Erdoğan'ın Münih'te Türkiye'yi anlatmasına imkân veren laik deemokratik hukuk düzenidir

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bugün Münih'teki Güvenlik Politikası Konferansı'nın açış konuşmasını yapacak olması, Türkiye'nin uluslararası planda artan öneminin göstergesi sayılmalı. Bu yıl 44'üncüsü yapılan konferans, her yıl bir sonraki yılın uluslararası güvenlik sahnesini belirleyecek konuşmalara sahip olmasıyla tanınır.

Geçen yıl konferansın açış konuşmasını Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yapmış ve Rusya'nın küresel siyasete dönüşü olarak geniş yankı bulan bu konuşma, Türk Genelkurmayı'nın da ilgisini çekmişti. Genelkurmay bu konuşmaya o denli ilgi göstermişti ki, ilk kez bir yabancı devlet başkanının, hatta ilk kez yerli ya da yabancı bir devlet yöneticisinin konuşması Genelkurmay internet sitesine konulmuştu.

O nedenle "Dünyada Kargaşa-Yer Değiştiren Güçler-Olmayan Stratejiler" konulu bu yılki konferansta Erdoğan'ın "Türkiye'nin Dış Politikası ve Güvenlik Politikaları" başlığını taşıyan açış konuşmasının nasıl yankı bulacağı önem taşıyor.

Demek ki siyasi lafazanlığın ötesinde, Türkiye'nin güvenlik meselelerinde ne diyeceğine uluslararası düzeyde ciddi bir dikkat oluşmuş.
Aynı konferansta Afganistan'ın geleceğine özel bir önem verileceğine de dikkat çekerek başka bir noktayı vurgulamak istiyorum.
Türk Başbakanı bu önemli konferansın açış konuşmasını yaparken, Türkiye'nin kendisi içeride ve dışarıda bazı yol ayrımlarının eşiğinde.
Örneğin, Türk diplomasisi ve askeriyesi yıllar süren mücadeleden sonra PKK'nın yalnızca kendisi için değil, Irak'ın ve bölgenin geleceği için de nasıl bir istikrarsızlık unsuru, tehdidi oluşturduğunu ABD'ye (ve aslında bir ölçüde, en azından tavırsız kalmasını sağlayacak ölçüde AB'ye de anlatabildi. Erdoğan, Türk uçaklarının Irak hava sahasında 12 saat boyunca derinlemesine operasyonlar yapmasının üzerinden birkaç gün sonra Münih'te dış politika ve güvenlik konuşuyor.

Türkiye, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın ağzından, Afganistan'a muharip birlik göndermesi yolunda ABD ve NATO'dan gelen taleplere, kendi terörle mücadelesi sürerken bunu yapmayacağı yolunda bir yanıt vermişti. Irak'taki PKK ile mücadelede, ABD'nin Afganistan'dan kaydırdığı bazı araç, teçhizat ve personelin kullanıldığını, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'un son ABD seyahati vesilesiyle öğrendik. PKK ile mücadelede Türk hükümeti ve kamuoyunu tatmin edecek sonuçlar alınmaya başladığında, Ankara'nın Afganistan tutumunu değiştirmesi sürpriz olmamalı.

Bütün bu gelişmeler, Ankara'nın enerji yollarına odaklı güvenlik siyaseti içinde değerlendirilmeli. Nitekim Genelkurmay'ın 10-11 Mart'ta Ankara'da düzenlenecek uluslararası terörizm sempozyumu programında işlenecek konularda enerji ve ulaştırma yollarının özel bir yer verildiğini görüyoruz.
İşin siyasi boyutundaysa, Erdoğan'ın Almanya'ya gitmesinden önce Ludwigshaven şehrinde bir Türk ailenin evinde çıkan yangında dokuz kişinin ölmesi olayının sembolik bir anlamı olsa gerek. Bu olayın Avrupa'da yaygınlaşan faşist kökenli yabancı düşmanlığının ürünü bir terör eylemi olup olmadığı kuşkuları hâlâ açıklık kazanmadı. Sembolik önemiyse, Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğunun Fransa'da Nicolas Sarkozy, Almanya'da Angela Merkel iktidarlarında dışlayıcı engellerle karşılaştığı bir dönemde yapılmasından kaynaklanıyor.

Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığı yolundaki iddialara, Türkiye'deki son gelişmelerin fazladan güç sağladığı yorumları yapılıyor. Burada, 'Herkes türban takarsa, Avrupalı bize nasıl bakar' sığlığı ve aşağılık kompleksi ile olaya bakmayacağım. Ancak Türkiye'nin daha Ortadoğulu bir yaşam tarzını devlet işleyişi içine yedirmesi, Türkiye'nin son yıllarda edindiği kazanımların kısa sürede yok olmasına neden olacaktır. Türkiye'yi, İslam dünyasında Batı'ya kayıtsız şartsız destek verdiği için sırtı sıvazlanan ülkelerden ayıran önemli bir özelliği var. O da laik, çoğulcu, parlamenter yapısı, giderek Batı düzeyine yaklaşan hukuk yapısı ve serbest ekonomisi. Bunların bazıları bazı İslam ülkelerinde de var. Onlarda olmayan ve Türkiye'yi ileri fırlatan tek özellik laiklik.

Erdoğan'ın bugün Münih'te küresel karar mekanizmalarına Türkiye'yi anlatmasına imkân veren de işte bu laik, demokratik, hukuk düzeni.
O nedenle kıymetini bilmesi, hor kullanmaması gerekiyor.

Kaynak: Radikal