Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Bana en çok dokunan Aktütün Karakolu saldırısı nedeniyle bazı gazete ve televizyonların hükümeti suçlaması oldu" diyor. Gerçi Başbakan Tayyip Erdoğan dün Meclis'teki AK Parti grubunda askerin ve polisin terörizmle mücadele konusundaki her talebini karşıladıklarını özetle söyledi ama Çiçek şöyle açıklıyor: "Dikkatle okudum, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız basın toplantısında böyle bir ifade kullanmamış. Zaten kendisiyle hem basın toplantısından bir gün önce, hem de başlamadan biraz önce konuşmuştuk. Böyle bir konu yok. Biz mali konularda o kadar açığız ki, askerler bu konuda sıkıntı yaşamadıkları için sizi temin ederim sık sık bize teşekkür ediyorlar. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'na Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ı da dahil etmemizin en önemli nedeni bu; yani bir talep olduğu zaman onu en kısa zamanda karşılayabilme kaygısı. Ama bu yayınlar hem vatan-daşın, hem de inanın kendi milletvekillerimizin gö- zünde yanlış izlenime yol açıyor; tepki doğuruyor."
Çiçek'in yakınmaları, hükümetin PKK'nin son saldırısı nedeniyle nasıl çok yönlü bir baskı altında olduğunun bir başka işareti.
Tezkere konusunda bugün oylama açısından bir sıkıntı yaşanmayacak gibi görünüyor. Ama Meclis yine de gergin bir gün yaşayabilir. Dün bunun işaretleri ortadaydı. Örneğin MHP tezkerenin görüşülmeden oylanmasını istiyor. MHP'lilerin kaygısı sınır ötesi operasyonlara, hatta sınır içinde PKK'ya karşı operasyonlara da karşı duran DTP'nin konuşmasıyla kışkırtmaya açık bir atmosfer oluşması. Dün MHP lideri Devlet Bahçeli, Balıkesir olayı gibi Türk-Kürt çatışması izlenimi verebilecek olaylara katılmamaları için ülkücüleri uyardı. Bu yönden iyi de yaptı. Ama anlaşılan televizyonlardan canlı yayımlanacak görüşmelerin hem millet, hem de milletin Genel Kurul'daki vekilleri üzerinde nasıl bir 'tribün etkisi' oluşturacağından emin değil.
Genelkurmay İkinci Başkanı Iğsız'ın basın toplantısında dikkat çektiği 'terör örgütüyle güvenlik güçleri arasındaki mücadelenin, halklar arasındaki mücadeleye dönüştürülmemesi gereğine' sokaktan çok Meclis'te ihtiyacımız olabilir bugün.
Yangını söndürme yeri Ankara'dır
Oysa bu yangını başlatma değil, söndürme yeri Ankara ve Ankara'daki Türkiye Büyük
Millet Meclisi binası olmalı.
Bugünkü görüşmeler acaba ortama akılcılığın değil tepkiselliğin, sükûnetin değil heyecanın, gücün değil zafiyetin hâkim olacağını mı gösterecek? Dünkü grup konuşmalarında CHP lideri Deniz Baykal da, MHP lideri Devlet Bahçeli de çözüm için siyaset üretmekten çok, işi daha çok askere havale etme yolunda çizgiyi öne çıkardılar. Özellikle Bahçeli'nin Irak sınırına girip oradan çıkmama, tampon bölge oluşturma önerisi sorunu askere havale etmenin ötesinde ülkeyi bir savaş haline çekme tehlikesini içeriyordu.
Neyse ki askerler siyasi muhalefet kadar şahin değil artık Türkiye'de. Bu soru basın toplantısında sorulduğunda Orgeneral Iğsız böyle bir planları bulunmadığını ve bu senaryoyu uygulanabilir bulmadıklarını açık bir dille ifade etti. Bir önceki İkinci Başkan (halen Birinci Ordu Komutanı) Orgeneral Ergin Saygun, geçen sene bazı siyasilerden 'Kerkük'e neden müdahale edilmediği' yolunda sorular geldiğinde 'Kaç kilometre olduğunu biliyorlar mı? Ben biliyorum 450 kilometre' gibilerinden müstehzi bir yanıt vermişti.
Başbakan Erdoğan ise grup konuşmasında yarın Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İlker Başbuğ ve askerlerle yapacağı görüşmede Terörle Mücadele Yasalarında yeni kısıtlamaların masada olacağının bilinciyle demokratik sınırların zedelenmeyeceği sözünü verdi.
Tutacak mı? Umarım tutar. Çünkü Erdoğan şimdiye dek eylemde olmasa da, söylemde
PKK ile mücadele ile Kürt meselesini birbirinden ayırmaya çalışan bir çizgi izledi.
Orgeneral Başbuğ da, Genelkurmay Başkanı olmadan yıllar öncesinden itibaren 'teröristle mücadele ile terörizmle mücadeleyi' birbirinden ayıran, askeri yöntemlerin tek başına yeterli olmadığını söyleyegelmiş bir asker.
Erdoğan ve Başbuğ, zihniyet ve donanım bakımından PKK'yı tecrit edip özgürlük-güvenlik dengesi içinde demokrasiyi sağlamlaştıracak adımı atabilecek niteliklere sahipler. Biraz cesaret ve liderlik ile yapılmayacak iş değil. Aktütün
felaketini çözüm fırsatına dönüştürmek mümkün.
Kaynak: Radikal