İslamcılar dar geçitten geçiyorlar (unku’zzücace) . Muhaliflerinin onlara insafı yok. Lakin bazı İslamcıların da kendi değerlerine veya umdelerine sadakatleri yok. Fas’ın bağımsız ulemasından merhum Ferid el Ensari bir konuşmasında kadın erkek ilişkilerine, Hazreti Musa ile Hazreti Şuayb aleyhisselamın kızları arasındaki münasebeti model ve misal olarak göstermiştir. Hevaya meyilli bazı dindar kadınlar ise bu sözlerine dudak bükmüşler. Maalesef günümüzde dindar erkeklerle kadınlar arasında bu edep alanı daralmış ve hatta aşınmış ve kaybolmuş durumdadır. Ölçüler İslami olmaktan ziyade günün şartları dahilinde gidip geliyor yani pratik olarak gelişiyor. Karşılıklı olarak istismar alanı büyüdükçe büyüyor.

Merhum Ferid el Ensari Ürdünlü yazar Dr. Dime Tarık Tahbub’u görse veya yazılarına aşina olsaydı belki de kaybettiği güzelliği keşfetmiş olacaktı. Allah onların sayısını artırsın. Değinmek istediğim asıl konu bu değil.İslamcılarda teorik ve pratik olarak kayma durumları. Allah’ın dinini ikame etmek için yola çıktılar ama kendi iktidarlarını ikame ediyorlar. Belki de edemiyorlar. Taviz halkası veya dairesi giderek genişliyor ve büyüyor. Faslı İslamcılar derin devletin yerel adı olan Mahzen’e ortak oldular lakin bu ortaklık ayette geçtiği gibi ‘kısmetün dayzi’ kabilindendir. Hem kötü hurma hem de eksik tartı nevinden bir aldatmacadır. Faslı İslamcılar donanımlı insanlar. Lakin yine de donanımlı olmak temel şart değil, tamamlayıcı şart. Temel şart şer’i şerif'e bağlılık ve ahlaki yüceliktir. İslamcılara ortaklık pek yaramıyor. Daha ziyade haklarında tasfiyeleri için bir tuzağa dönüştürülüyor. 28 Şubat sürecinde Türkiye’de olduğu gibi.

Tacikistan’da da Nahda Hareketi**, Devlet Başkanı İmam Ali Rahmanov ile ortaklığa gitmiş lakin bu ortaklıkta hareket ilkelerini ve zeminini kaybetmiştir. Öteki tarafın ise ilkesi olmadığından hiçbir şeyini kaybetmemiş, üstelik iktidarını da korumuştur.

*

Türkiye’de 28 Şubat sürecinde ve sonrasında olduğu gibi siyasi yelpazeler iktidarda tüketiliyor. Eritiliyor. İslami görüş iktidar üzerinden kendi değerlerine yabancılaştırılıyor. Sağ da öyle sol da öyle. Fas’ta da aynı politika izleniyor. Önce Abdurrahman Yasufi liderliğindeki sol iktidara getirildi, iktidarda çözüldü ve işi bitirildi. Arap Baharı çerçevesinde yükselen İslami dalgayı temsil eden Fas AKP’si de aynı nedenle iktidara buyur edildi. Şimdi Fas’taki AKP iktidarı, İslami ağırlıklarını atmakla meşgul. Adeta Fas AKP’si altına girdiği yükün altında ezilmemek için safra olarak gördüğü değerlerini atıyor. Ya da şimdilik hakkında böyle bir görüntü oluşuyor. Osman Margıni’nin aktardığına göre, Fas Adalet ve Kalkınma Partisi Başkanı ve Başbakan Abdulilah Bin Kiran, şöyle konuşmuş ( Eş Şark el Avsat gazetesi, 20 Şubat 2013): ”İnsanlar bize İslami anlayışımızın tatbikini görmek için oy vermediler. Çok basit bir biçimde sorunlarını çözmemiz için oylarını verdiler. Derdimiz toplumun İslamieştirilmesi (esleme-Islamizaiton) değil. Toplumumuz zaten Müslüman. Amacımız, oluşan iktisadi ve içtimai dengesizlikleri tamir etmektir. Faslılar da oylarını bize bu maksatla verdiler.”

