İsrail komandolarının bastığı ‘Özgürlük filosu’nda yaşananlar ciddi sonuçlara yol açtı. Olay herkesçe bilinen küresel bir konu halini alırken, dolaylı olarak başka konuları da patlattı. Birincisi, Mavi Marmara gemisinin Türk bayrağı taşıması ve eylemcilerin yarısından fazlasının Türk olması tesadüf müydü? Acaba abluka altındaki Filistinlilere yardım etmek gibi soylu bir insani amacın varlığına rağmen, ‘Özgürlük kafilesi’ni kollayan devletin gerçekleştirmek istediği siyasi hedeflerle bir ilişki var mıydı?
İkincisi, gemide Fas, Mısır ve Ürdün’den İslamcı partilerle güçlerin temsil edilmesi bir tesadüf müydü, yoksa bu varlığın Türkiye’deki iktidardaki AKP’yle bir ilişkisi var mı? Bu durum, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın bölgede İran ve Hizbullah’ın yöntemine karşı kendi yöntemini destekleyecek siyasal İslamcı güçler ve partilerle bölgesel bağlar oluşturma yöntemine hizmet ediyor. Bu amaç, birçok Arap ve İslam ülkesinde göstericilerin önceden görülmedik bir şekilde Türk bayrağı taşımasının yanı sıra Türkiye ve Erdoğan’la ilgili sloganlar atmalarıyla sembolik açıdan gerçekleşti.
Türkiye’nin kendi nüfuzunu dayatmak için bölge krizlerini kullanması, bölge ülkelerinde bağlar oluşturarak Osmanlı İmparatorluğu’nu geri getirmeye çalışan İslamcı eğilimli partinin niyetleri konusunda birçok soru işareti oluşturuyor.
Üçüncüsü, Türkiye eski imparatorluğunun topraklarında stratejik boyut kazanmak için Arap-İsrail çekişmesini İran gbi ‘ticaret’e dökmeye ihtiyaç duymadığını anladı mı? Sorunu kötüye kullanmak Filistinlilere yarardan çok zarar getirir. 60 yıl boyunca birçok siyasi lider ikircikli davranışları sebebiyle Filistin sorununa zarar verdi. Filistin sorunu birçok somut yöntemle desteklenebilir. Pragmatist Türkiye, Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin’in veya İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın yöntemini kendi yönteminden uzak tutarak bunu yapabilir.
Dördüncüsü, gemi olayı Filistinlileri aşamalı olarak hayattan koparma operasyonundan kurtaracak başka yollar olduğunu gösterdi. Filistinlilerin bu büyük hapishaneden kurtarılması için eylemciler ve barış sevdalıları yardım amacıyla yeni yardım kafileleri hazırlayabilir. Böyle bir gelişmenin yaşanması imkânsız değil. Gandi 20. yüzyılın ilk yarısında çok dinli ve etnik kimlikli Hindistan halkını basit imkânlarla, sevgi ve barışla temsil edilen insani değerler altında Britanya emperyalizmine karşı birleştirebildiyse, modern çağda küreselleşmenin bütün imkânlarıyla, sorunu kullanmaktan uzak durarak benzer bir yöntem izleyemez miyiz? Filistinlilere yönelik bu sevgiyi kullanamaz mıyız? Tek bir Mavi Marmara gemisinin yerine, sadece ablukayı kırmak değil, Filistinlileri kurtarmak için de Gazze’ye giden 1000 tane gemi olmalı. Filistinlilere, medya tiyatrosuna başvurmaksızın ve kendi amaçlarını bir kenara bırakarak yardım etmeye hazır barış sevdalıları var. Filistin sorunu sadece Müslümanlara ve İslamcılara da özel değil. Aksine insanlıkla ilgili bir sorun. Dolayısıyla bu sorunun Müslüman Kardeşler’e, Hamas’a, İran’a veya Türkiye’ye özel kılınmasına ihtiyaç yok.
Altıncısı, bu şartlarda Mısır’ın Refah kapısının açılması önemli. Fakat bu sınırın açılmasının ablukayı kırma yöntemi olarak kabul edilmesi, İsrail’in Filistinlileri kendi topraklarından uzaklaştırma ve Batı Şeria’yı Gazze’den ayırma hedefini gerçekleştiren bir felaket olur. Mısır’la sınır meselesi bir çözüm değil. (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, Mısırlı yazar, 23 Haziran 2010)
Kaynak: Radikal