Ömer el Beşir ne zaman Türkiye'ye gelse bu durum ABD, Avrupa Birliği ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından protesto ediliyor. Türkiye'de ise solcu , liberal ve laik yazarlar bu konuda UCM'nin tavrına yakın bir tavır göstererek Beşir'in Türkiye'ye gelmemesi gerektiğini savunuyorlar. Sağcı, muhafazakar veya dindar yazarlar ise meseleye daha duygusal bir boyutta bakarak meselenin insani ve vicdani yanını düşünmeden Ömer El Beşir'i desteklerler. Bu gerçekten çok üzücü bir tablo. Çünkü mesele sadece Beşir'i savunmak veya savunmamak değildir. Görmezden geldiğimiz asıl mesele öldürülen binlerce insan ve kızgın çöl kumlarının üzerinde aç ve susuz bir şekilde yaşamaya mahkum edilmiş Darfurlu Mazlum Müslümanlardır.
2003 yılından beri Sudan Ordusu ile birlikte hareket eden Cancavid Milisleri ve Darfur Halkı arasında meydana gelen olaylar nedeniyle UCM'nin Ömer el Beşir hakkında verdiği tutuklama kararı bulunuyor.
AB Ülkeleri'nin tamamı ve 110 ülke UCM 'nin Beşir hakkındaki tutuklama kararını destekliyor. Bu arada Türkiye, ABD , Çin ve Rusya UCM'yi resmi olarak tanımıyor. UCM ve Batı'nın Darfur konusundaki tavrı bir çifte standart örneğidir. Gazze, Afganistan, Irak, Suriye, Pakistan , Çeçenistan ve Doğu Türkistan gibi İslam Ülkelerinde Darfur benzeri insan hakları ihlalleri yaşandığı bilinirken UCM ve Batı susuyor. Darfur Sorunu'nu UCM'nin ve Batı'nın çözmesini beklememeliyiz. İslam Konferansı Örgütü'nün 2 dönemdir genel sekreterliğini yapan bir ülke olarak artık Darfur Sorunu karşısında daha aktif bir rol üstlenmeliyiz. Müslümanlar gerek STK'lar, vakıflar,dernekler bazında; gerekse de yazarlar,akademisyenler olarak Darfur için harekete geçmeliler. Darfur'a şimdiye kadar içimizden kaç yönetici, aydın veya yazarın gittiğini merak ediyorum. Darfur'daki sorun Hıristiyan ve Müslüman çatışmasından kaynaklanan bir sorun değildir. Ayrıca Darfur Sorunu'na "Batı'nın bölgenin yeraltı kaynaklarını ele geçirmek için Darfurluları kışkırttığı" yaklaşımı şeklinde bakarsak hataya düşeriz ve kendi inanç dünyamıza ihanet etmiş oluruz.
Darfur'u ve Ömer Beşir'i Batı'ya teslim etmeyelim; fakat El Beşir'e Darfur'da neler olup bittiğini soralım. Eğer bunu sormazsak İslam Dünyası'nın dünyaya sunduğu hak ve adalet merkezli anlayış biçimi nerede kalacak? Aslında kimse Sudan ve Darfur'da gerçekten neler olup bittiğini anlamak istemiyor. Batı'nın iştahını Sudan'ın zengin petrol ve enerji yataklarının kabarttığını söylerken, Sudan'da yaşanan katliamları görmemek ve susmak acaba ne kadar adil bir tavır? Türkiye İslam Dünyası'nda prestijinin yükseldiği bir dönemde Sudan, Suriye Afganistan, Pakistan ve Irak gibi insan hakları konusunda büyük problemler yaşanan ülkelere yumuşak bir uslupla tavsiyelerde bulunmalıdır. Darfur Sorunu'nu çözmesi gereken mekanizmalar İslam Dünyası'nın kendi kurumlarıdır.Ömer El Beşir yargılanacaksa İslam Dünyası tarafından yargılanmalıdır. Türkiye 2010 yılı içerisinde İstanbul'da mutlaka bir Darfur Zirvesi gerçekleştirmelidir. Darfur asıl olarak İslam Dünyası'nın STK'ları, aydınları, hukukçuları tarafından masaya yatırılmalıdır. Müslümanlar olarak kendi yaşadığımız zulüm ve haksızlıklara karşı vicdan merkezleri oluşturmalıyız. Eğer bunu başaramazsak İnsan Hakları Mahkemeleri ve Uluslararası Ceza Mahkemeleri gibi kurumlarda haklarını arayan gruplara şüpheyle bakılmaya devam edilecektir. Bundan dolayı artık İstanbul Darfur Zirvesi'nin İKT tarafından düzenlenmesi kaçınılmaz bir hal aldı. "Kim olursa olsun mazlumdan yana, kim olursa olsun zalime karşı" ilkesi İslam Medeniyeti'nin temel felsefesidir.Adalet ve vicdan kurumlarımızı yeniden ihya etmek zorundayız. Unutmayalımki açılmamış ve açmamız gereken daha çok dosyalarımız var..