Erdoğan, Baykal, Başbuğ. İktidar, ana muhalefet ve ordu. Türkiye'de "darbe" tartışmalarını sona erdirecek üç önemli güç.
Taraf gazetesinin yayımladığı "Balyoz Harekât Planı" nedeniyle kıyamet kopuyor.
Başbakan Erdoğan pazar günü hayli sert bir üslupla meydan okudu: "Darbeden yana mısın? Çıkarsın açıklarsın. Çık adam gibi açıkla. Kapalı kapılar ardında kalmıyor artık. Bunların hepsi bir gün ortaya çıkıyor. Yok öyle bir şey artık. Bundan sonra kim bilir neler çıkacak?"
CHP lideri Deniz Baykal da, Milliyet'te Devrim Sevimay'a verdiği demeçte hükümete yükleniyordu: "Eğer Başbakan'ın, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının doğrudan işin içinde bulunduğuna ilişkin hükmü oluştuysa derhal görevden alır. Ben olsam yapardım. Bunu yaptıktan sonra da çıkar gerekçesini söylersin. Ama böyle yıpratma süreci yanlış."
En sert açıklama Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan geldi. "Allah Allah" diye taarruz eden askerlerin Balyoz Planı'nda öne sürüldüğü şekliyle "camileri bombalatacağını" düşünmenin vicdansızlık olduğunu söyledi.
Kazım Karabekir'in "Vatandaş! Yanlış bilgi felaket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren, sonra münakaşasını istediğin gibi yap" sözlerini anımsatan Orgeneral Başbuğ, demokrasiye bağlılık mesajı verdi: "Biz diyoruz ki demokrasilerde en ideal husus iktidarların seçimlerle, demokratik yöntemlerle yer değiştirmesidir."
Başbuğ'un "Darbe iddialarının gündemde kalmasından kim menfaat sağlıyor?" sorusu da dikkat çekiciydi.
Can alıcı soru budur: "Uzayıp giden darbe tartışmaları kimin işine yarıyor?"
Demokrasi bu kavgalar sonucu daha fazla örselenmiyor mu?
2010'lar Türkiye'sine darbe senaryoları yakışmıyor.
Son olarak Honduras'ta ordu darbe yaptı. ABD bile karşı çıktı!
Irak'ta bir süredir darbe senaryoları konuşuluyor.
Türkiye artık bu ligde değil.
Darbe tartışmaları halkın "demokrasiye olan güveni"ni de aşındırıyor.
"Seçimle gelen seçimle gidecek" ilkesi geçerliyse eğer kamuoyu önündeki bu tartışmaları da, rejimi daha fazla tahrip etmeden bir konsensüse bağlamak ve iddiaları somut şekilde yanıtlamak gerekir.
Bu konuda siyasi sorumluluk öncelikle hükümete düşmektedir.
İktidara, "gereğini yapması" konusunda çağrıda bulunan muhalefetin de "demokrasi mücadelesi"nde askeri vesayete arka çıkmayacak netlikte tavır alması gerekmektedir.
12 Eylül darbesinde iktidar ve muhalefetin bir araya gelemeyişi "demokrasiye son verilmesi"nde etken olmuştur.
Bu kavgaya Çankaya da son verebilir!
Kaynak: Milliyet