Görünen o ki, Demokratik Toplum Partisi Türkiye'nin laik ve İslamcı akımları arasında yaşanan çekişmenin kurbanı oldu. Anayasa Mahkemesi, laiklerin iktidardaki İslamcı AKP'yi zora sokma ve kronik bir baş ağrısı oluşturan Kürt sorununun çözümüyle ilgili başarılarını sürdürmesinin önünü kesme amacıyla DTP'yi kapattı. Bu karar aynı zamanda AKP açısından, laiklik karşıtı faaliyetlerin odağına dönüştüğü iddiasıyla kendisinin de kapatılma olasılığına dair gizli bir korkutma oluşturuyor. Aynı suçlama Refah ve Fazilet partilerine yapılmış, ikisi de arka arkaya kapatılmıştı.

AKP'nin Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül liderliğindeki ilerlemesini durdurma yönündeki bütün hilelerin başarısız olmuştu. Diğer yandan, bu tür ümitsiz çabalar parti kapatma silahını rakiplerini bastırmak için kullanan laiklerin fırsatları kaçırmadığını da gözler önüne seriyor. Fakat DTP'nin kapatılması, bu kararının arkasında duranların planladığının aksine Türkiye içinde barışçıl bir Kürt 'intifada'sını doğurabilir.

Kararı alanlar, DTP'nin kapatılmasının ardından Kürt şiddetinin ülkenin güney bölgelerine geri dönerek, Erdoğan hükümetini sıkıntıya sokmasına ve dolayısıyla hükümetle Kürtleri ülkeyi şiddet girdabına maruz bırakacak kanlı bir mücadeleye sokmasına bel bağlıyordu. Iraklı Kürt siyasetçi Suzan Hale Şehab kapatma kararının ardından, 'bu kararın Türk hükümetinin Kürt açılımına yönelik adımlarını etkilememesini umduğunu' belirtti. Bu açıklama, Kürtlerin Erdoğan hükümetinin çabalarına yönelik tutumunu yansıtıyor.

Ayrıca kapatma kararı mahkemenin kendisine de olumsuz yansıyabilir. Zira karar, AB üyeliğine aday ülkelerden istenen Avrupalı demokrasi ilkeleriyle uyumlu olacak şekilde anayasal reform yapılması yönündeki çağrıların yükselmesine yol açtı. Özellikle de Anayasa Mahkemesi'nin elinde oyuncak olan siyasi partiler yasasının yeniden formüle edilmesi isteniyor. Böyle bir durum laikliğin mahkemenin kararları üzerindeki kontrolüne nokta koyar.

Arap bölgesi de yakından izliyor
O halde Türkiye nüfusunun beşte birini oluşturan Kürtleri temsil eden DTP'nin kapatılması, laiklerin ümitsiz ve başarısız girişimlerinin bir yenisi olarak değerlendirilebilir. Kapatılan parti faaliyetlerini, yasak gelmeden önce mayısta kurulan Barış ve Demokrasi Partisi'nin çatısı altında sürdürüyor. Bu durum DTP'nin geçmişteki parti kapatma deneyimlerinden dersler çıkardığını gösterirken, AKP de bu yeni krizden daha güçlü çıktı. Zira bu karar partiye anayasal reform isteme gerekçesini sağladı. Türkiye'de hali hazırdaki sistem içinde istikrardan istifade eden ekonomistler için de anayasal reform acil bir talep. Diğer yandan böyle bir reform laik eğilime olumsuz yansır ve bazı kurumlardaki kontrolüne darbe vurur.

Hiç kuşkusuz Arap bölgesi de Türkiye'deki iç çekişmelerin etkilerinden uzak değil. Bölge bu çekişmelerden doğrudan ve dolaylı şekillerde etkileniyor. Bu etkiler, özellikle de Ankara'nın AKP hükümeti döneminde bölgesel rol sahibi olmasının ve bölgenin birçok dosyasında daha fazla varlık göstermeye başlamasının ardından daha fazla hissediliyor. Dolayısıyla DTP'yi kapatma kararı yukarıda anlatıldığı gibi AKP hükümetini içeride güçlendirebilirse, aynı etkiyi dış düzlemde de yaratabilir. Böyle bir durum da bölgenin istikrarına ve Türkiye'nin bölgeyle etkileşimine olumlu yansır. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 22 Aralık 2009)

Kaynak: Radikal