Avrupa’yı sarsan at eti skandalını şimdiye değin duymuş olmalısınız. Gıda skandalı ilerledikçe merak uyandırıcı da oluyor. Ancak yediğimiz şeyin yediğimizi düşündüğümüz şey olmadığını öğrendiğimiz bir ilk de değil bu. “Pembe balçık” vakasını hatırlıyor musunuz? Şimdiye kadar iyi tek haber, hemen bir sağlık tehdidi teşkil etmemesidir. Ancak acil cevaplaması gereken sorulara yol açıyor.
Gıda politikası uzmanı Marion Nestle’nin kaydettiği gibi “Avrupa’daki at eti skandalıyla sahnelenen oyun, gıda politikası ve kültürel kimlik siyaseti için vaka çalışmasıdır. Kültürel kimlik? Onlar (ötekiler) at eti yerler. Biz yemeyiz.” “Çoğu Amerikalı at eti yemediklerini söylüyor, bu fikirden dehşete düşüyor ve beslenmek için at yetiştirmeye, etlerini satmaya ve her hangi bir nedenden dolayı at katliamına karşı çıkıyorlar.” At eti Çin, Japonya, Endonezya ve Fransa, İsviçre gibi bazı Avrupa ülkelerinde yeniyor.
At etini bile bile yemek bir şey; yemeğinize karıştırılması başka bir şeydir. Satın aldığımız gıdalar hakkında pandoranın kutusunu açmaktadır bu. İçinde daha neler var? (eşek, domuz vs?) Gıda güvenliği ve karmaşık gıda arzı zinciri hakkında neler ifşa ediyor bu? Tüketicileri aldatanlar kimler ve paçayı nasıl yırtıyorlar?
Avrupa’daki at eti köftelerinden öğreneceğimiz çok şey var demektir.
Büyük düşüş
Su yüzüne vuran son haberlerden biri de dünyadaki en büyük gıda şirketi Nestle’nin skandala bulaşmış olmasıdır. New York Times haberine göre Nestle, İtalya ve İspanya’da satılan iki ürünü geri çekiyor: Buitoni Beef Ravioli ve Beef Tortellini; bir de Fransa’daki yemek şirketlerinde sattığı à la Bolognaise Gourmandes.
Nestle, işe bulaşan Avrupa’daki gıda şirketlerinin sadece sonuncusudur. Olay önce İngiltere ve İrlanda’da ortaya çıktı. Tesco ve Aldi adlı market zincirlerinin at eti ihtiva eden ürünler sattıkları belirlendi. Silvercrest, İrlanda’daki Liffet Meats ve Yorkshire’daki Dalepak parmakla gösterildi. Guardian’dan Felicity Lawrence “Silvercrest ve Dalepak, Avrupa’daki en büyük et ürünleri üreticisi ABP Gıda Grubu’nun iştirakleridir” diyor. Freeza Food’a ait Kuzey İrlanda’daki bir buzhanede kocaman et bloklarının yüzde 80’nin at eti olduğu anlaşıldı.
Skandal Fransa’yı vurduğunda diğer büyük gıda şirketleri de işin içine girdi ama asıl sorun, meselenin merkezinde büyük gıda şirketlerinin varlığıdır. Daha büyük şirketler ürünleri küçük ve mahalli firmalardan daha ucuza sunabiliyorsa da kimileri madem ki tüketiciler aldatılıyor, bu tasarrufa değer mi diye sorguluyor olabilirler. Karmaşık tedarik zincirine bakınca korkular daha da artmaktadır. Lawrence şöyle diyor: “Süpermarket alıcıları ve büyük markalar fiyatları aşağı çekiyor, ekonomik gerileme yüzünden harcamalarında kesintiye giden tüketicilere et ürünlerinde özel teklifler sunmaya bakıyorlar. Fiyatların düşmesi, imâlatçıların maliyetlerinin yükseldiği bir zamanda oldu. Sığırları beslemek için gerekli tahılın fiyatları yüksek olduğundan dolayı sığır eti fiyatları da uçtu. Sanayi üretiminde kullanılan enerji maliyeti de uçtu. Gerçek sığır etinin maliyeti ile şirketlerin ödemeye hazır oldukları maliyet arasında uyumsuzluk var.
Karman çorman bir ağ
Sözümona sığır eti ürünlerinde çeşitli derecelerde at DNA’sına rastlanıyor. Bunlardan bazıları tesislerdeki ekipmanların uygun bir şekilde temizlenmemesinden dolayıdır. Bazı ürünlerde ise yüzde 80-100 oranında at etine rastlanıyor ki çok daha büyük bir soruna işaret etmektedir.
Bunun nasıl olduğunu anlamak istediğimizde birçok parmak görüyoruz. ABP Gıda Grubu, Hollanda, İspanya ve sonra da Polonya’daki tedarikçilerini suçladı. “Skandalın başlaması üzerinden beş hafta geçti ve İrlanda zincirindeki halka hala tam olarak kurulmuş değil” diyor Lawrence. Ancak durum Fransa’da daha da ilginçleşiyor: “Comigel, hazır et üretimini Lüksemburg’daki bir fabrikaya, Tavola’ya havale etti. Ona da Spanghero adlı bir şirket satıyordu. Spanghero at etini sığır eti diye satmakla suçlanan Jan Fasen adlı Hollandalı dolandırıcıdan satın alıyordu.
