Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, siyaset biliminde daha fazla derinleşmeliydi ve Suriye’yle bir yıl önce girme kararı aldığı çatışmanın bir uzantısı olarak İran’la da çatışabileceğini tahmin etmeliydi. Zira Suriyeli müttefiki bırakması karşılığında, kendisine ekonomik ve nükleer alanda sunduğu teşviklere Tahran ikna olmadı.

Ankara’nın İran’a sırtını dönmesi bir dönüm noktası
Ancak Türkiye’nin İran’a sırtını dönmesi, Suriye krizinin başlamasından bu yana Moskova’yı endişelendiren konuyu, yani krizin bölgede Sünni-Şii çekişmesini başlatabilecek bir üsse dönüşmesini derinleştiriyor. Ve şu anda yaşanan kamplaşmalar da bu yönde ilerliyor. Aksi takdirde Irak’ın Kürdistan bölgesinin, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’ye kucak açması ve ardından El Haşimi’nin, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’ye yüklenerek Katar ve Suudi Arabistan’a gitmesi nasıl açıklanabilir?
El Maliki, 1 Nisan’da İstanbul’da gerçekleşen ‘Suriye’nin Dostları’ konferansının yapıldığı saatlerde, Suriye’deki rejimin güç yoluyla devrilmeyeceğini belirterek, konuyla ilgili Riyad ve Doha’ya yüklenmişti.
Yanıt, El Haşimi’nin terör suçlamasıyla Irak hükümetin tarafından aranan bir sıfatla değil, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatıyla ağırlanmasıyla birlikte geldi.
Türkiye’nin İran’dan yüz çevirmesi ise bölgede var olan bütün çekişmelerde bir dönüm noktası niteliği taşıyor. Bu, sadece demokrasiye geçiş örtüsünü kaldırmakta ve ‘halkların baharı’ şarkısını bitirmekle kalmayıp, aynı zamanda bölgeyi hiç kimsenin içinden kurtulamayacağı bir barut fıçısına dönüştürecek mezhep çekişmelerine götürmekte.
Sünni-Şii çekişmeleri Ortadoğu’yu patlatacak, bölgenin demokrasiye ve bahara ulaşmasına engel olacak. Böyle bir çekişmeyi seviçnle karşılayacak tek ülke ise İsrail olacaktır.
Çünkü çekişme, İsrail’e dini çekişmenin hazmı içinde bir Yahudi devleti çağrısına da meşruiyet vermiş olacak. Ayrıca bu durum, geçen yüzyılın sonlarından itibaren Batı’nın mücadele içine girdiği El Kaide benzeri
aşırı İslamcı hareketleri de güçlendirecektir.

Erdoğan Suriye’de uzlaşma yoluna gitmeli
Bu noktadan hareketle Tayyip Erdoğan’a düşen, hikmet ve sabırdan nasibini almışsa eğer, Suriye krizinde uzlaşmacı bir bölgesel siyasi çözüme varmak için büyük Şii güç olma sıfatıyla İran’la birlikte çalışmak ve soruna taraf olarak girmemekti. Erdoğan, bu müdahalesinin, mezhep çekişmesini körükleyeceğini biliyor. Çünkü İran’ın, Şam’ı kolay kolay bırakmayacağının farkında.
Erdoğan, mültecileri içine alacak bir tampon bölge kurmaktan, demokratik değerleri, siyasi değişimi ve halkların özgürlüğünü desteklemek için Suriye muhalefetinin silahla desteklenmesi gerektiği üzerinde durmasına kadar Suriye’ye müdahale hakkına ne kadar kılıf bulursa bulsun Türkiye, şarapnel parçalarını dört bir yana uçuracak mezhep çekişmesine sevk ediyor.
Erdoğan, omuzlarına Suriye’de uzlaşıya varma yükünü alsaydı, Suriye ile Arap Körfez ülkeleri arasında uzlaşıyı sağlasaydı, bölgeyi meçhule değil, sükûnete götürme imkânı olurdu. (Lübnan gazetesi Nehar, 7 Nisan 2012)

Kaynak: Radikal