Bush'un Ortadoğu ziyaretinin asıl amacı, İran'a karşı ortak cephe oluşturmak. Körfez'de yaşayan halklar, rejimleri kendilerini İran'la savaşa sürüklerse neler yaşanacağını ve servetlerinin nereye gideceğini sorgulamalı

George W. Bush'un Arap bölgesine yapmakta olduğu gezinin ve hedeflerin yapısı, ABD başkanının ayağını Tel Aviv havaalanına bastığı ilk anda belli oldu. Zira Bush, İsrail'in Yahudi kimliğini ve ABD'nin bu devleti koruma kararlılığını teyit ederek İsrail-Filistin sorununa bakışını netleştirdi;
İran'ın bölge için tehlike oluşturduğunu ve nükleer emelleri karşısında her seçeneğin masada olduğunu ifade ederek ABD'nin muhtemel askeri adımlarını açıkça belirledi.
Bush'un İsrail Başbakanı Ehud Olmert'ten işgal altındaki Batı Şeria'daki yasadışı yerleşim birimlerini kaldırmasını talep ettiği doğru. Ancak, barış yönünde adım atmayı, İsrai'in yerleşim birimlerine Gazze'den yapılan füze saldırılarının durdurulmasıyla bağlantılı kılarak topu Filistin sahasına attı.
Bush'un bu konuya dair sorumluluğu Ramallah'taki Filistin Yönetimi'ne vermesiyse ironik. Başkan Mahmud Abbas'ın kendi hükümetinin kontrolü dışındaki bir bölgeden fırlatılan füzeleri nasıl durduracağını, Ramallah'ı İsraillilerin onayının yokluğunda terk etmekten veya oraya bir çocuğu bile sokmaktan aciz olduğu halde nasıl başarı elde edeceğini bilemiyoruz doğrusu. Üstelik, silahlarına, suikastlara, müdahalelere ve toplu yaptırımlara rağmen İsrail bu füzeleri durdurmakta başarısız olmuşken...

Irak öncesi yalanları hatırlatıyorlar...
Yasal ve yasal olmayan yerleşimlerin kaldırılması, füzelerin fırlatılmasından önce de var olan bir konuydu. Aynı şey Batı Şeria'daki 600 barikatla ve işgal zindanlarındaki 11 bin Filistinli esirle ilgili de söylenebilir. Bu sorunların füzelerin durdurulmasıyla ilişkilendirilmesi en çirkin şantaj ve küstahlıklardan biri.
Bush bölgeye barış getirmek ve Filistin sorununu çözmek için gitmedi. Yoksa bu meseleyi görev süresinin son yılına bırakmazdı. Bush bölgeye, yeni bir savaş için rolleri dağıtmak ve hazırlıkları tamamlamak için gitti. Zira bu adam savaş çıkarmaktan başka bir şey bilmiyor ve uzmanlık alanı da Irak, Afganistan ve yakında İran'da gerçekleşeceği gibi ülkeleri bölmek, yüz binlerce hatta milyonlarca masum insanı öldürmekle sınırlı.
Bush'un Tel Aviv'de Amerikalıları İran'dan korumaya çalışacağına dair söyledikleri ve İran'ı ABD gemilerine saldırması durumunda vahim sonuçlarla tehdit etmesi nasıl haklı çıkarılabilir? Zira İran ABD'ye ulaşacak füzelere sahip değil ve 11 Eylül olaylarında hiçbir rolü yoktu.
İran'la ağız dalaşına giren, saldırma gerekçesi arayan bizzat ABD. Irak'a saldırmak için kullandığı kitle imha silahları gerekçesinin yalan olduğu ortaya çıktı. Bush'un her savaşında sağ kolu olan eski Britanya Başbakanı Tony Blair, Saddam'ın kitle imha silahlarını 45 dakikadan kısa sürede kullanılabilir hale getirme gücü olduğunu uydurdu. Onun yalanını, konunun doğruluğundan şüphe eden medya organlarına yönelik korkutmalarını gözler önüne sermeliyiz.
Irak'a yönelik saldırılarını haklı çıkarmak için kitle imha silahları ve Irak'ın Nijerya'dan zenginleştirilmiş uranyum satın aldığı yalanını uyduranlar, İran'ı vurmak için de yeni yalanlar üretmekte tereddüt etmez. Bunların sonuncusu da, Körfez'deki İran botlarının dev Amerikan savaş gemileriyle dalaştığına dair hikâye olabilir. Bush Körfez'deki İran botlarının varlığını tahrik olarak değerlendiriyor
ama 150'den fazla Amerikan savaş gemisinin ve 200 bin ABD askerinin varlığında tahrik görmüyor. Bu, terördür.
Bölgede savaş istemiyoruz. Irak'ta 1.5 milyon Arap öldü ve bir o kadarını veya daha çoğunu gerek bombalama sonucu, gerekse de Körfez'e nükleer sızdırma yaşanması durumunda kaybetmek istemiyoruz. ABD, Irak rejimini düşürdü ancak ülkeyi kontrol edemedi ve 200 bin işgal askerinin varlığına rağmen Musul, Basra Anbar bir yana başkent Bağdat'ın güvenliğini sağlamaktan aciz kaldı.
Amerikalılar canlarını kurtarmak için kaçan bir grup Iraklının dönüşü nedeniyle dans ediyor, direniş saldırılarının azalmasını kutluyor ve sorunun bu insanları 'özgürleştirilmiş' ve 'demokratik' ülkelerini terk etmeye iten etkenlerde olduğunu unutuyor.


Bush İran'ı da kontrol edemeyecek
Bush İran'ı da kontrol edemeyecek, ülkeyi ve yönetimini tamamen yıkılmış, sonu gelmez savaşlara batmış halde bırakacak. Tüm bunlar Yahudi devletini korumak, Müslümanlara yönelik din temelli kini açığa çıkarmak için. Bir ay önce resmen Katolik olan Blair, meşhur bir televizyon programında dini inançlarının siyasi kararlarını etkilediğini itiraf etti.
Körfez'deki halklar, rejimleri kendilerini İran'la savaşa sürüklerse neler yaşanacağını ve servetlerinin nereye gideceğini sormalı. Sanayiye, inşaat projelerine borsa ve senetlere yatırdıkları milyarlar, ilk İran veya ABD füzesiyle birlikte toprağa gömülür.

Kaynak: Radikal