“Suriye ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit ediyor.” Yani üçüncü dünyadan bir devlet süper güç için tehdit oluşturuyor. Sezonun esprisi bu mu yoksa? ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye’ye dayatılan Amerikan yaptırımlarını bir yıl uzatma kararı alırken dayandığı düşüncelere bir bakalım: Suriye terör örgütlerine desteğini sürdürüyor; kitle imha silahları elde etmeye çalışıyor; uzun menzilli füze programı var.

Bu düşüncelerin doğru olduğunu varsayarsak gündeme getirilmesi gereken soru şu: Suriye’nin Amerikan ulusal güvenliği için tehlike oluşturması akıl kârı mı? Yanıt gayet açık. ABD başkanı sanki İsrail resmi sözcüsü gibi davranıyor. Başkanın yaptırımların yenilenmesi kararını haklı çıkarmak için kullandığı dilin verdiği mesaj bu. Şam’ın desteklediği ‘terörist örgütler’ sadece Yahudi devletinin güvenliğini tehdit ediyor.

Kitle imha silahları ve füze programı sadece İsrail’in güvenliğine yönelik. İsrail’e karşı Arap direnişi Suriye, Filistin ve Lübnan topraklarına yerleşimci işgalini dayatan yabancı güçle mücadele amaçlı. Şam, uluslararası hukukun meşru gördüğü bu hakkı kullanma bağlamında Hamas ve diğer Filistin gruplarını desteklediği gibi, Hizbullah’ın temsil ettiği Lübnan direnişini de destekliyor.

Obama iddia edildiği gibi adil olsaydı, yukarıdaki mantığın bir benzerini İsrail için de yürütürdü. Zira asıl ‘terör örgütleri’, askeri ve işgalci hükümetten aldıkları mali destekle beslenen Yahudi yerleşimciler. ABD başkanı Suriye’nin kitle imha silahları ve füzeler elde etmeye ‘çalıştığını’ ifade ediyor.

Fakat İsrail yüzlerce nükleer başlıklı füzeye sahip olduğu için bu nükleer bombaları elde etmeye ‘çalışmıyor’.

Obama’ya en yakışanı, süper gücün başkanı olarak kendisini İsrail’in resmi sözcüsü konumuna koymamaktı. Mantık bunu gerektiriyor. Fakat somut gerçek doğal olarak başka şeyleri ifade ediyor. Zira Obama Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi’ni (AIPAC) sözlü veya fiil olarak kızdırsa Beyaz Saray’da bir gün bile kalmayacağının farkında. (Katar gazetesi Vatan, 11 Mart 2010)

Kaynak: Radikal