Hafta sonu Ankara'da CHP kongresi var. Başkentin sokaklarını Deniz Baykal'ın afişleri süslüyor. Onlardan birinde, gömlekli Baykal fotoğrafının altında 'Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol' yazısı dikkat çekiyor. Mevlânâ Celaleddin Rumi'ye ait bu sözün muhatabı kim, belli değil.
Bir başka afişte ise 'Din de bizim, devlet de bizim, millet de bizim' diyor. Ne demek istiyor tam anlayamadım. Sanki din, devlet ve millet CHP'nin tekelinde. CHP'nin de referansı din aslında. Aynı şeyi AK Parti yapmış olsaydı farklı muamele görürdü. Eleştirilirdi, tepki çekerdi. Kapatma dosyasına malzeme olurdu.
Kongreler, siyasî partiler için önemli eşiklerdir. Lider değişmese bile, hücre yenilenmesi gibi, teşkilatlarda yorulanlar yerini yenilerine bırakır. Eksikler giderilir, hasarlar tamir edilir. Bir tazelenme olur. Parti yeni yüzler, yeni sloganlar ve yepyeni anlayışla kamuoyunun karşısına çıkar. CHP, en çok olağan ve olağanüstü kongre yapan partilerin başında geliyor. Birçoğu da sert, kırıcı genel başkanlık yarışlarına sahne oldu. Kaybedenler partiden koptu. Veya uzaklaştırıldı. Her defasında Deniz Baykal kazandı. Bu kongrede de adaylar var. Daha doğrusu aday adayları...
Tüzük değişikliği ile aday olmak çok zorlaştı. Bir ismin genel başkan olabilmesi için kongre divanının önünde en az 250 delegenin imza atması gerekiyor. Kongrede kazanmak değil 'aday olabilmek' büyük başarı sayılıyor. Daha önce Baykal'la birlikte siyaset yapan Haluk Koç, adaylardan biri. Seçim sonuçlarını 'başarısızlık' olarak saydı ve aylar öncesinden genel başkanlığa adaylığını açıkladı. Koç, bir Ankara siyasetçisi. Adaylık öncesi parti politikalarında onun da imzası var aslında. CHP yönetimi 22 Temmuz sonuçlarını 'halkın yanlış tercihi' olarak yorumlarken Haluk Koç, özeleştiri yapmaktan çekinmedi. Açık açık 'Bizim de yanlışımız var' dedi. CHP'nin 27 Nisan bildirisine karşı durmamasını örnek gösterdi.
Umut Oran ise medyada en çok yer alan aday, İstanbul'dan, bir işadamı, genç bir isim. Siyasete yeni yeni ısınıyor. Henüz yolun başında, siyaseti uzun soluklu düşünüyor olmalı. Katı ideolojik duruşu yok, yeni şeyler söylüyor. Mesajlarının delege üzerinde ne tür karşılık bulduğu meçhul... Sanki kendisini bu kongreye değil de geleceğe hazırlıyor. Şansı ileriki yıllarda açılabilir belki.
Sadece CHP'de değil diğerlerinde de parti içi demokrasi sağlıklı işlemiyor. Partiler bütünüyle genel başkanlara ayarlı. Mevzuat da genel başkanların kaybetmesine imkan vermiyor. Liderler ne kadar başarısız olursa olsun koltuğunu koruyor. Adaylara bakıp da hafta sonu CHP'de genel başkan değişimi beklemeyin. CHP, Deniz Baykal'la yoluna devam edecek. Ne zamana kadar? Baykal bırakana kadar...
CHP'de ciddi kriz söz konusu. Sol, Türkiye'de fetret devrini yaşıyor. 22 Temmuz'da sandığa birleşerek giden solun toplam oyu yüzde 20'lerde... Bu, tarihinin en düşük seviyesi. İçinde bulunduğumuz siyasî ve rejim krizinin temelinde iktidara alternatif muhalefet partisi olmayışı var. Haliyle CHP'nin durumu sadece kendisini değil, sistemi ve siyaseti yakından ilgilendiriyor. CHP'nin sorunu lider değil. Deniz Baykal'dan önce de solun hali parlak değildi.
Küçük değişimlere değil CHP'nin, köklü zihniyet devrimine ihtiyacı var. Ürkek, mehter gibi iki ileri bir geri değil radikal adımlarla açılıma ihtiyacı var. İdeolojik, devletçi anlayışı terk ederek özgürlükçü ve yerel değerlerle barışık, halkın kutsallarına burun kıvırmayan anlayışa ihtiyacı var CHP'nin. Türkiye'nin, ötekini dışlayan 1940'ların CHP'sine değil, 2008'lerin herkesi kucaklayan CHP'sine ihtiyacı var. Sorun satıhta değil derinlerde yani. Kongre zihniyet değişiminin çok uzağında. Umut yok. Anadolu solu, Şeyh Edebali gerilerde kaldı. Yerine gelen ise çağdaş Recep Peker'ler... Yüzde 80 Türk kadınının kullandığı başörtüsüne 'Nazi giysisi' diyebilen Onur Öymen baş tacı ediliyor.
Kongre genişletilmiş grup toplantısı gibi bir şey olacak. Daha büyük salonda, daha fazla katılımla, Baykal'ın biraz daha uzun konuşacağı bir toplantı olacak. Hepsi o kadar...
Kaynak: Zaman