Bush'un gecikmiş Ortadoğu turundan daha boş bir tantana tahayyül etmek zor. ABD Başkanı müstakbel Filistin devleti hakkında jargon değiştirmiş olsa da, taraflara küçük ama olumlu adımlar atmaları için baskı yapmadı
Önseçimlerde değişime dair onca laf salatası yapıldıktan sonra Bush'un Ortadoğu ziyareti şunu bir daha hatırlattı: ABD değişebilmek için daha kırk fırın ekmek yemeli. Zira Annapolis zirvesinin iflah olmaz iyimserleri bile tatmin etmediği düşünülürse, Bush'un ziyareti sonrası umutlanacak bir şey bulmak çok zor. (Shakespeare'in 'Fırtına' adlı oyunundaki) Prospero'nun dediği gibi: "Evet, dünya tüm mirasıyla yok olacak ve boş yaygaraların silinip gitmesi gibi zerresi kalmayacak." İtibarı yerlerde sürünen bir ABD başkanının gecikmiş Ortadoğu ziyaretinden
daha boş bir tantana tahayyül etmek zor.
Fakat söylenen her şeyi önemsiz sayıp kenara atmak da doğru olmaz. Uygun şartlarda üzerine bir şeyler inşa edilebilecek ton veya jargon değişikleri de var. Bush, Batı Şeria ziyareti sonrası açıkça İsrail işgalinin sona ermesi çağrısı yaptı. İsrail yerleşimlerinin genişlemesinin durdurulmasını, Filistinlilerin de teröre karşı koymasını istedi. Filistinli mülteciler meselesinin tazminatla çözülmesi ve onlara bir Filistin devletinde yaşama şansı verilmesi gereğinden dem vurdu. Bir anlaşma çerçevesi sundu ve yıl sonuna dek bu çerçeve üzerinde uzlaşılabileceğini söyledi. Bush'un ortaya koyduğu bağlam, üstünkörü bir tetkikle bile paldır küldür çöküyor. Sadece bir tanesini ama hâlâ hayati önem taşıyan bir tanesini ele alalım ve Filistin devletinin müstakbel sınırlarına göz atalım. Bush bu sınırların 1949'un ateşkes hatları üzerinde, 'mevcut gerçekliği de yansıtacak biçimde' uzlaşmaya ihtiyaç duyduğunu söyledi. İsrail'in Batı Şeria'nın derinlerine uzanan yerleşim bloklarının bazılarını elde tutacağını söylemenin bir başka çeşidi bu ve Bush'un eski İsrail Başbakanı Şaron'a üç yıl önce yazdığı mektupla da uyuşuyor. Fakat Bush, müstakbel bir Filistin devletinin yamalı bohça gibi değil, birleşik olması gerektiğini de söyledi. Ölü doğan Camp David görüşmelerinden çıkan haritaya Filistinlilerin yönelttiği eleştiriye atıf yapan Bush, şu ifadeyi kullandı: "Bir devletin sınırları söz konusu olunca İsviçre peyniri hiçbir işe yaramaz." Peki hangisi? Ya 'mevcut gerçeklik' ya da 'İsviçre peyniri', ikisi birden olamaz.
Bush yönetiminin, İsrail'in ilhak edilmiş toprak olarak üzerinde hak iddia ettiği (bu iddia uluslararası zeminde asla tanınmadı) Doğu Kudüs konusunda da açık bir politikası yok. İsrail'e göre Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetleri farklı. Bu yüzden ABD Dışişleri Bakanı Rice Jerusalem Post'a demecinde ikisini bir tuttuğunda kaşlarını çatıyor. Rice, ABD'nin başından beri karşı çıktığı Har Homa'yı 'yerleşim' diye niteledi. Har Homa'nın İsrail'deki adı, Kudüs'ün belediye sınırları dahilindeki 'ihtilaflı bir mahalle'. Fakat 'yerleşim' Rice'ın sözünden ibaret. Başbakan Olmert'ten, Bush'un kendisine Har Homa veya bir başka 'yerleşim'e dair baskı yaptığına dair bir işaret gelmiyor. Tersine, Bush'un 1967 sınırları ve 'artısı' temelinde bir anlaşmadan dem vuran yegâne ABD başkanı olmasıyla övünüyor. Bir kez daha hangisi? Yıkılması gereken 'yerleşimler'den mi, elde tutulup mübadele edilebilir 'artı'dan mı söz ediliyor?
Bu gibi lafların gölgesi, başlamayan müzakerelerin üzerine düşüyor. Aynısı Bush'un mültecilere tazminat ödenmesine ve Filistin devletinde yaşama şansına dair atıflarıyla ilgili de söylenebilir. Bu, şu an adına İsrail denen topraklara dönüş hakkını yok ediyor, ki dönüş Filistinliler için merkezi bir talep. Bir çerçeve anlaşmasına yönelik müzakereler bile fazlasıyla zorlu geçecek. Birçokları yıl sonuna dek, üzerine yazıldığı kâğıttan daha değerli bir anlaşmaya varmanın aşırı iyimser olduğu kanısında. Oysa bir ABD başkanı, iki tarafın doğru yönde küçük adımlar atmasında ısrar ederek müstakbel bir anlaşmanın temelini oluşturabilirdi. Şu an Bush bu kadarını bile yapmaya ne gönüllü ne muktedir
Kaynak: Radikal