Filistin-İsrail ihtilafının çözümü ve yaşayabilir, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının önünde dört büyük problem var:
Toprak (alan, sınırlar, coğrafi bütünlük), vatanlarından kaçmak zorunda kalan ya da sürülen Filistinli mültecilerin geri dönüşleri, Kudüs'ün statüsü ve işgal altındaki topraklarda inşa edilen Yahudi yerleşimleri bunlar.
Mülteciler ve Kudüs'ün statüsü, diğerlerinde mutabakata varıldıktan sonra ele alınabilecek problemler olarak zikrediliyor. Toprak konusu da bu çerçevede mütalaa edilebilir. Bugün için ilk elde çözüm bekleyen en acil konunun ise Yahudi yerleşimleri olduğu söylenebilir. Zaten son barış müzakerelerinin de bu konuda tıkandığı malum.
Tıkanma sebebinin de İsrail Başbakanı Netanyahu'nun bu yerleşimler konusundaki inatçı, pervasız, Amerika dahil hiç kimseyi dinlememe tavrının olduğuna hiç şüphe yok. Netanyahu, bu çerçevede Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton'ın 'yerleşimleri dondur' şeklindeki talebine kulak tıkıyor ve sadece Batı Şeria'da yeni yerleşim inşa etmeyeceğini, bu yerleşimlerdeki 'tabii gelişmeleri' durdurmayacağını, Kudüs'teki yerleşimler için ise herhangi bir dondurmanın asla söz konusu olamayacağını tekrarlayıp duruyor.
Netanyahu bu tavrında son günlerde daha da ileriye gitmiş bulunuyor ve Batı Şeria'daki bazı 'ana yerleşimleri' sonsuza kadar muhafaza edeceklerini açıkça ilan etmiş, bunu da geçen pazar günü iki büyük Yahudi yerleşimini ziyareti sırasında yapmış bulunuyor.
Bunlardan Maalih Adumim olarak bilinen yerleşimde ağaç diken Netanyahu, "mesajımız açıktır, buraya (ağaç) dikiyoruz, burada kalacağız, burada (bina) inşa edeceğiz. Bu bölge, İsrail devletinin sonsuza kadar ayrılmaz bir parçası olacak." şeklinde konuştu ve böylece yerleşimler konusundaki tavrını bir kere daha belirtmiş oldu.
Netanyahu'nun ana Yahudi yerleşimlerini kastettiği yerlerde yerleşimci nüfusun yaklaşık yüzde 80'i yaşıyor. Bunların nüfusu da 300 bin civarında bulunuyor. Bu şüphesiz büyük bir nüfus ve her yıl artıyor. Dolayısıyla problem de gittikçe büyüyor. Netanyahu da bundan muhtemelen memnuniyet duyuyor; zira nüfusun büyümesi bu nüfusun buralardan tasfiyesini çok zor hale getiriyor.
Kısacası, İsrail Başbakanı, yerleşim probleminin çözülmesini imkânsız hale getirmeye çalışıyor. Netanyahu bununla da kalmıyor, son günlerde Ürdün sınırındaki kontrolü terk etmeyeceklerini, çözüm olsa bile Batı Şeria'da askerî varlık bulundurmaya devam edeceklerini de söyleyip duruyor. Bütün bunlar ne yazık ki, Filistin-İsrail ihtilafının daha uzun süre devam edeceğini açıkça gösteriyor.
Bu arada herkesin ihtilafın çözümünde umut bağladığı ABD Başkanı Obama da yalpalayıp duruyor. Bölgedeki iç siyasi güçler konusundaki gelişmeleri tahmin edemediğini, barış için aşırı bir tepkide bulunduğunu (yani fazla ümitvar olduğunu) açıklamış bulunuyor.
Başkan Obama bizce söz konusu ihtilaf konusundaki görüşlerini bir an önce gözden geçirmeli ve Netanyahu hükümetine baskı yapmaya başlamalıdır; zira bu ihtilafta Amerika sadece çözüm arabulucusu olmaktan çıkmış, taraflardan biri haline de gelmiştir. En azından El Kaide bakımından bu böyle görülmektedir.
Nitekim, El Kaide lideri Üsame Bin Ladin, El Cezire televizyonunda birkaç gün önce yayımlanan yeni ses kaydında 25 Aralık 2009 günü Detroit havaalanına inmekte olan uçağa yapılan ve son anda önlenen terör saldırısının sorumluluğunu üstlenmiş ve bu tür saldırıların, Amerika, İsrail'i desteklediği sürece devam edeceği yolunda tehditte de bulunmuş, ayrıca bu saldırının 11 Eylül'den bu yana El Kaide tarafından sürdürülen politikasının bir devamı olduğunun altını çizmiştir.
11 Eylül'ün ana sebebi malum Filistin-İsrail ihtilafıydı. Bugün de El Kaide bunu gerekçe göstererek Amerika ve Amerikan hedeflerine saldırıyor.
Başkan Obama, El Kaide ve Filistin-İsrail arasındaki bağlantıyı artık daha iyi görmek ve bunun gereğini yapmak zorunda. Yahudi yerleşimleri bu konuda atacağı en önemli adım velhasıl. Daha sonra da bunu diğer adımlar mutlaka izlemeli elbette... [email protected]
Kaynak: Zaman