Gürcistan'daki Savaş: Uluslararası Düzendeki Yansımaları ve Ortadoğu'ya Etkisi
Başkan Mihail Sakaşvili, ordusuna Güney Osetya'ya karşı harekete geçme emri vererek küçük bir kışkırtmaya cevap verdiğinde açık bir şekilde baltayı taşa vurdu. Rusya, kuma bir çizgi çekmek ve Orta Avrupa'daki açık çıkarlarıyla ilgili artık pasif davranmayacağını göstermek için fırsatın üstüne atladı. Rusya, nerdeyse kendi sınırlarına kadar AB'nin genişlemesi ve NATO'nun genişletilmesiyle kendini tehdit altında hissediyor.
Rusya, Gürcistan'daki küçük savaşın yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu gösteren güçlü beyanlarla Gürcistan'a girdi. Rusya, Putin'in yönetiminde kendine olan güveni yeniden kazandı ve yüksek petrol gelirleriyle ön bahçesinde otorite iddiasında bulunmak için gerekli olan kaynakları yeniden elde etti.
Avrupa'da çatışmayı tetiklediği için kimi zaman Sakaşvili suçlanırken liderlerin çoğu Gürcistan'ı destekledi ve Rusya'nın aşırı tepkisini kınadılar. ABD yönetimi beklendiği gibi sertti, Rusya'nın hareketini keskin bir şekilde eleştirdi ve her türlü maddi ve askeri yardımdaki yetersizliğini telafi etmek için başkan yardımcısı Cheney'i Tiflis'e gönderdi. Avrupa, Rusya'nın petrol ve doğalgaz kaynaklarına ihtiyaç duyuyor ve ABD, Afganistan ve İran konusunda Rusya'nın yardımına ihtiyaç duymaktadır.
Çin de Gürcistan'daki savaştan kaygı duydu. Çin ayrılıkçı hareketler konusunda çok hassastır; 2005 yılında temelde Tayvan'ı hedef alan bir ayrılıkçılık karşıtı bir kanun çıkardı fakat Çin aynı zamanda Tibet'teki ayrılıkçılar, Müslüman ve diğer azınlık eyaletlerindeki ayrılıkçı hareketlerle ilgili devam eden korkulara da sahiptir. Savaşın zamanlamasının Pekin Olimpiyat Oyunları'nın başlamasına denk gelmesi oyunların üzerine istenmeyen bir gölge bıraktı. Başkan Hu Jintao, her zaman Çin'in küresel toplumda önemli bir ortak olarak "barışçıl yükselişi" şeklindeki sloganından bahsetti ve kesinlikle önemli bir uluslar arası olayın olimpiyat oyunlarına eşlik etmesinden memnun değildi.
Daha da önemlisi Çin; Rusya, Avrupa ve ABD ile iyi ilişkilere sahiptir ve Çin için önemli olan bu önemli ekonomik ortaklar arasındaki uluslar arası bir anlaşmazlıkta taraf olmaya zorlanmak istemiyor. Buna ek olarak Çin ve Rusya; Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'ı da kapsayan Şanghay İşbirliği Örgütü'nde ortaklar. Eğer Moskova, bu ittifakı batı karşıtı bir yöne itmeye başlarsa bu, Pekin'i Avrupa ve ABD'deki önemli ticari ortaklarının karşısında çok rahatsız bir konuma sokacaktır. Çin kesinlikle anlaşmazlığın sakin bir şekilde çözüme kavuşturulmasını ve Rus-Batı bağlarının onarılmasını istiyor.
ABD ve Avrupa'da fikir birliği yok. Şahinler, NATO ile Avrupa genişlemesinin pekiştirilmesi ve Rusya'nın Orta Avrupa'da yeniden nüfuz kazanma hırslarına bütünüyle direnilmesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Bu yaklaşıma karşı olanlar, Rusya'yı izole etmenin sadece Rusya'nın kuşatılma korkularını ve Moskova'daki şahinleri güçlendireceğini ve Rusya'yı dış politikasında çok daha militan ve şahin bir pozisyon alması için cesaretlendireceğini ileri sürüyorlar. Bunlar aynı zamanda uluslar arası düzenin ve Rusya'nın içinde kilit bir oyuncu olduğu BM Güvenlik Konseyi gibi uluslar arası kurumların selametiyle ilgili kaygılarını ifade ediyorlar.
Pek çok şey önümüzdeki ABD seçimlerinin sonucuna bağlı olacaktır. John McCain hâlihazırda Rusya'ya yönelik fazlasıyla şahin bir tutum sergiliyor ve Rusya'nın, Gürcistan çatışmasından önce bile, G8'den dışlanması için çağrıda bulundu. Öte yandan Barack Obama, seçim kampanyası gezilerinde Gürcistan krizi ile ilgili bazı şahin beyanlarına karşın genel olarak fazlasıyla diplomatik bir yaklaşımı kabul ediyor ve Orta Avrupa ile Orta Asya'da uygun güç ve ekonomik ilişkiler bulabilmek için muhtemelen Moskova ile birlikte çalışmanın yollarını arayacaktır. Bu seçimlerin üzerinde, dünyanın yeni bir Soğuk Savaş'a girmesi veya küresel düzenin kendine gelmiş bir Rusya'yı daha büyük bir ortak olarak konumlandıracak şekilde yeniden düzenlemesi ihtimali sallanmaktadır.
