Vatan böylesine tehlikedeyse, siz şimdi oturup, yok hukukmuş, yok saygıymış, yok ifade özgürlüğü imiş gibi ayrıntılarla ilgilenir miydiniz? Uçuruma yuvarlanırken parlamenter oyununun kurallarını mı düşünürdünüz yoksa bir dala tutunmayı mı?  
  
Avrupa Birliği uyarıyormuş. 'Eğer AKP kapatılırsa Türkiye'nin AB'ye katılması zorlaşır hatta olanaksız olur' diyormuş. Demesine diyor ama bunun herkes için bir uyarı olduğunu göremiyorum. Kimilerine göre böyle bir ifade olsa olsa bir umut ışığı, bir müjdedir. Türkiye'nin AB'ye girmesini istemeyenlerin algılamasına göre AB'den ve en sonunda en yetkili birisinden, Barroso'dan gelen mesaj başkadır: 'AKP hemen kapatılmalı ki AB artık iç işlerimize karışmasın. AKP'yi devre dışı bırakıp AB sürecini durdurabilmenin ve rahat etmenin tam zamanıdır' biçiminde bir teşvik duyuyorlar.

AB konusunda cepheleşme tamdır ama durumun öyle olduğunu kabul etmek istemiyoruz galiba. 'Hepimiz AB'yi istiyoruz, AB'ye üye olmak hepimizin arzusudur' havasındayız. Oysa toplumun ve ülke elitinin önemli bir bölümü AB ile barışık değil. Kimileri AB'yi ya hiç istemiyor, yani her halükarda istemiyor, kimileri bazı ütopik ve gerçekleşmeyecek 'koşullarla' istiyor (yani istemiyor!), kimileri de istiyor ama AB konusunda öylesine kuşkulu ve güvensiz ki bu proje sekteye uğrarsa derin bir nefes alacaklarını içten içe hissetmekte. Bu en son grup için, istediği yöne gitmeye bir türlü cesaret edemeyenler de diyebiliriz; zorla AB dışında bırakılsalar sevinecekler, çünkü bu durumda sorumluluğu da üstlenmeyecekler.

Bu tür düşünceler aklıma geçenlerde (4 Nisan) Erol Manisalı'nın Cumhuriyet'teki yazısını okurken geldi. Yazar, Türkiye'deki kutuplaşmayı çok açık bir biçimde kaleme almıştı. İki kesim varmış ülkede, biri birinin karşısında: küreselciler ve ulusçular. İyiler ve kötüler gibi. Bu cepheleşme algılamasına dikkat etmek ve böyle bir algılamanın doğal sonuçlarını düşünmek gerek. Bu biçimde düşünenler oldukça olacakları öngörmeye çalışmak ve AB yandaş ve karşıtlarını yeniden değerlendirmek gerek. Gerçekçi olmak ve adımlarımızı ona göre atmak için.

Yazara göre küreselciler, 'ak olanın karşısında kara kadar zıt' olup şöyle imiş: ABD ve AB kapitalist ve emperyalist sistemine bağlıymışlar. Bu durum Türkiye'yi sömürge durumuna sokuyormuş. Piyasa kurallarını artık 'onlar' belirleyecek. Siyasi kurumları da ileride 'onlar' belirleyecek. Siyaset 'AB'nin öngörüleri, ABD'nin çıkarları doğrultusunda uygulanacak'. Sonuçta Lozan'ın kazanımları ortadan kalkacak, sınırlar değişecek, bir federasyon oluşacak ve sosyal devlet de 'tamamen' tasfiye edilecek, 'doğal olarak'. Bu küreselciler kimlerdir? Dinciler, ırkçı bölücüler ve bazı büyük sermaye çevreleri imiş. Bunlar 'ülkede örtülü bir faşist ortam yaratmak üzere' imişler.

