Geçtiğimiz hafta Kraliyet Deniz Kuvvetleri'ne mensup 15 denizci ve piyade serbest bırakıldı. Bu askerler, BM emrinde Irak karasularında devriye gezerken İran tarafından gözaltına alınmış ve 14 gün boyunca rehin tutulmuşlardı.
Serbest bırakılmaları, bu askerlerin aileleri ve meslektaşlarının yanı sıra evlerine dönebilmeleri için yorulmaksızın çalışmış olan Londra'daki birçok kişi ve Tahran Büyükelçiliğimiz de dahil hepimizi rahatlatmıştır. Hükümet son iki haftadan bazı dersler çıkartacaktır. Silahlı kuvvetler, bu sularda gerçekleştirilen deniz operasyonlarında -eğer gerekliyse- ne tür değişiklikler yapılması gerektiğini değerlendiriyor. Dışişleri Bakanlığı'nda ise ben ilgili yetkililerden, bu krizin ve ele alınış tarzının gelecekte İran ile temaslarımızda ne tür yansımaları olacağını değerlendirmelerini istedim. Ancak burada herhangi bir yanılgıya düşülmemeli. Yaşanan olay, sabırlı ve kararlı diplomasinin bir zaferi. Askerlerimizi geri aldık ve onları sağ salim ve oldukça kısa bir sürede geri aldık. Bu durum bir başarı ölçütüdür. Bu yolda ilerleyerek, krizin başlarında diplomasiyi zayıflık ile karıştıran çevrelere çözümlemelerinde yanıldıklarını ve tavsiyelerinde hatalı olduklarını göstermiş olduk. Müttefiklerimiz ve İran'ın komşularından destek sağlayarak İran rejimini tutarlı ve gittikçe artan bir şekilde sıkıştırdık. Sonuçta İran'ın en iyi seçeneği, kendi sebep olduğu bu tatsız durumdan en hızlı şekilde kurtulmanın yolunu aramaktı.
Birtakım yorumcular ise diplomasideki eksikliğe yönelik kasvetli tahminlerinin yanlış olduğu kanıtlanınca tarzlarını değiştirip İran rejimine farklı bir zafer verdiğimizi -tüm dünyanın böyle düşündüğünü- savunmaya başladılar. Korkarım ki gene yanılmaktadırlar. Önceden tasarlanıp yazılmış itiraflardan Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın personelimizi kameralar ile gayri medeni bir biçimde sömürmesine kadar İranlıların sergilediği bu sirk gösterileri kimseyi uzun süre kandırmayı başaramamıştır. Askerlerimizin serbest bırakılması Britanya halkına bir hediye değildir. İran, elinde tutma hakkı olmayan bir şeyi hediye edemez. Eğer yüzeydekinin altına bakmaya zaman ayıracak olursanız, İran rejiminin bu davranışıyla asıl kendisine zarar vermiş olduğunu açıkça göreceksiniz. Bu durumu bir tür milliyetçi protesto çağrısına dönüştürmeyi denediler. Ama İran vatandaşlarının çoğu net bir şekilde bu krizin hızla çözüme kavuşturulmasını istiyordu. Batılı yorumcular İran halkının incelikli ve gelişmiş düşünce ve davranış tarzını hafife alma hatasına düşebilir. İranlılar katakulliye getirilebilecek kimseler değildir: İran halkı hükümetlerinin kendilerine vermiş olduğu iç istihdam ve büyüme vaatlerini yerine getirmekte yaşadığı sorunların gayet iyi farkında ve personelimizin rehin alınmasının hükümetleri tarafından uygulanan bir dikkat dağıtma taktiği olduğunu da açıkça görmektedir.
