Mısır'da İhvan- ı Müslimin ile güvenlik güçleri arasında başlayan çatışma, sivil ve demokratik bir devlete ulaşmak için yapılan 25 Ocak devriminin geçiş döneminin başarısızlığı sonucu ortaya çıktı. Şimdi bu başarısızlık yalnızca Mısır'ı değil Tunus'taki geçiş dönemini de tehdit etmeye başladı. Muhammed Brahmi suikastı selefi hareketlerin çatısı altında olan ülkede bölünmelere çoktan yol açtı bile. Aynı şekilde Libya'daki geçiş dönemi de tehlikesini giderek artıran milis güçlerin sayesinde umutsuzluğa doğru sürükleniyor.
Arap medyasında yazılan makalelere ve analistlerin tahlillerine göre Arap baharının demokrasi yürüyüşünde gün yüzüne çıkan bu başarısızlık, ülkelerin ve halkların yıkımına, tahrip olmasına yol açıyor. Hatta daha da kötüsü bir zamanlar halk eliyle düşürülen eski rejimlerin yeniden doğacağına işaret ediyor. Mesela şu an Mısır'da Hüsnü Mübarek'in dönüşü konuşuluyor. Tunus'ta ise "Tunus Temerrüd/isyan Hareketi" Mısır deneyimini birebir kopyalamaya çalışıyor. Libya'daki durum da farklı değil. Trablus ve Bingazi'de dolaşan Kaddafi klonları devlet kurumlarının etrafını sarmaktan vazgeçip suikastlara başladılar.
Bir diğer analiz tüm bu olanların Arap baharının doğal sarsıntıları olduğu yönünde. Nitekim Avrupa'daki devrimlerde aynı depremleri yaşamıştır. 18. yüzyılın Fransız devrimi de birçok savaşı, darbeyi ve çatışmayı tetiklemiştir. İç savaş Fransa kralının yarım yüzyıl sonra geri dönmesine sebep olmuştur ama bu seferki dönüş Fransızların ve Avrupalıların tanımladığı gibi demokrasi yolunda bir köprü vazifesi görmüştür.
21. yüzyıl Arap devrimlerinin 50 yıl sürmesi beklenmiyor. Gerek medeniyetiyle gerek insani etkileşimleriyle gerekse bilgi ve iletişimiyle 18. yüzyıldaki devrimlerden farklılık oluşturduğu bir gerçek. Bu devrimler Thomas Friedman'ın öne sürdüğü gibi Avrupa'da 19. yüzyılda Katolikler ve Protestanlar arasında başlayan ve 30 yıl süren devrimlere de benzemiyor. Medya ve modern iletişim gücü tarafların hedeflerini karanlıkta gerçekleştirmelerine ve ellerinin düşmanlarının kanlarıyla yıkamalarına müsaade etmiyor. Fotoğraflar ve olaylara doğrudan yapılan bağlantılar tarafların daha itidalli davranmalarına, suçluların cezalandırılmasına, siyasi akımların doğru ve yanlışlarının keşfedilmesinde artık öncü rol oynuyor.
Son üç yıldır Arap baharı diye adlandırılan olaylar aslında Ortadoğu'da birbiriyle çatışan iki ana akımı karşı karşıya getirdi: İslamcı hareketler ile laik- sivil devlet destekçileri. İhvan, Mısırı yönettiği süre boyunca İslami hareketler ile laik eğilimler arasındaki uçurum arasında köprü olma fırsatını yakalamıştı ama bu fırsatı değerlendirmedi ve başarısız oldu. Şu an korkulan ise sivil devlet yanlılarının aynı hataları tekrarlaması ve güvenliği tehtid edecek hale gelmeleri. O kadar ki bu sefer ki hatalar İslamcı hareketlerle açık, kanlı ve geri dönüşü olmayan çatışmalara yol açacak gibi gözüküyor.
Mısırda şu an başta Dr. Salim al Awa, Tarık el Beşir, Fehmi Huveydi olmak üzere analistlerin, yazarların, düşünürlerin ülkeyi krizden çıkarmak ve demokrasiye dönüşü yeniden sağlamak için sunduğu fikirler, alternatifler ve çözüm önerileri Mısır'da İslamcılar ve laikler dışında üçüncü bir eğilimin var olduğunu ortaya çıkarıyor. Bu üçüncü gücün ülkeyi şiddete ve bölünmeye sürüklenmekten kurtarıp kurtaramayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Sunulan bu öneriler aslında Arap ülkeleri tarafından da yayınlanmalı ve gündeme getirilmeli. Çünkü Mısır'ın istikrarı ve güveninin tüm Ortadoğu'ya yansıdığı, ülkedeki olumsuzlukların bölgedeki diğer ülkelere de sıçradığı son olaylarla birlikte ispatlanmış durumdadır.
Kaynak: Ürdün El Rai Gazetesi
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız