Gazze ablukasına sesini çıkarmayan Abbas, müzakere halinde olduğu İsrail'den çekiniyor. Abbas İsrail'i doğru düzgün kınamadı bile

Filistin Yönetimi liderleri, Gazze halkına dayatılan İsrail ablukasını çözmek için Gazze sınırının sorumluluğunu üstlenmeye hazır. (Hamas liderlerinden) İsmail Haniye'nin hükümeti de Filistin Yönetimi'nin açıklamasını olumlu karşıladı.
Peki sorun nerede? Niçin 1.5 milyon Filistinli, sınırın kapatılması nedeniyle abluka altında? Sorun sınır konusunda veto hakkına sahip tek tarafın İsrail olmasında. Filistin Yönetimi'nin sınırı teslim almaya hazır olduğunu ortaya koyması sonrası, Başkan Abbas, bazılarının Gazze'deki Filistinliler için doğal bir yaşam istemediğini ifade etti ve 'Biz bu halkın direnişinden dolayı cezalandırılmasını istemiyoruz' dedi. Bunlar asil ve güçlü sözler, ancak sınır hâlâ kapalı ve dolayısıyla gıda, ilaç ve yakıt yokluğu sebebiyle Gazzelilerin hayatı doğal seyretmiyor.

Müzakereleri kesebilirdi
Gerçekten de Gazze'deki kardeşlerimizin hayatı hayat değil, yavaş ve ağır bir ölüm. Filistin Yönetimi'nin, İsrail'in halkın çoğunu toplu idama mahkûm etme çerçevesindeki sınırı kapatma uygulaması karşısında
tamamen aciz kaldığını itiraf ettiği açık.
Fakat bu durum Filistin Yönetimi liderlerinin pek az seçeneğe mi sahip olduğu anlamına geliyor? Yoksa elindeki seçenekler, kendisini tamamen İsrail-ABD ikilisinin iradesine rehin kılan yükümlülüklerle kelepçeli mi?
İsrail'i doğrudan ve güçlü bir biçimde kınamak, Filistin başkanının elinde asgari tercihlerden biriydi. Abbas'ın İsrail'in abluka suçunu yorumlarken dolaylı ifadeler seçmesi ve olayı hafife alan bir üslup kullanması dikkat çekmişti.
Karşılaştırma yapmak için, üst düzey bir BM yetkilisinin açıklamasını örnek alalım. BM'nin insan hakları raportörü John Dugard, İsrail'i açıkça toplu cezalandırma uygulamakla suçladı ve İsrailli yetkililerin korkakça bir iş yaptığını, savaş suçlarının sorumluluğunu taşıyacaklarını ve cezalandırılmaları gerektiğini ifade etti.
Filistin başkanının Arap, İslam ve dünya ülkelerini İsrail ablukasını kırmaya davet etmesi de bir seçenekti. Belki böyle bir çağrı hemen yanıt bulamayabilirdi ancak kesinlikle İsrail'in görüntüsünü dünya nezdinde gözler önüne serecekti. Bu da İsrailli yetkilileri suçlarından geri adım atmaya teşvik edebilirdi.
Doğal olarak, Filistin Yönetimi, İsrail'le müzakereleri kesme esnekliğine de sahipti. Zira müzakere süreci abluka suçunun üzerini örtüyor. Bu süreç, sanki Filistin Yönetimi'nin İsrail'in 'kendisini savunma' amacını meşru görerek ablukanın sürmesine gizliden gizliye onay verdiği mesajı veriyor.
Abbas müzakerelerin kesilmesi düşüncesine karşı çıkarken, görüşmelerin Kudüs, mülteciler, sınırlar ve bağımsız Filistin devletinin kurulması konularında 'Filistinlilerin razı olacağı bir çözümle' sonuçlanacağını umarak, İsrail'in bu önemli sorunlarda Filistinlilerin istediği ödünleri vermesine bel bağlıyor.
Fakat Filistin Yönetimi ablukanın kaldırılması, sınırların idaresi ve kontrol noktalarının kaldırılması gibi ikinci sıradaki konularda bile İsrail'e iradesini dayatamıyorsa İsrail'den hayati önemdeki konularda kayda değer bir şeyler nasıl elde edebilir ki?

Kaynak: Radikal