Abdullah Gül'le dün öğle vakti kısa bir telefon görüşmesi yaptım, sonra da televizyondan basın toplantısını izledim.
Herhangi bir kuşku yok:
Gül yeniden aday oluyor.
Telefonda kendisine sordum:
"Aday oluyor musunuz?"
Yanıt:
"Seçimde meydanları gördünüz, halkın mesajı yeterince açık değil mi?"
"Yani kararlısınız?"
Gül'ün yanıtı:
"Tersini nasıl yapabiliriz?"
"Yaparsanız ne olur?"
"Tersini yaparsak, o meydanlardaki halk bize ne der?"
Sorumu soruyla yanıtladı Gül...
Evet, 22 Temmuz'da iki oydan birini AKP'ye vermiş olan halk, Abdullah Gül aday olmazsa ne diyebilirdi AKP'ye?
Düşündüm.
"Askere yattılar!" diyebilir miydi?
"Askerden korktular!" diyebilir miydi?
"Kapalı kapılar arkasında, örneğin Dolmabahçe'de, Başbakan Erdoğan'la Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt arasında, demek ki Gül'ün aday olmaması için pazarlık yapılmış" diyebilir miydi halk?
Bilemiyorum.
Her türlü soru akla gelebilir. Bunlardan biri de uzlaşma ile ilgili. Soruluyor, "Gül olmasa da, bir başkası üzerinde uzlaşma sağlansa, daha iyi olmaz mı?" diye.
Olabilir.
Ama neredeyse her iki seçmenden birinin oyunu alarak sandıktan çıkmış bir partiye, hâlâ kalkıp kendi adayını cumhurbaşkanı seçemeyeceğini söyleyebilir misin?
Seçim sandığından çıkmış böyle büyük bir çoğunluğa, bir azınlığın kendi adayını dikte etmeye kalkışması uzlaşma sayılabilir mi? Demokrasiye sığar mı?
Sanmıyorum.
Seçim öncesini anımsayın.
Erken seçime gidilmesi, yeni cumhurbaşkanını yeni Meclis'in seçmesi isteniyordu. Seçmenin yüzde 45'inin Meclis'te temsil edilmediği, AKP'nin yüzde 35 oyla milletvekillerinin yüzde 65'ine sahip olduğu belirtiliyor ve bu iki noktanın da meşruiyet sorunu yarattığı savunuluyordu. Böyle bir Meclis cumhurbaşkanını seçemez deniliyordu.
Artık bunlar aşıldı.
Temsil sorunu kalmadı. 22 Temmuz'la birlikte seçmenin yüzde 85'i parlamentoda temsil edilir hale geldi. AKP'nin oy oranı yüzde 48'e vurdu. Meşruiyet tabanı son derece genişlemiş bir parlamento oluştu.
Şimdi ne yapacaksınız?
Abdullah Gül olmasın mı?
Neden?..
Başbakanlık yapmış, kaç yıldır Dışişleri Bakanlığı yapmakta olan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasını engelleyen nedir?
Eşinin türbanı...
Kafasının içi...
Gizli gündem vs...
Lütfen bunları artık geçin. Ayıp oluyor. Asıl bu anlayıştır Türkiye'yi geren, kutuplaştıran ve de bölen...
Gül'ü Çankaya'da görmek istemeyebilirsiniz. Bunu ifade edebilir, meydanlarda demokratik hakkınızı kullanarak protesto da edebilirsiniz.
Ama orada durun.
367 gibi örneklerle hukuku eğip bükmeye, hukuku siyasete alet etmeye kalkışmayın. Meclis'i boykot etmeyin. Gece yarısı muhtıralarıyla yol kesmeyi denemeyin.
Olmuyor.
Geri tepiyor.
Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Mehmet Ali Şahin'in önceki gün açıkladığı gibi, "Halk 22 Temmuz'da siyasetin sadece siyaset aktörleri tarafından yapılması gerektiğini ortaya koymuştur."
Nokta.
Çerçeve budur demokrasilerde.
Şimdi makul olana gelince...
Demokrasinin yine 367 engeline takılması kimselere fayda sağlamaz.
Doğru olan, Meclis'in yine boykot edilmesi değildir. Meclis'e girmek, cumhurbaşkanı seçim sürecini başlatmak, bu arada istenirse kendi adayını göstermektir doğru olan.
Yoksa...
Seçim yine kapıyı çalar!
Cumhurbaşkanını yeni Meclis de seçemezse, bir ay içinde yine seçime gitmekten başka çare kalmaz.
Türkiye'yi bir daha seçimle yormak doğru olmaz. Meclis'i boykot etmeden doğru yolu bulmak, milli iradeye saygının da bir gereğidir.
Nitekim, bugünkü gazetemizin manşetinde MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Ankara Temsilcimiz Fikret Bila'ya açıklamaları yer alıyor. Buna göre, MHP grubu, yeni Meclis'te herhangi bir boykota katılmayacak. Bu durumda cumhurbaşkanı seçimi krizsiz gerçekleşebilir.
MHP liderinin bu tutumu son derece yapıcıdır.
Abdullah Gül cumhurbaşkanı adaylığı için düğmeye basmış durumdayken, bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
[email protected]
Kaynak: Milliyet