Yakın zamanda Kuzey Irak'ı ziyaret edecek olan Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'yle peşmergelerin geleceğine dair bir anlaşma imzalamayı amaçlıyor. Anlaşmaya göre Bağdat hükümeti Kürt milisleri tanıyacak ve dolayısıyla meşrulaştıracak; bunun karşılığında Kürt hükümeti de vergilerden topladığı ancak merkezi hükümete devretmediği parayı serbest bırakacak. Bu durum, 90 bin kişilik peşmerge güçlerinin daha önceden Kürt hükümeti tarafından ödenen maaşlarının artık Maliki hükümetinin sorumluluğu olacağı anlamına geliyor.

Maliki'nin ziyareti sadece iç sorunları ele almayı, yani dikkatleri Bağdat'taki son patlamalardan başka yere çekmeyi ve Mart 2010 seçimlerinin öncesinde müttefikler bulmayı mı hedefliyor? Yoksa ziyaret ABD'nin Irak Anayasası'nın 140. maddesini desteklediğine dair kısa süre yaptığı açıklamanın mı sonucu? 

Türkiye referandum istemiyor
140. madde, Kerkük vatandaşlarının Irak'ın bir parçası olarak mı kalmayı, yoksa Irak Kürdistanı'na mı katılmayı istediğini belirlemek için petrol zengini Kerkük'te referandum çağrısı yapıyor. Irak Kürdistanı ülkenin petrol rezervlerinin yüzde 10-15'ine sahipken, Kerkük tek başına yüzde 25'ine
sahip. Bu şu anlama geliyor: Kürtler Kerkük'ü kendi bölgelerine katabilirlerse Irak'taki petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 40'ını kontrol edecekler.

Söz konusu referandumun iki yıl önce düzenlenmiş olması gerekiyordu, fakat Irak'ın Şii ve Sünni Araplarının yanı sıra İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve Suriye gibi bölgesel oyuncuların bunu hiçbir zaman hoşgörmeyeceğinden korkan merkezi hükümet tarafından sürekli ertelendi. Önde gelen Sünni
ve Şii müttefiklerinden bazılarını kaybetmesinin ardından Maliki 2007'de Kürtlere sokulmuş, onlarla ters düşmemek için 140. maddeyi hayata geçirmeyi vaat etmişti. Aynı zamanda, Kerkük'teki Arapların (kentte 12 bin Arap aile bulunuyor) önerilen referandumdan önce Irak'ın başka yerlerine transfer edilmesine dolaylı biçimde yardımcı olmuştu (Arapların kentteki Kürtlerin sayısını aşmaları için Saddam Hüseyin tarafından buraya yasadışı biçimde getirildiğini savunmuştu).

Maliki'nin bu jestleri Sadr yanlıları, Irak Ulusal Listesi ve Irak Uzlaşı Cephesi gibi ağırtopların artık kendisiyle işbirliği yapmadığı bir sırada koalisyonunu ayakta tutmaya yaradı. Fakat başbakan sözünü hayata geçirmeyip referandumu tekrar tekrar erteleyince ve Türkiye'nin PKK'yı ortadan kaldırmak amacıyla 2007 ortasında Irak Kürdistanı'na düzenlediği saldırıları önlemek için parmağını bile kıpırdatmayınca ilişkiler gerildi.

Irak başbakanı görünüşe göre Kürtlerle ilişkilerini yeniden hesaplıyor. Ağustos, ekim ve aralıkta meydana gelen bombalamaların ardından seçimlerde başarı elde etmesi iyice zorlaştığından, Maliki'nin bazı ağırtopları arkasına almaya ihtiyacı var. Irak başbakanı, üst düzey diplomat Alan Misenheimer'ı ağustosta Kerkük'e gönderen Obama yönetiminin Kürt meselesini çözmeye kararlı olduğunun da farkında. Misenheimer'ın gönderilmesinden kısa süre önce, Bağdat'ın referandumu sürekli ertelediğini savunan Kürtler bölgesel anayasaya dayanarak referandum düzenlemenin ve Kerkük'te tek taraflı kontrol ilan etmenin eşiğine gelmişti.

Kerkük dünyanın dikkatini 1927'de, Irak'ın kurucusu Kral Faysal döneminde bir petrol kuyusu keşfedilince çekmişti. Bu petrol sahası 1934'te Irak Petrol Şirketi tarafından operasyonel hale getirildi ve o günden bu yana petrol üretiyor; şu anda bölgeden günde bir milyon varil petrol çıkarılıyor ki, bu miktar Irak'ın bütün petrol ihracatının yarısına tekabül ediyor.

Kürtler ABD'ye daha yakın
1998'e gelindiğinde Kerkük hâlâ 10 milyar varillik rezerve sahipti. Saddam'ın rejiminin düştüğü sıralarda, Bağdat'ın 250 kilometre kuzeyinde bulunan kentin nüfusu 775 bin 700'dü. 1973 yılında Kürt lider Molla Mustafa Barzani Kerkük üzerinde resmi olarak hak iddia etmiş, General Ahmed Hasan el Bekir'in rejimi bunu bir savaş ilanı saymıştı.

Irak'ın petrol sahalarına ve 7 bin kilometrelik boru hattına 2003-2004'te düzenlenen bir dizi saldırı nedeniyle, ABD başta Kerkük olmak üzere petrol altyapısını korumak için bir görev gücü oluşturdu. Ocak 2004'te Los Angeles Times Kürt siyasetçi Berham Salih'ten şu alıntıyı yapıyordu: "Kerkük'te kökleri tarih, coğrafya ve demografiye dayanan bir iddiamız var." Salih, bu talebin yerine getirilmemesinin 'iç savaş reçetesi' olacağını da ekliyordu.

Amerikalılar da, sorunun o veya bu şekilde çözülmemesinin iç savaşa yol açabileceğini düşünüyor. Bugünkü mesele, 2007'den bu yana biriken meseleler yüzünden aralarındaki güven yokluğu göz önünde bulundurulduğunda Maliki'yle Kürtler arasında yapılacak bir anlaşmanın ne kadar sürdürülebilir olduğu. Kerkük'ün Kürtlerin eline geçmesini kesinlikle kabul etmeyecek İranlıların ve diğer bölgesel aktörlerin nefesini boynunda hisseden Maliki fazla manevra alanına sahip değil. Başbakan iktidara 2006'da Amerikalılar tarafından getirilmiş olsa da, ABD'yle bağlantıları Kürtlerin ve özellikle de Barzani klanınınki kadar güçlü değil. Fakat iki taraf da Obama'nın Kerkük meselesinde nerede durduğunu görmeyi bekliyor.

Hindistan modeli de zor
Obama'nın yardımcısı Joe Biden Kürtlerin Kerkük'teki iddialarını açıkça destekliyor. 2008 sonlarında ABD'de yaşanan geçiş döneminde Kerkük'e gelen Biden'ın, yeni seçilmiş Obama'nın Kerkük Eyalet Meclisi'ne yazdığı bir mektubu getirdiği iddia edilmişti. Irak gazetesi Zaman'a göre, mektup Obama'nın 'bu eyalete yönelik özel ilgisi'ni ifade ediyordu.

Londra merkezli Hayat gazetesiyse, Biden'ın Kerkük meselesi için karşılıklı anlaşmaya dayalı bir çözümü vurguladığını yazmıştı ki, Biden da Obama'nın göreve gelmesinden bu yana böyle bir çözüm için bastırıyor. Bu gerçekleşmez ve gerçekten iç savaş patlak verirse, ABD'nin 2012'ye kadar hayata geçirmeyi planladığı çekilme aniden durabilir. Bazıları hem Pencab hem de Haryana eyaletlerinin başkenti olan Hint kenti Çandigarh'ı örnek göstererek Kerkük'ün de Kürtlerle Araplar arasında bölünmesi çağrısı yapıyor. Fakat
bu öneri Türkler, Suudiler, İranlılar ve Suriyelilerin yanı sıra Iraklı Araplar tarafından da reddedilecektir.

Amerikalılar Maliki'ye ciddi baskı uygularsa başbakan onları dinler mi? Nihayetinde Obama George W. Bush değil ve Maliki'nin kaderi de Bush dönemindekinin aksine Beyaz Saray'a yüzde yüz bağımlı değil. Başbakanın Kerkük meselesini martta yeniden seçilmesinden sonraki bir zamana erteleme umuduyla, Kürtlerle doğrudan anlaşmaya çalışmasının nedeni de bu. (Suriye'de İngilizce yayımlanan Forward dergisinin genel yayın yönetmeni, 22 Aralık 2009)

Kaynak: Radikal