Bu tablo korkutucudur. Tablo derken -aman yanlış anlaşılmasın!- Türkiye'nin tablosu demek istemiyorum, hayal gücünün oluşturduğu tablo demek istiyorum. Birileri Türkiye'nin böyle olduğuna gerçekten inanıyorsa neleri yapmaya muktedir olduğunu hele bir düşünün! Durum öyleyse siz her şeyi göze almaz mıydınız? Vatan böylesine tehlikedeyse, siz şimdi oturup, yok hukukmuş, yok saygıymış, yok ifade özgürlüğü imiş gibi ayrıntılarla ilgilenir miydiniz? Uçuruma yuvarlanırken parlamenter oyununun kurallarını mı düşünürdünüz yoksa bir dala, herhangi bir dala tutunmayı mı? Böyle ölüm kalım kavgasında her şey mubah sayılmaz mı? Korkutucu olan işte bu algılamadır ve bu algılamanın doğal sonucu olarak muhtemel bir planın yönü.

Barroso'dan Ulusalcılara taktikler!

Batı, ABD ve AB böyle algılanıyorsa antidemokratik öneriler ve uygulamalar azdır bile. Ben çevremi böyle algılasam fişeklikleri kuşanır dağa çıkardım! Düşman belli, planı belli, işbirlikçiler de belli. Böyle düşünenler doğru mu düşünüyor, yoksa yanılıyor mu sorusu bir yana, herhalde çok acı çekiyorlar. Ortamı öyle görüyorlarsa çok mutsuzlar kuşkusuz. Çok öfkeli, korku ve umutsuzluk içindeler herhalde. Bu durumda olsanız siz ne yapardınız? Ya da neler yapmazdınız ki? AB'den uzak durmaya çalışmaz mıydınız? Barroso bundan dolayı uyarı değil, AKP'nin kapatılması için -istemese de- teşvikte bulundu sanıyorum! Türkiye'yi AB dışında tutacak ve AB'den uzaklaştıracak yolu gösterdi. Gösterdiği yolun ters yönüne gidersek AB'den de kurtuluruz. Böyle düşünenler az değildir herhalde.

Korku ve özellikle fobilere karşı mantık yardımcı olamıyor. Hatta doktorlar, halüsinasyonu olan kimselere karşı çıkmayın çünkü sizi de düşman safında görmeye başlarlar, size karşı güvenleri tam olarak sarsılır, diye tavsiyede bulunurlar. Kapalı sistemdir fobili yaklaşım. Seçmeci bir yaklaşım ve zoraki yorumlarla hayali korku hep doğrulanır, yeniden üretilir. Ne yapmalı? Bilemiyorum doğrusu! Ben de kendi payıma, Türkiye'de durum budur diye çok kaygılıyım: demek birileri ülkedeki siyasi grupları, dile getirilen önerileri ve AB'yi bu biçimde yorumluyorlar diye çok kaygı duyuyorum. AB'ye girmek için bunca ülke can atıyor. Çırpınıyor adeta. Girenler çıkmayı akıllarına bile getirmiyor. Çünkü AB'ye katılınca hiçbir zararlı şey olmamış ülkelerinde, hep yararlı şeyler olmuş. Hele az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler AB üyeliğini nimet sayıyor. Kapitalizm, emperyalizm, tekeller diye konuşsanız siz şaşkın bakacaklar. Bir tek Türkiye'de birileri 'AB'ye giriyoruz' diye panik içinde! Egemenlik elden gidiyor diyorlar. Neden bir tek Türkiye'de egemenlik elden gidecek acaba? Herkesinki yerli yerinde de neden illa Türkiye'nin egemenliği elden gidiyor? 'Herkes bize karşıdır' psikozu baş göstermesin bir kez, işte sonu böyle olur.

Aslında bu tür 'ulusalcı' görüşler bütün ülkelerde ve küçük marjinal gruplar arasında vardır ve hep de olacaktır. Ama Türkiye'de bu görüşler 'resmi' görüş olma eğilimini gösteriyor. Devlet politikası bu görüşlerden önemli derecede etkileniyor, hatta bu görüşler temel görüşlere dönüşüyor. Ve devlet ile hükümet anlaşamayınca... ha, bunu da AB'ye anlatmak çok zor! Devlet ile hükümetin anlaşamamasının nasıl olanaklı olabileceğini -bu garabeti- anlatabilsek, onlar da bize saygı duyacaklar. Şu Barroso'lara, Lagendijk'lere birileri sırrı fısıldamalı, uyarı böyle olmaz demeli. 'AKP kapatılırsa sizi hemen AB'ye alırız' desinler, bak işler nasıp şıp diye düzene girer!
 
Kaynak: Zaman