Kendi kültürüyle barışık olmayan Arap uydu kanallarının abartılı çokluğu nedeniyle son dönemlerde Laik-İslami Türkiye’nin medya stratejisinin bir sembolü ve kültürler arasındaki iletişimin muharriklerinden biri olarak TRT üt-Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelişinden beri Arap dünyasında siyasi ve ekonomik etkisi  giderek artan şekilde ön plana çıkmış bulunuyor.

İktidar partisi, AB’ye katılarak kendisiyle siyasi ve ekonomik entegrasyona girmek için Batılı ülkelerle bağlantısını koparmadan Arap ülkeleriyle arasında köprü kurmak amacıyla bir yol haritası oluşturmuş durumda. Arap dünyasıyla olan ilişkilerle ilgili yol haritası, en azından Türkiye açısından gayet net.  Ve bu yol haritasını Arap insanına kültürel açıdan ulaştırma ve anlatma vazifesini de programlarıyla her açıdan zengin bir tablo sergileyen TRT et-Türkiyye kanalı üsleniyor. Bunlar arasında kültürel ve siyasi bir program olarak “Min istanbul” ve “Medarat” programları göze çarpıyor.  Bu iki program İslam dünyasının Batı’yla olan ilişkilerini daha çok medeniyet sorunları açısından ele alıyor. Ayrıca Türkiye’nin bölge üzerinde giderek artan etkisini gündemdeki konularla birlikte harmanlayan bir yaklaşım arz ediyor. 

Örneğin, bahsettiğim çerçevedeki programlardan ilki olan “Medarat” programının önceki bölümünde Fransa’nın el-Aksa TV kanalının yayınlarının yasaklanması konusu ve Batı ya da İsrail’in çıkarlarıyla çeliştiğinde basın özgürlügüne karşı takınılan düşmanca tavrın siyasi ve ideolojik boyutları ele alındı. 

“Min istanbul”da ise İsrail’in Özgürlük filosuna karşı işlediği suçun arka planı irdelendi, ılımlı Arap ülkelerinin zaafına ve acziyetine karşın Türkiye’nin bu suçu ve suçluyu ifşa eden tavrı masaya yatırılarak bu eksenin Gazze üzerindeki kuşatmanın, “hafifletme” uydurmasıyla Türkiye’nin giderek artan rolünü baskı altına almak isteyen İsrail’le ve AB ülkeleriyle koordine içerisinde nasıl işbirlikçilik yaptığı tarihe bir not olarak düşüldü.

Ekonomik düzeyde ise “İktisadiyyat”  programı Arap ülkelerinin pazarlarından hiç de azımsanamayacak düzeyde pay almaya başlayan Türk ürünlerini tanıtmaya çalışıyor. Tabii buna ek olarak söz konusu program, Ankara’nın Arap ülkeleriyle kurmak istediği serbest pazar, daha fazla ekonomik işbirliği amacıyla vizelerin kaldırılması ve son olarak İstanbul’da düzenlenen Arap-Türk işbirliği forumunda ele alınan Suriye, Lübnan, Ürdün ve Türkiye arasındaki dörtlü işbirliği anlaşmasını da bütün yönleriyle ele aldı.

Yine ekonomiyle ilintili olarak  “Rahhal ve Rahhale” programı, “Sabahu’l Hayr” programı, Arap izleyicilerini Türkiye’ye gelmeye, bu ülkeyi tanımaya ve bu ülkeyi gezmeye çağırıyor. Aynı şeyi yemek alanında “Matbahul Kasr” programı Türk ve Osmanlı Mutfağını tanıtmaya çalışıyor.

“Leyletu’r Regaib”  sözkonusu ekonomik, siyasi ve düşünsel alanları, kültürel bir stratejiyle dinamize ederek Araplarla Türkler arasındaki ortak değerleri yeniden gündeme getiren bir program...Aynı zamanda İslami tarikatların tarihini derinlemesine ele alıyor ve yine ihya ruhuyla dolu olan Endülüs programı İslam medeniyetinin yaratıcılığından bir kesit sunuyor. 

Diğer araplarının yayınladığı  dublajlı Türk dizilerine ek olarak yayınlanan diğer Türk dizi ve filmlerini eklediğimizde, AK Parti’nin çizdiği Türkiye’nin bölgede belli başlı bir oyuncu olarak boy göstermesi politikalarıyla uyumlu bir şekilde yeni bir Arap toplumsal aklının oluşturulması noktasında güçlü bir rakip olarak ortaya çıkarak, Arapların bu alandaki eksikliklerini gidererek Arap boşvermişliğinin meyvelerini topluyor.