Başbakan'ın Kuzey Afrika ülkelerinde yaptığı gezide birkaç kez yinelediği laiklik vurgusu Türkiye'de yaşayan ve Başbakan': destekleyen kesimleri hayal kırıklığına uğrattı. Bu hayal kırıklığının sahipleri "İslam devleti özlemi" içinde olan bir avuç insan da değildi. "Laiklik" kavramı yüzünden dayak yemiş ve bu dayağı mesele edinmiş olan geniş bir birikimden bahsediyorum. Nitekim şöyle sitem etmekteler: "Yıllarca laiklik kavramı üzerinden baskılandık, ötekileştirildik. Müslüman kelimesini 'muhafazakâr demokrat'a tahvil ettik, bir de başımıza 'muhafazakâr laik demokrat' mı çıktı?"

Başbakan Mısır'da "Laiklik neden İslam'la çelişsin, çelişiyorsa beni buna ikna edin" mealinde sözler sarf ediyor. Ama sanırım kendisi tarafından ikna edilmeyi bekleyen binlerce kişi var, hem de Mısır'da değil, Türkiye'de. "Laiklik vurgusu" Batılı devletler, kuruluşlarla temaslarda zikredildiğinde bu kadar hayal kırıklığına yol açmıyordu; o tereciye tere satmak gibi önemsiz bir diplomatik gösteri olarak algılanıyordu. Ama bu kez tablo, "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" tabirini anımsattı. Nitekim tepki şimdilik, bu satış işleminin laiklik kavramı üzerinden ötekileştirilmiş ve eziyet görmüş bir adam tarafından yapılmasına yönelik gibi görünüyor. Lakin, elbette sızı derinde.

Müslüman dünyanın medeniyet birikimini; İslam'ın modern toplumların içine düştüğü zaaflara getirdiği çözüm imkânlarını buharlaştıran, başka bir dünya tasavvuru ortaya koyma potansiyelini yok eden bir süreç var ve asıl tartışma o sürece direnecek miyiz, teslim bayrağını çekip işimize mi bakacağız ya da her şeye rağmen direnme potansiyeli olanların yanında mı duracağız sorularının etrafında gelişiyor.

Başbakan ise daha çok meselenin stratejik boyutuyla ilgili diye tahmin ediyorum. Türkiye'yi demokrasi karşıtı bir yörüngede imiş gibi gösterenlerin, bölgedeki tek demokratik ülkenin İsrail olduğu yolundaki tezlerini çürütmek için böyle bir söylem geliştirdiği düşünülebilir. Sokaklar Erdoğan'ı seviyor ama Erdoğan'ın bunun yetmediğini bildiği, gittiği ülkelerde bulunan Batı tipi modernleşme yanlısı elitlerin de gönlünü kazanmaya çalıştığı iddia edilebilir. (Dünya Bülteni adlı internet sitesinde bu ihtimalleri özetleyen Levent Baştürk imzalı bir yazı yer aldı. Bkz: http://dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=175442 ).

Öte yandan Erdoğan'ın tavrını şaşırtıcı bulanların birde yakın geçmişi hatırlamalarında, şimdi AK Parti olan ekibin Fazilet Partisi'nden neden ve nasıl koptuğunu hatırlamalarında fayda var. Karşımızda laikliğin yakın tarih sürecinde kazandığı yıkıcı imalardan bunalmış olanların büyük anlamlar yüklediği ve bu kitleyi de temsil etmek durumunda olan bir parti var, ama bu parti aynı zamanda öteden beri militer ve müdahaleci olmayan bir laikliğin gerekli olduğunu da ifade eden bir parti.

DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