Salt aşka dayanan bir evlilik yapmışsa çift, aşklarının hayatın karşılarına çıkartacağı her meşakketin bir çırpıda üstesinden geleceğine inanmaya meyyaldirler başlangıç yıllarında. Aşk zor zamanların telafi çabası, çöküşten yüzeye çıkarma gücüne sahip başlıca sebep ve asıl olarak da varlığın biricikliğine imanı tazelemede güç kaynağı. Peki durum kötünün kötüsünü çağıran olaylar zinciriyle bir çıkmaza giriyorsa ne olacak... Aşkı paranteze almaya yöneliyor iki kişiden biri, bazen de iki taraf birden; kalpleri parça parça da olsa. Nadir ile Simin'in başlarına geldi bu; boşanma yeteri kadar zorken, Nadir'in alzheimer hastası babasının sorunları nedeniyle daha da ağırlaştı. Maharetli bir hastabakıcı böyle durumlarda şartların kolaylaşmasına katkıda bulunabilir, ama profesyonel bir hastabakıcı değilse tercih edilen henüz, güvenilir bakıcıyı bulmak o kadar da kolay olmaz.

Sözünü ettiğim durum Asgar Ferhadi'nin bu yıl Berlin'de "Altın Ayı" ödülü kazanan filmi, "Nadir ve Simin: Bir Ayrılık"ta yaşandı. Çoğu kez yabancı festivallerde ödüller alan filmlere İranlı eleştirmenlerin burun kıvırdığı görülür. Bu film için farklı oldu. Nadiren yaşanan bir durum çıktı ortaya: Hem eleştirmenler beğendi filmi, hem sinema yönetimi ilk tereddütlerin ardından çok da dışlayıcı bir tutum izlemedi, hem de Asgar Ferhadi'nin beşinci uzun metrajlı filmi gişede seyircinin büyük ilgisine mazhar oldu. Filmin başoyuncuları olan Leyla Hatemi ve Peyman Moadi gerçekten çok başarılı bir oyun çıkarıyorlar. Ferhadi ise İran sineması içinde yeni bir üslup ortaya koyan bir yönetmen kimliğinin altını çiziyor. Ne entelektüel ne de "farsi" olan bir sinema bu. Ne salt festivaller için yapılmış, ne de sadece gişe kaygısını gözettiği söylenebilir. Filmin akışı durgun olmaktan uzak. Buna karşılık sürükleyici olmak adına klişelere de başvurulmuyor.

Eleştirmenlere göre Ferhadi'nin filminin gördüğü ilginin sebepleri şöyle sıralanabilir: Yönetmenin önceki filmleriyle ilgili iyi izlenimler, filmin uluslararası festivallerde kazandığı başarı nedeniyle uyandırdığı merak ve daha önemlisi filmdeki toplumsal gerçekçi çizginin seyircide bulduğu karşılık. Ferhadi son on yıl içinde çektiği "Çarşamba Ateşi" ve "Eli Hakkında" isimli filmlerinde olduğu gibi bu filmde de aile çevresinden topluma, sorunları çözümlemek adına "yalan"ı tabileştiren telakkileri tartışıyor ve fonda da alzheimer hastası babanın ailenin hayatına getirdiği yeni sorumlulukla ilgili meseleler, seyirciyi içine çekiyor.

 

Filmin alzheimer hastası babaya özgü sarsıcı bölümlerinin dışında aklımda kalan sahneleri: Simin evi terk ederken eşyalarını bavula sığdıramıyor. Ortak olarak sevilen bir cd elden ele dolaşıyor. Anlaşarak ayrılan çift eşyalarını taksim edebilirlerse de biricik kızlarını nasıl paylaşacaklar? Simin babasının yanında kalmak isteyen kızı Terme'ye fısıldıyor: "Merak etme, ben ayrılmak için gitmiyorum aslında, baban yurtdışına gitme, göçme isteğimi geri çeviriyor ya, evden gitmek suretiyle bu konuda düşünmeye zorlamak istedim onu."

