açısından nasıl da önemli oysa!

Biliyorum, bir taraftan istismar girişimleri sürse de kelimenin derin imgeleri büsbütün temellüke izin vermeyecek. Ses sese, söz söze karşılık geliyor. Araya piyasa kurnazlığının girmesine izin vermeyecek denli görmüş geçirmiş bir kelime, başlı başına ilişki ve mekân kurucu bir kavram muhabbet...