*

Bin Kiran konuşmasını şöyle sürdürmüş: ”Biz iktidara, erkeklere sakal bırakın ve kadınlara ise örtünün diye gelmedik. İnsanlık geri gitmez. İnsanların hayatına karışmayı doğru bulmayız. Bunun İslami olduğu kanaatinde de değiliz…”

Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik yine bir arpa boyu mesafe alabilmiş değiliz.Şimdi İslamcılar 30-40 yıl öncesinin diliyle konuşuyorlar. Bu dili kullandığı için vaktiyle Nasır ve Demirel gibi Makyavelist tabir edilen liderlere vermiş veriştirmiştik. Lakin kendimiz de bunun uzağında kalamadık. Zoru görünce biz de yelkenleri indirdik ve onların çizgisine geldik. Nasır da kendisinden toplumu İslamileştirmesini isteyenlere karşı Meclis’te şöyle nutuk atmıştır: ”Şimdi ben kadınları kapatmak için 20 milyon eşarp ve başörtüsü mü dağıtmalıyım?”

Abdullah Gül hangi anlamda olursa olsun 2007 yılında Newsweek’e konuşmasında teokrasiye kapalı olduklarını söylemişti. Bu söylem Demirel’in hacı ve hocaların yüzüne baka baka 1970’li yıllarda kullandığı söylemdi. Bin Kiran, İhvan’dan farklı olduklarını ve kendilerine has milli ve İslami referanslarının olduğunu söylüyor. Bunu elbette kimse reddetmiyor. Lakin bunu şimdi niye söyleme ihtiyacını hissediyor? Herkes İhvan’la savaştığı için mi? Ya İhvan tam galibiyet elde etseydi? İki şeyi birden söylüyor. Bir İslamlaşmayı ikinci olarak da İhvanlaşmayı reddediyor.

Tunuslu Abdulfettah Moro da aynısını söylüyor o da aynı baptan Gannuşi’yi reddediyor! Zira bugün hem İslamlaşma ve hem de onun bir türevi olan İhvanlaşma ateş altında. Kendilerini bu ateşten uzak tutmak istiyorlar. İhvanlaştırma- ihvansızlaştırma kıskacında çareyi kaçmakta bulmuş. İslamlaştırma veya post İslamcılık çekişmesinde selameti kenara kaçmakta sanıyor ( selamet der kenarest). İktidardan kaçmıyor, İslamcılıktan kaçıyor! Bunun İslamcıların eliyle olması üzücü.

Evet! İslamcılık günümüzde ateşten bir gömlek. Hem Hamas Lideri Halit Meşal hem de Tunus Nahda’sının Lideri Raşid Gannuşi gibiler bu kadar zorlukla karşılaşacaklarını ummadıklarını söylemişler.

Prof. Mark LeVine, Fas’ta iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin kraliyetin ya da ülkedeki adıyla Mahzen’in kuklası haline geldiklerini tasavvur ediyor. Her şey kötüye gittiğinde halk Kral VI. Muhammed’i veya Mahzen’i değil İslami kesimleri ve AKP’yi taşlayacak ve suçlayacaktır. Dolayısıyla Mahzen, İslamcıları maşa olarak kullanıyor. Fas AKP’si Mahzen’le siyasi ortaklığı İbni Teymiyye üzerinden meşrulaştırmıştır.!

Lakin Bin Kiran’ın açıklamaları ışığında kendi gündemlerinden vazgeçtikleri, Mahzen’in gündemiyle bütünleştikleri anlaşılıyor. Bu durumda önlerinde payanda veya kukla olmaktan öte yol kalıyor mu? Ve değer mi? Ateşten gömlek giymiş lakin değerlerini yitirmemiş ve samimiyetini muhafaza eden ehl-i imana Allah yardım etsin. 

 

 

**Tacikistan Nahda Partisi’nin açılımı şudur:  Hizbi Nahzati Islomii Tojikiston; also known as the Islamic Renaissance of Tajikistan. Parti Müslüman Kardeşlerin fikriyatını ve yöntemini esas almıştır.  1973 yılında kurulmuş ve Abdullah Nuri başkanlığını yürütmüştür.  Nuri, 2006 yılında vefat etmiştir.  Şerif Himmezzade partinin  lider isimlerinden bir diğeridir. Şu anki başkanı ise Muhyiddin Kebiri’dir.