Kimse pek dillendirmese de seyirci biliyor: Simin biraz da alzheimer hastalığının evin fezasını kapatan ağır tezahürlerinden kaçıyor. Unutan Adam, apartman dairesinin sınırlarında sanki Simin'in kendisini unutmasının da müsebbibi olacak. Hani aşkın gücü her şeye yeterdi? Karısı tarafından terk edilen Nadir'in üzüntüsüne bakıcı kadının ihmali yüzünden yatağından düşerek yaralanan babasına duyduğu acıma ekleniyor. Öfkeye dönüşen karışık duygularıyla bakıcı kadını kovuyor evden. Bir tarafta boşanma süreci, diğer tarafta hasta babanın ağır bakımı... Banyoda babasını yıkarken akmaya başlayan gözyaşları, yaşlı adamın sırtından akan sulara karışıyor kahramanımızın. Her şeye rağmen babasına ihtimam göstermek için elinden geleni yaptığını görüyoruz Nadir'in. Onu el futbolu oyununa katıyor, gittiği her yere taşıyor arabasıyla.

Öte yandan Bakıcı Kadın çocuğunu düşürmüştür ve bunu sebebi olarak Nadir'in kendisini evden kovarken merdivenden itmesini gösterir. Mahkemelik olurlar. Yargıç, kadının hamile olduğunu bilip bilmediğini sorduğunda, "bilmiyordum" der Nadir. Sahiden bilmiyor mudur? Terme kuşkulanır ve babasını sorgular. "Biliyordum, sana ders veren öğretmene hamileliğiyle ilgili bir şeyler anlatırken mutfaktaydım ben, duymuştum, ama onu kapıdan kovarken bunu düşünmedim, inan, onu kovarken hamile olduğu bir an olsun aklıma gelmedi", der Nadir.

Bakıcı kadın her ifadesiyle dindarlığını dillendiren biri, mesela Nadir'in yaşlı babasına eliyle dokunabilir mi, haram olmaz mı bu, adam elden ayaktan düşmüş, yine de nedir fıkhen durumu, bunları sormak için telefonla yetkili mercileri arayıp fetva istiyor. Ancak o da o kadar dürüst değil; hem çalıştığı yeri işsiz güçsüz, lümpen, belalı bir adam olan kocasından gizliyor, hem de çocuğunun düşmesinin asıl sebebini açıklamaktan çekindiği için, Nadir'in onu itip kakması nedeniyle düşük yaptığını iddia ediyor. Oysa gerçek farklı: Daha işe başladığı ilk gün dikkatsizliği yüzünden yaşlı adam evden kaçtı, o da yaşlı adamı caddelerde aradığı sırada bir arabanın çarpması sonucu hiç hafif olmayan, çocuğunu düşürmesine yol açan bir kaza yaşadı. Mesele şu ki yaşlı da olsa bir erkeğe bakma sorumluluğunu üstlendiği işini kocasından gizlediği ve yaşlı adamla ilgili kaza geçirmesine sebep olan ihmalini Nadir'e bildirmekten kaçındığı için de yalana başvurdu. Kaza sonucu çocuğu düşünce de suçlu olarak kendisini hırpalayarak merdivenlerden düşmesine sebep olan Nadir'i işaret etti.

İyi de Nadir onu merdivenlere itmiş olamaz, bu konuda emin kendisi, kızı Terme ile defalarca tatbikat yaptı: Kapıdan itmiş olsa, merdiven basamaklarından yuvarlanması imkansız kadının, böyle bir itme sırasında kişi ancak sahanlığa doğru itiliyor ve oradan da en fazla gidip sahanlık parmaklıklarına yaslanıyor; işte bak, böyle.

Dini bütün kadın gibi meselelere matematiksel açıklamalar getiren babası da fütursuzca yalan söyledi. Bu durumda Terme ne yapsın, kime inansın? Babası hiç de beyaz olmayan bir yalana başvurdu, bakıcı kadının hamile olduğunu bilmediğini bildirdi. Ah evet, kızgındı kadına o sıra, bakımından mesul olduğu hasta babasını evde yapayalnız bırakıp çıkmıştı kadın, bu nedenle de yaşlı adam yatağından düşerek yaralanmıştı; izleri ayan beyan ortada. Çok da geçerli sebeplerle başvurduğu yalanını dile getirdiği takdirde hapse düşebilir ve o durumda hasta babası tamamen ortalıkta kalacak; Terme bunu anlayamıyor mu...

Hiç anlamıyor bunu Terme, sonuna kadar da anlayamadı. Güven duymayı istediği insanların irili ufaklı yalanları karşısında bocalıyor en son ana kadar, babasıyla annesinin boşanma davası için girdiği mahkeme salonunda bile...