Hollandalı tacir paard diye ters anlaşılan (Flemenkçe’de at demek) Draap adlı bir firma işletiyor. 2008’de Kıbrıs’ta kurulmuş; İngiliz Virgin Adalarında bir iştiraki var. Fasen’in Hollanda’da yargılanması sırasında ortay çıktı ki Güney Amerika ve Meksika’dan ithal edilen ve sahtekarlık yaparak Hollanda ve Alman sığır eti diye etiket bastığı at etini 2007’de Fransız şirketlerine satmış. Son testlerde Fransa’dan ithal edilen hazır gıdalarda bulunan at etinin Draap tarafından Romanya’dan temin edildiği söyleniyor. Romanya hükümeti, ihraç edilen at etlerinin kanuni bir şekilde at eti etiketiyle satıldığını söyledi. Fransa hükümeti, Spanghero’nun at etini sığır eti diye satan ilk tedarikçi olduğunu açıkladı. Spanghero ise bunun kasten yapıldığını inkâr etti. Fasen, Spanghero ve Fransız imalatçıların daha baştan beri aldatmacının içinde yer aldıklarını söyledi.
Romanya’daki sorun
Romanya’nın elinde çok sayıda ölü at olduğu bildiriliyor. Independent’ten John Lichfield bundan trafik kurallarındaki değişikliklerin sorumlu olabileceğini yazdı: “At çizimli tabelalar Romanya’da asırlardır kullanılıyor fakat yol kuralları değiştikten sonra yüz binlerce hayvanın mezbahaya gönderildiğinden korkuluyor. Altı yıl önce mecliste geçen ama kısa bir süre önce yürürlüğe giren kanun, eşek çizimli tabelaları da yasaklayarak gıda sanayindeki yetkilileri, İngiltere, Fransa ve İsveç’teki market raflarında bazı “at etlerinin” gerçekte “eşek eti” olduğu spekülasyonuna sevketti. Küçük çiftçiler adına eylem yürüten ve AB Parlamentosu tarım komitesi başkan yardımcısı Jose Bove “atlara Romanya yollarında yasak geldi ve milyonlarca hayvan mezbahalara gönderildi” diyor.
At etinin bir kısmının nereden geldiğinin izahı ortadaysa da yemek tabaklarına kadar nasıl ulaştığı açık değil. Lichfield şöyle izah ediyor: “Hollanda’daki bir aracıyla çalışan Kıbrıs’taki bir aracı tarafından Romanya’daki mezbahalardan Fransa’daki et firmasına geldi; o da Lüksemburg’daki bir Fransız firmasına sattı. Bu firma da 16 ülkedeki marketlerde satılan dondurulmuş gıdaya çevirdi.”
Mafyanın suçlanması
Olay bu noktadan sonra daha da tuhaflaşıyor. Observer’dan Jamie Doward uluslararası suç çetelerinin de skandala karıştığından şüpheleniyor: “Sanayideki uzmanlar, gıda üretiminde sığır eti yerine at eti kullanılması için Polonya ve İtalya mafyasının milyonlarca pound’luk dolap çevirdiklerini söylüyorlar. Veterinerler ve kesimhanelerde-gıda üretiminde çalışan diğer yetkililer domuz veya at etini sığır eti olarak onaylamaları için tehdit edildiler.”
Gıdamızı yeniden düşünmek
Sığır etlerinin at eti, muhtemelen domuz eti hatta galiba eşek eti ihtiva ettiğini anladık. Şimdi bu bilgiyle ne yapacağız? Bazıları için daha az et tüketmek veya başka kaynaklardan et almak anlamına geliyor bu. Reuters İngiltere’de yaptığı ankette halkın yüzde 60’nın et ihtiyacı için mahalli kasaplara yöneldiğini; yüzde 25’nin de işlenmiş etlerden farklı kesimleri tercih ettiklerini bildirdi.
AdAge dondurulmuş köfte satışlarının Şubat itibariyle yüzde 40 azaldığını, et yerine geçen Quorn satışının ise yüzde 10 arttığını kaydetti. Emma Hall “yetişkin İngilizlerin üçte ikisinin gelecekte dondurulmuş etleri satın almalarının düşük bir ihtimal olduğunu söylediklerini” kaydediyor.
Şimdiye değin en büyük etkisi, halkın güven kaybı oldu. Ancak yıllar içerisinde sayısız gıda güvenliği skandalından sonra – ki bazıları ölümcüldü - gereksiz yere karmaşık olan bir gıda sistemine niçin güvenelim ki? “Gıda ve perakende sektörü son derece yoğunlaştı ve küreselleşti” diyen Lawrence şunu söylüyor: “Avrupa’da az sayıda kilit oyuncu, sığır eti ürünlerine ve süpermarket sektörüne hâkim. Oldukça uzun bir tedarik zinciri geliştirdiler ki gıda işlemede kullandıkları maddeleri döviz kuru ve küresel piyasalardaki et fiyatlarına bağlı olarak en ucuza nereden bulurlarsa oradan satın alma imkânı verdi onlara. Dalgalanan siparişleri “tam zamanında karşılamak” amacıyla aracı ağları, soğuk hava depoları ve fason kesimhaneler ortaya çıktı. Yönetim danışmanı KPMG’nin tahminlerine göre, tedarik zinciri 450 halkadan oluşuyor.”
Tekrarlamaya değer, yiyecek elinize geçmeden önce 450 yerde bir şeyler yanlış gidebilir.
Mahalli üretimden gelen yiyecekleri tüketmek; yediğiniz gıdanın nereden geldiğini, kimin yetiştirdiğini ve kimin işlediğini bilmek harika olur çünkü bu olay et ürünlerinin ve Avrupa’nın çok ötesine uzanmaktadır.
Kaynak: AlterNet
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı