Irak’taki son parlamento seçimleri, ülkenin önümüzdeki beş yılda istikrar getirecek uzun yoldaki ilk adımı atma ihtimalini artırdı. Bu yol doğal olarak tehlikeler içeriyor. Irak yoldan sapabilir, iç savaş veya parçalanma çukuruna kayabilir. Fakat son eğilimler değişmeden devam ederse, Irak’ın beş ila 10 yılda Arap ve İslam dünyasının göbeğinde, yarı demokrat ve nüfuz sahibi ülke sıfatıyla istikrar bulması mümkün.
Böyle bir gelişme yaşanırsa Ortadoğu tarihi bir olaya sahne olacaktır. Ayrıca bazılarını endişelendiren, bazılarını da sevindiren derin etkiler ortaya çıkacaktır. Zira Irak küçük veya marjinal bir ülke değil. 30 milyonluk nüfusu bulunan ve dünyanın ikinci en büyük petrol rezervine sahip olan bu stratejik konumdaki ülkenin istikrar bulması, Arap ve İslam dünyası üzerinde büyük etkilere yol açacak.
Suriye de izliyor
Arap dünyası yıllardır otoriter yönetimin farklı şekillerinin pençeleri arasında kaldı. Mevcut yönetim biçimleri ya polis devleti, ya da muhafazakâr krallık rejimleri. Dahası, bu ülkelerdeki reform çağrıları karşılık bulmazken, değişim yönündeki dış baskılar içişlere müdahale olarak görülüyor. Arap rejimleri toplumlarına baskı yapıyor ve kendilerini destekleyen uluslararası koalisyonlardan besleniyor. Bu rejimler halklarını, Türkiye, Malezya, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelerdeki demokratik modellerin kendilerine uygun olmadığına va demokrasinin yabancı ürünü olduğuna ikna edebiliyorlardı.
Ne var ki, demokratik bir Irak ortaya çıkabilirse başka bir durum söz konusu olacak. Sünni, Şii, Arap ve Arap olmayan grupları barındırabilecek bir demokrasinin dünyanın bu kesitinde mümkün olabildiğine kanıt oluşturacaktır. Bu gelişme Mısır’a, gerçek seçimlerin büyük Arap ülkelerinde mümkün olduğuna dair bir mesaj verecektir. Mısır’ın yaşadığının 10 katı büyüklüğünde bölünmeler ve sorunlar yaşayan Irak’ta demokratik seçimler yapılıyorsa, Mısır’da da yapılabilir. Ayrıca bu gelişme siyasi partilere, seçim sürecinin başında dini partiler yükselecek olsa da, uzun vadede laik partilerin ağırlık kazanabileceğine dair de bir mesaj veriyor.
Suriye’yse bölgesel nüfuz sahasına dönü-şünü kutluyor. Şam Lübnan’daki nüfuzunu geri kazandı, Suudi Arabistan’la ilişkileri iyi, Avrupa ve ABD’yle de flört halinde. Fakat bir zamanlar Saddam Hüseyin’in otoriter Baas Partisi’nin yönettiği komşusu gelişirken, Şam’ın farklı ideoloji ve grupların iktidar için yarışacağı, yarı demokrat ve güçlü bir devlet haline gelmek için hesaplarını gözden geçirmesi gerekecek. Körfez İşbirliği
Konseyi ülkeleri de halkın siyaseti daha çok katılması yönünde son 10 yılda hızlı adımlar attı. Fakat Irak başarırsa, bu ülkelerin hükümetleri katılım ve siyasi özgürlükler yolunda daha hızlı hareket etmeleri konusunda halk baskısına maruz kalacaktır.
Lübnan’ın bile alması gereken dersler var. Lübnan’daki mezhepler çoğulcu seçim sistemini muhafaza etti. Irak’taki kısmi seçim sistemiyse mezhepçi tekelleri kırıyor ve farklı partilere mezhep ve etnik çizgiler dahilinde iktidar için yarışma imkânı veriyor.
Ayrıca Irak’ın gelişimi İran açısından da bitirici olabilir. Zira Tahran son cumhurbaşkanlığı seçimine karşı düzenlenen protestolara baskıyla karşılık verdi. Hükümet velayet-i fakihten kuşkulanılamayacağını savunarak Ayetullah Humeyni’nin önerisinin alternatifi olmadığı mesajı verdi. Fakat iktidarda Şii çoğunluğun bulunduğu Irak İranlılara siyasi ve kültürel bir alternatifin bulunduğunu gösteriyor. Irak’ta yaşanacaklar Şiilerin şart-larını etkileyebilir. İran 1979’dan bu yana Şii umutlarının kaynağıydı. Irak’sa 21. yüz-yılda Şiilerin dini totaliterlik ve radikal askerileşme olmadan güçlenebileceğine bir model sunuyor.
Komşuların tavrı önemli
Yeni Irak’ın yükselmesi bölgesel sistemi de etkiler. Eski Irak 20. yüzyılın çoğunluğunda Arap bölgesel sisteminde liderdi, Türkiye ve İran da iki düşmanıydı. Saddam İran’a savaş açmış, Arapçılığı Kürtlere baskı için istismar etmişti. Fakat rekabete rağmen yeni Irak, Tahran’a yakınlaşacak. Türkiye, Suriye ve Körfez İşbirliği Konseyi’ndeki komşularıyla sağlam ilişkiler için çalışacak. Irak, Türkiye, Irak, Suriye ve Körfez ülkelerinin çıkarlarının kesiştiği Ortadoğu’nun doğu kesiminde yeni bölgesel sistemin odak noktası olabilir.
Irak, yükselen petrol gücü sıfatıyla yeni bir ekonomik ilişki ağının yoğunlaşma noktası da olabilir. Bu ağ, Irak’tan Suriye ve Türkiye kanalıyla Avrupa ve Batı’ya uzanan önemli petrol boru hattını kapsayacak. Irak uzun yolculuğunda birçok tehlikeyi aşabilirse, Arap ve İslam dünyasında değişimin motoru haline gelebilir. Peki komşu ülkeler Irak’ın gelişme-sine göz yumacak mı, yoksa bunu engellemeye mi çalışacak? (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, Beyrut’taki Carnegie Orta-doğu Merkezi Direktörü, 18 Mart 2010)
Kaynak: Radikal