İran tüm bölgede ve uluslararası camiada kendisine zarar verecek bir hata yapmış, kendi kalesine gol atmıştır. Bölgedeki ülkeler halihazırda İran'ın başkalarının işlerine karışmasından bıkmış durumdadır; örneğin Irak'ta İranlı unsurlar demokrasi ile seçilmiş hükümeti istikrarsızlığa sürüklemek çabasındadır; Lübnan'da ise gene seçimle başa gelmiş olan bir hükümeti devirme çabası içinde olan Hizbullah'a İran tarafından finansman desteği sağlanmaktadır ve Filistin'de ise retçi grupları desteklemektedir. Ve şimdi de önce askerlerimizi hukuka aykırı bir şekilde rehin alıp sonrasındaysa konsolosluk erişim hakkından mahrum etmekle İran, uluslararası normları umursamadığını açıkça göstermiştir. İran'ın en son olarak ortaya koyduğu bu sorumsuz tavır Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve BM'nin nükleer çalışmalar konusundaki yetkilerini reddetmesine neden olarak gösterdiği mazeretlere aldanmış olanlarda bile yeni şüpheler uyandırmalıdır. İran nükleer hırsları karşısında uluslararası camiada oluşan görüş birliğini ve bunun meydana getirdiği baskıyı zaten hissetmektedir. Uluslararası sahnede sergilenecek sorumsuz oyunlar sadece bu baskıyı artırmaya yarayacaktır. İran'a şu anda, GK tarafından verilen ve İran'ın hassas nükleer çalışmalarını durdurmasını öngören şartı yineleyen 1747 sayılı BM Güvenlik kararına uyması için 60 günlük bir süre verilmiştir. Bu şartın temelinde, neredeyse 20 yıldır gizlice geliştirmiş oldukları ve son dört yıldır IAEA Genel Direktörü tarafından sabır ve özenle yöneltilen soruların hâlâ cevapsız kaldığı bir alan olan İran'ın uranyum zenginleştirme ve geri işleme faaliyetlerinin sebep olduğu endişe yatmaktadır.
İran'ın Tahran'daki büyükelçiliğimize yer değiştiren GPS koordinatları vererek yaptığı oyunu takip edenler bu rejimin, geride bıraktığı izlerini örtmek amacıyla ne kadar ileri gidebileceğini görmüştür. Bu durum, silah programına yönelik cevaplanmamış soruların aciliyetini daha da artırmaktadır. İran ordusu neden sivil bir programa dahil oluyor? İran, gizli nükleer silah programları konusunda K. Kore ve Libya'ya yardım eden El Kaide Khan'ın şebekesi ile olan temaslarını neden açıklamıyor? Neden elektrik üretimine hiçbir faydası olmamasına rağmen bir nükleer patlama sağlayabilecek nitelikteki Polonyum-210 ile deneyler yapılıyordu? Net kanıtlara ulaşıncaya dek İran'ın suçunu sübuta hazır olanların, nükleer teknoloji konusunda İran'ın yöneticilerine güvenilip güvenilmeyeceği konusunu sorgulamak için artık yeni gerekçeleri var.
Personelimiz ile yaşanan bu en son krizde de olduğu gibi, İran'ın nükleer hırsları konusunda diplomatik yollar izlemeye kararlıyız. Şimdiye kadar İran'a BM kararlarına uyması yönünde tutarlı, kararlı ve tedrici bir baskı uyguladık ve uygulamaya devam edeceğiz. Aynı zamanda, İran'ın uranyumun zenginleştirilmesiyle ilgili yeniden işleme ve ağır su imalatına yönelik faaliyetlerini durdurarak uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi halinde, olumlu inisiyatifleri içeren paket teklifimizi sunmaya devam edeceğiz. Bizleri eleştirenler başarılması imkansız dese de Güvenlik Konseyi'ndeki etkileyici oybirliği de dahil olmak üzere uluslararası camiada büyük bir fikir birliği sağlamış bulunmaktayız. Şimdiden İran'ın teknolojiye erişimi kesilmiş ve ikmal ağının işleyebilmesi için esas olan mal varlıkları ve malî aktarımları dondurulmuştur. Umarız ki Kraliyet Deniz Kuvvetleri'ne mensup personel durumunda da olduğu gibi, Tahran sağduyu ile hareket eder ve İran nükleer dosya konusunda tekrar müzakere masasına oturur.
Uluslararası toplum bu konuda yılmaz bir baskı uygulamaktadır. Bu baskı İranlıların ısrarla küçümsediği bir oybirliği ile sağlanmaktadır. Bu uluslararası uyum cephanemizin en güçlü silahıdır ve ancak sabrımızı ve kararlılığımızı korumaya devam edersek sonuca ulaşacaktır. Ama gene de başta İran rejiminin kendisi olmak üzere hiç kimse diplomasiye bağlılığı zayıflık olarak algılamamalıdır.