AKP tarafından hazırlattırılan yeni anayasa taslağında cumhurbaşkanına da milletvekilleri gibi dokunulmazlık getiriliyor.
Yeni cumhurbaşkanı Gül olacağına göre, Gül'e dokunulmazlık zırhı hazırlanıyor.
Gül'ün buna ihtiyacı var mı? Var!
Gül, Erbakan'ın mahkûm olduğu "trilyon davası"ndan dolayı Gül halen sanıktır; dokunulmazlığı olduğu için yargılanması yapılamıyor!
Cumhuriyet gazetesi kaç defa haber yaptı, Gül Çankaya'ya çıkarsa, milletvekilliği düşmüş olacağından, artık yargılanabilir diye; 'bir kısım hukukçular' bu yolda görüş bildirdiler.
Şimdi AKP hem Gül'ü Çankaya'ya çıkarıyor, hem dokunulmaz zırhı giydirmek istiyor...

'Trilyon davası'
Yukarıda yazdıklarım, kısmi gerçeklerin nasıl çarpıtılarak bir komplo kâşanesi inşa edilebileceğine dair tipik bir örnektir. Hukukçu değilseniz ve konuları da pek incelememiş iseniz, çok inandırıcı da gelebilir.
Okurlarını, dinleyenlerini "bidon kafalı" sananlar böyle komplo kurgularıyla kışkırtıcılık yapmayı çok iyi becerirler.
Şimdi biraz yakından bakalım:
Partilere verilen hazine yardımını "sahte evrak düzenleyerek" örgüte dağıtılmış gibi gösterme suçundan açılan ceza davasında sadece yetkili Genel Başkan olarak Erbakan mahkûm oldu, parasal konularda yetkili Genel Başkan Yardımcısı Ulucak'ın yargılanması sürüyor.
Bu ikisi dışında, yargılananlar beraat ettiler!
Abdullah Gül gibi, partide parasal konularda "yetkisi" ve sahte evrak düzenlenmesinde "eylem"i bulunmayan bütün genel başkan yardımcıları, mesela Şevket Kazan ve Ahmet Tekdal beraat ettiler ve Yargıtay onayladı!
Yargıtay onaylı bu beraat kararı, Gül'ün suçsuzluğunu gösteren bir "kesinleşmiş hüküm"dür.
Hukuk davasına gelince... Dokunulmazlığı olanlar hakkında da hukuk davası açılabildiği için, Gül ve diğerleri hakkında Hazine, "trilyon"un ödenmesi için tazminat davası açtı. "Yetkisi" ve "eylemi" olan Erbakan, Rıza Ulucak ve ilgili il başkanları tazminatı ödemeye mahkûm oldular.
"Yetki"si de "eylem"i de bulunmayan Gül ve diğerleri hakkındaki dava, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce reddedildi, hüküm kesinleşti.
Gül hakkında "dokunulmazlık zırhı" gerektiren herhangi bir durum kesinlikle yoktur.

Neden Anayasa'ya...
Öyleyse niye Anayasa'ya böyle bir hüküm konuluyor! Prof. Ergun Özbudun'un cevabı:
- Ben 1986'da yayımlanan kitabımdan bu yana, cumhurbaşkanlarının da esasen dokunulmazlığa sahip olduğunu, bunun Anayasa'da açıkça belirtilmemesinin bir eksik olduğunu, Anayasa'da bunu açıkça yazmak gerektiğini savunuyorum. Bugünün işi değil bu!
Hoca'nın yirmi yıldır savunduğu görüş!
Bütün parlamenter sistemler gibi bizde de cumhurbaşkanı "sorumsuz"dur, sadece "vatana ihanet"ten suçlanabilir. Hem bunu kabul edeceksiniz, hem milletvekilinin ve dışarıdan atanan bakanların sahip olduğu "dokunulmazlığı" cumhurbaşkanı için yok sayacaksınız! Mantık da hukuk da bunu kabul etmez!
Prof. Özbudun'un savunduğu düzenlemenin hukuk mantığı bu. Yine Özbudun'un hatırlattığı gibi, 1924 Anayasası'nın 41. maddesi böyleydi.
Şimdi, Gül'e ihtiyacı olmayan bir 'zırh' hazırlanıyor değil, parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığına ilişkin düzenlemede teorik bir eksik gideriliyor. O kadar.

Kaynak: Milliyet