Gürcistan'daki olaylar, yeni sert bir Rus dış politikasını ilan ettikleri kadar Ortadoğu için de önemli sonuçlara sahiplerdir. ABD'nin 1990'da Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra tek kutuplu bir dünyada küresel hegemonya iddialarının büyük oranda şişirildiğinin ispatlanması ve 2003 yılında Irak istilasıyla Ortadoğu'daki ABD projelerinin yürütülmesinin 2006 yılı ile birlikte nerdeyse çökme noktasına gelmiş olmasıyla beraber Rusya sadece tek kutuplu gücün düşünüldüğü kadar baskın olmadığını söylemiyor aynı zamanda Rusya'nın kendi kutbunu üreterek bu tek kutupluluğa doğrudan meydan okuyacağını söylüyor.
Rusya'nın bölgedeki en güçlü ilişkileri Suriye ile olan ilişkileridir. Rusya, Suriye ile güçlü bir politik ve askeri ilişkiyi yeniden canlandırdı ve Suriye bu yeni duruma, Gürcistan'daki savaşta Rusya'nın yanında durmakla, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ndeki ABD füzelerinin konuşlandırılmasına Rus cevabı olarak Rusya'nın donanma ve füzelerine ev sahipliği yapmayı açıkça göz önünde bulundurarak cevap verdi. Rusya, aynı zamanda İran'ın nükleer programının temel esasları ile ilgili devam eden farklılıklara karşın İran'la güçlü ekonomik, politik ve askeri ilişkilere sahiptir. Dolaylı bir şekilde Rusya aynı zamanda Afganistan'daki savaşın git gelleri üzerinde etkiye sahiptir.
Çeçenistan ve Afganistan ile ilgili tarihi farklılıklara karşın Rusya, bir dizi Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri ile bile güçlü ilişkiler geliştirdi. Putin, 2007 yılında Katar'ı ziyaret etti ve Rusya, İran ve Katar dünyanın en büyük üç ihracatçısı olarak ortak çıkarlara sahipler. Putin, aynı zamanda Suudi Arabistan'ı ziyaret etti ve iki ülke güçlü ekonomik ve askeri anlaşmalar geliştirdiler. Rusya, bölgeye kısmen ABD'nin neden olduğu yükselen krizler kısmen de Rusya, ABD'nin nüfuzuna yönelik karşı bir denge ve alternatif bir askeri donanım kaynağı olarak faydalı olabileceği için bölgeye buyur edildi.
Rusya aynı zamanda Arap-İsrail krizinden Lübnan ve Irak'taki krizlere, bölgenin krizlerini çözmek için diplomatik yaklaşımlara yönelik daha pozitif bir yaklaşım alıyor olduğu için bölgede hoş karşılandı. Rusya aynı zamanda Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeler için hayati bir kaygı olan İran nükleer sorununa bir çözüm bulmada kilit bir oyuncu olarak görülüyor.
Gürcistan'daki savaş, Rusya'nın Ortadoğu politikalarına yeniden girişini destekledi. Rusya'nın yeni rolünün etkisi ile ilgili en önemli mesele Rus-Amerikan ilişkilerinin gelecekteki dinamikleri ile ilgili olacaktır. Eğer yeni bir ABD yönetimiyle birlikte Rus-Amerikan ilişkileri daha da kötüleşirse ve iki güç Ortadoğu'da, Orta Asya'da, Ortadoğu ve diğer yerlerde soğuk savaşa geri dönerse bölge, bir diğer gerilim ve kızışmadan acı çekecektir. Fakat eğer Washington'daki yeni bir yönetim Gürcistan çatışmasındaki uyarıları okursa ve daha güçlü bir Rusya ile yeni bir ortaklık kurmada başarılı olursa o zaman Rusya'nın Ortadoğu'daki etkisi, Afganistan ve Irak'taki açık yaraların çözümüne; İran nükleer krizinde yumuşak bir geçişin bulunmasına; Suriye-İsrail barış görüşmelerine yönelik yönlendirmeye katkıda bulunabilir ve Ortadoğu'da istikrar için gereken şartların oluşturulmasına yardım edebilir.
Fransa, Türkiye ve Katar arasında son zamanlarda Şam'da gerçekleştirilen zirve, politika ve diplomasinin işe yararlığının önemli bir örneğidir. Bölgedeki devletler bir diğer soğuk savaşa ve son tahlilde bölge için yıkıcı olan bir hatta farklı dünya güçlerini birbirine karşı oynamaya güvenmemelidir bunun yerine müzakere ve uzlaştırma yaklaşımını pekiştirmeli ve Ortadoğu'nun küresel yarış ve çatışmanın değil uluslar arası işbirliğinin merkezi olması gerektiği konusunda ABD, Avrupa, Rusya ve diğer güçleri etkilemelidirler.
Paul Salem, Lübnan, Beyrut'taki Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin direktörüdür.
Dünya Bülteni için çeviren: Ali Karakuş