Nahçıvan-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1992 yılında rahmetli Turgut Özal'ın davetiyle başlayan ama daha sonra düzenli bir hale getirilemeyen Türk dünyası ülkeleri zirvesine kalıcı bir kimlik kazandırılacağını açıkladı.
"Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları" zirve toplantısı için Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte Nahçıvan'dayız.
Uçakta Cumhurbaşkanı Gül ile Meclis açılış konuşmasından Ermeni meselesine kadar konularda sohbet ettik.
Ancak Gül'ü en çok heyecanlandıran meselenin Türk Dili konuşan devletler zirvesini kalıcı bir kimliğe kavuşturmak olduğu anlaşılıyordu.
Karar Nahçıvan'da tüm dünyaya duyurulacak ve böylece 300 milyon kişiyi kapsayan, İslam Örgütü gibi Türkçe Konuşan Uluslar Konseyi, sekretaryası İstanbul'da olmak üzere kurulacak.
Konsey çerçevesinde üye ülke devlet başkanları, dışişleri bakanları, yüksek büroratları, aydınları düzenli toplantılar yapacaklar.
Konseyin ayrıca parlamenterler asemblesi de olacak.
Gül, Türkmenistan ile ilişkilerin son dönemde olağanüstü çaba göstererek geliştirildiğini vurguladı.
Türkmenistan devlet başkanının Antalya'ya geldiğini, kendisinin de iki kez Türkmenistan'ı ziyaret ettiğini hatırlattı.
"Gözden uzak olan, gönülden de ırak olur" sözünü hatırlatan Gül, ikili ilişkilerin öneminin altını çizdi.
Hatırlanacağı gibi, Cumhurbaşkanı Sezer bu tip ziyaretlere fazla önem vermiyordu.
Konseye katılmayan Özbekistan'ın Türk ve İslam kültürü açısından özel bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Gül, bu ülke ile de ilişkileri geliştirmeye özel önem verildiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı, konseyde her devletin eşit ve bağımsız olarak yeralacağını, karşılıklı saygı ve eşitliğe özel önem verileceğini belirtti ve "Buna dikkat ederseniz sağlıklı ilişkiler gelişir" dedi.
Gül dış politikada son yıllarda gerçekleşen atılımın sonuçlarını şu örnekle anlattı:
"Bugün farklı bir noktadayız. Öca
lan, Suriye'den çıkınca Rusya, İtalya, Yunanista, Kenya dolaştı. Hadi bugün Karayılan Rusya, İtalya, Yunanistan veya Kenya'ya gitsin bakalım. 10 yılda neler değişti ortada."
Gül'ün diğer mesajları da şöyle...
Sarkisyan'ın ziyareti:
• Ermenistan'a ben koşulsuz gittim. Bursa'daki maça gelmesini arzu ederim. O beni davet etti, ben de onu davet ettim. Herkesin bilmesi gereken bir gerçek var, Kafkasya'daki statüyü böyle götürmek kimsenin yararına değil.
Demokratik açılım:
• Çağın içinde yaşamanız lazım, yoksa çağ sizi aşar. Çağın gereği hukuk, demokrasi demek. Bu değerler insanları birbirine bağlıyor. Farklılıklara saygı derken, özel adacıklara açıklık anlamında konuşmadığımı belirttim. Ben bu fikirlerimi aydınlarla, resmi toplantılarda devlet adamları ile paylaşıyor
dum. Oralarda da 'tüm bunlara Türk milleti denir' dedim. Konuşmamı büyük bir sorumluluk duygusu içinde hazırladım. Farklılık derken sadece etnik, kültürel farklılıkları değil, siyasi farklılıkları da anlamak gerekir. 1970'li yıllarda siyasi farklılıktan doğan çatışma ortamından çok çektik. O nedenle farkılılık derken geniş anlamda kullandım. Bu konuşmama karşı çıkanların, açıkladığı kanaatlerin vicdani kanaatlerinden farklı olduğuna inanıyorum. Irak Anayasası'nın ülkeyi ne hale getirdiği ortada. Din ve etnik temel üzerine kuruldu, şimdi hepsi nasıl düzeltiriz diye düşünüyor.
Askerlerin Meclis'e gelmesi:
• Silahlı Kuvvetler değerlendirmesini yapar. Silahlı Kuvvetlere benim güvenim tamdır. Her şeye aşırı anlamlar yüklememek gerekir. Kendi Meclisi, kendi Cumhurbaşkanı konuşuyor. Biz zaten kendi ortamlarımızda serbest bir şekilde görüşlerimizi paylaşırız.
Cumhurbaşkanlığı seçimi:
• Cumhurbaşkanlığı seçimi konularına hiç girmeyeceğim dedim. Bunlar nasıl denk gelirse öyle olur. Meclis'in bileceği işlerdir. Bunlara kafa yormaya başlarsam iş yapamam. Amacım görevim süresince milletim için en iyisini yapmaktır.
Problemlerin çözümü:
• Bütün problemlerin çözümünü demokratik standartların yükseltilmesinde görüyorum. İsim koymadan demokrasi standartlarını evrensel standartlara yükseltmek gerekir.
Kürt, Alevi, dindar vatandaşların, sıkıntılı olduğu konularda, tek tek isim koymadan standartlarını yükseltiğimizde, sorunlar devre dışı kalacak. Bu standart da bellidir. Gelişmiş ülkelerin standartları. Atatürk cumhuriyeti kurarken bu hedefi koymuş. Bugün Avrupa Birliği'ne girme çabamız da bu anlama gelir. Esas mesele Avrupa Birliği'ne girmek değil, o kriterleri uygulamak. Norveç, Avrupa Birliği üyesi mi? Benim için en büyük üzüntü, niye kendi dinamiklerimizle bu standartları yükseltemiyoruz da başkasının çıpasını kullanıyoruz diyedir.
Almanya'daki seçim sonuçları:
• Ben Avrupa Birliği konularında dışarı bakmıyorum, içeri bakıyorum. Enerji faslını kendim açıp kapatırım doğrusu. Türkiye kendi kendine fasılları tamamladıkça Türkiye'nin çehresi değişiyor. 10 sene sonrasına baktığımızda Türkiye bugünkü Türkiye olmamalı. Bugünkünden 10 kat, 100 kat güçlü olmalı. Almanya'nın seçimi ne olursa olsun, o zaman belki biz de Norveç'in yaptığını yaparız.
DTP krizinin çözümünde adres TBMM
Cumhurbaşkanı Gül, Azerbaycan'ın Nahcivan Özerk Cumhuriyeti'ne hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda yaptığı açıklamada gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Gül, bazı
DTP milletvekillerinin ifade vermek üzere zorla mahkemeye getirilmesi kararının ardından gündeme gelen bu konuyla ilgili yasal düzenleme yapılabileceği de ğerlendirme lerine ilişkin, "Mahkemeler ve hakimler mevcut kanunları uygulamakla görevlidir. Mahkemeler yeni yasal düzenleme olursa ona göre hareket ederler" dedi.
ANKARA, NÜKLEER KRİZDE DEVREDE
Gül, bir soru üzerine TBMM Genel Kurulu'na hitap için salona girdiğinde CHP'li milletvekillerinin ayağa kalkma
masının kendi takdirleri olduğunu ifade etti. İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili krizde gelinen noktayı ise Gül şöyle değerlendirdi: Türkiye, diplomatik çözüm için çok uğraş vermektedir, bu devam da edecek. Biz bölgemizde, tüm bölgemizde nükleer silah görmek istemiyoruz. Ama bir ülkede incelemeler yapılmadan nükleer silah vardır diyemeyiz."
Kaynak: Star