"Helicopter Parents" sözcüğü son yıllarda Avrupa ve ABD gazetelerinde çokça söz edilen bir deyim. Çocuklarının peşinden koşan ve her yere yetişmeye çalışan bu anne-babalara her yere yetişen askeri helikopter örneğinden yola çıkarak "helikopter anne-babalar" adı veriliyor.
Batı dünyasında çok yaygın olan bu anne-babalar, bir psikolojik ve sosyolojik sorun olarak ele alınıyor-lar. Bu aileler, Batılıların ifadesiyle "baby boomer" kuşağına aitler. Yani İkinci Dünya Savaşının hemen ardından doğan kuşaktanlar(1946-1964).
Bu ailelerden özellikle eğitimciler yılmış durumda-lar. Her aşamada karşılarına çıkan ve çocuklar üzerinde olağanüstü bir baskı oluşturan bu kuşaklarla ilgili haberler Batı medyasından hiç eksik olmuyor.
İngiliz The Guardian gazetesinde yayınlanan bir araştırmada bu ailelerin çocukların yaşamına karış-malarının bir sınırının kalmadığından söz ediliyor. Örneğin 1996 yılında İngiltere'de ailesinin evinde yaşayan öğrencilerin oranı yüzde 12'yken, günümüzde bu oran yüzde 20'ye çıkmış. Aynı dönemde Üniversite yatakhanelerinde yaşayan öğrencilerin
oranı da yüzde 35'ten yüzde 27'ye düşmüş.
Anneler babalar çocuklarını yanlarından ayırmak istemiyorlar. Bu konuda çok değişik ve ilginç örneklerden söz ediliyor. Bu aileler, çocukların sınavlara girdiği günleri öğrenmek, görüşmelerde bizzat bulunmak konusunda son derece kararlı bir tavır sergiliyorlar.
Çocuk okulunu bitirdikten sonra iş randevularını almak, iş görüşmelerinde yanlarında bulunmak konusunda da ısrarlı davranıyorlar.
Analizciler, son yıllarda artan bu tür ailelerin çoğalmasında özellikle üniversite sektöründeki pazarlama anlayışındaki değişimin rolüne de dikkat çekiyorlar. Orta sınıf mensubu olan bu aileler, tam bir tüketici gibi davranıp, parayı verip sonuçlarını görmeyi umuyorlar.
Washington Post gazetesinde yayınlanan ve
"Anne-babalar Sınıftan Çıksın" başlıklı yorumda, eğitimcilerin bu ailelerle nasıl ilişki kuracaklarına ilişkin sorunlara dikkat çekiyor ve çocukların bu müdahaleler nedeniyle bağımsız kişiliklerini korumalarının güçlüğüne vurgu yapıyor.
W.Post'taki yazıda bu çocukların yirmi yıl önce "arabada bebek var" çıkartmalarıyla hayatla yüz yüze geldikleri anlatılıyor. O gün çıkartma yapıştıran anne-babaların şimdi okulların kapısında çocuklarını yönlendirmeye çalıştıklarından söz ediliyor.
Her yere yetişen, çocuğun yapması gereken bir çok şeyi kendisi yapan, gerektiğinde sınav günlerini çocuğu yerine takip eden, sınav evraklarını bizzat hazırlayan aileler size tanıdık gelmiyor mu?
Bizim kuşak yani 68'liler tam anlamıyla savaş sonrası kuşak. İşte bizim kuşağın çocuklarıyla ilişkisi de aynı değil mi?
***
Ben çevremdeki arkadaşlarımın, yakınlarımın çocuklarıyla ilişkilerine baktığımda, "Bizde bazı acayiplikler var" diye düşünüyordum. Çocuklarımızın her yerde-ihtiyacı olsun olmasın- aklımızca yardımına koşmak, onun hayatını kolaylaştırdığımızı sanmak bir psikolojik sorun değil midir?
Ancak ben bu durumu yalnızca bize özgü bir sorun olarak kabul etmek yanlısıydım. Araştırma ve yazılar gösteriyor ki, Batı dünyasında bu konu ciddi bir toplumsal sorun olarak kabul görüyor.
Geçenlerde yine bu tür sorunları konuşurken İpek(Çalışlar)'in Londra'da doktorluk yapan kız kardeşi Feza Yüksel The Guardian'daki yazıya dikkat çekti. Ardından internette bir araştırmaya girişince gördüm ki, bu sorun bizim gibi insanlarla sınırlı olmayan yaygın bir sorun.
Örneğin 2005 yılında bir ABD gazetesi (Seattle Post Intelligencer) bir haberine "Helikopter Anne-babalardan kaçış yok" başlığını atmış. Gazete, medyanın, çocuk doktorlarının, psikologların, üniversite dekanlarının şikâyetlerini ve sorunu nasıl çözeceklerini tartıştıklarını aktarıyor.
Bize çok benzer olayların yaşandığını anladığımda kendi adıma bir parça rahatladığımı söyleyebilirim. Bunun çok özel ve çok sınırlı bir dert olduğunu düşünürken dünyanın derdi olduğunu görmek bana çok ilginç geldi.
Son bir not, bu ailelerin ellerindeki en etkin bağın cep telefonları olduğundan söz ediliyor. Helikopter anne-babaların cep telefonlarını çocukların göbek bağı gibi kullanması da öykünün bir ilginç boyutu.
Bu kadar evrensel bir soruna, evrensel çözümler üretmek için bütün dünyanın birlikte kafa yorması insanı umutlandırıyor.  

 

Kaynak: Radikal