“Amerika Pakistan’a saldırabilir.” Bu cümle ilk bakışta o kadar şaşırtıcı ki, Türkiye’de her hangi biri böyle bir iddiada bulunsa alay konusu olur. “Terörle mücadele”de en yakın müttefiki, üstelik Pervez Müşerref gibi, iktidarını büyük oranda Amerikan desteğine bağlamış bir Devlet Başkanı olan ülkeye ABD saldırısı olur mu? Olur ve bu açıkça tartışılıyor artık. Bir süre önce ABD yönetimine mensup bazı kişiler, Pakistan yönetiminin Aşiretler bölgesinde üslendiği söylenen el Kaide unsurlarını ortadan kaldırmadığı ya da başlatacağı bir operasyonu başaramadığı takdirde Amerikan ordusunu bu bölgelere saldırması gerektiğini dile getirdi. Son olarak da Washington Post gazetesi, “El Kaide’ye karşı etkin bir çalışma yapmaması durumunda ABD’nin duruma müdahale etmesi gerektiğini, Pakistan’ı stratejik noktalarının vurulmasının zorunlu olduğunu, bunun için açık ve gizli operasyonların yapılabileceğini” yazdı. Bush yönetimi de Çarşamba günü açıktan Pakistan’a müdahale yapılabileceğini duyurdu.

 

Günler süren kuşatmadan sonra Lal Mescidi’ne yapılan kanlı operasyonla Pakistan yönetimi ülkedeki medreselere karşı kapsamlı bir mücadele başlattı. Ardından Pakistan ordusuna yönelik saldırılar tırmandı. Ülke, etnik sorunların ötesinde ABD destekli yönetimle İslamcı gruplar arasında ciddi bir çatışma ortamına sürükleniyor. Söz konusu operasyonlar, sanıldığı gibi aşiretler bölgesindeki el kaide unsurlarıyla sınırlı olmanın ötesinde, ülke içinde medrese ve İslamcı gruplara yönelik büyük bir “temizlik” harekâtı olarak planlandı. Bu planın ABD tarafından yapıldığını ve Pakistan yönetimine uygulatıldığını söylemeye gerek yok. Bu durum, Veziristan ve Belucistan gibi, sorunlara yaygın bir kriz daha ekledi. Bu krizlerin Pakistan’ı çok ciddi istikrarsızlığa sürükleyeceği, Müşerref yönetiminin bu nedenle olağanüstü hal ilan edip seçimleri erteleyebileceği belirtiliyor. Soğuk Savaş döneminden bu yana, Afganistan projesinde ABD ve Pakistan ordusu tarafından güçlendirilen yapılara karşı başlatılan tasfiye, aslında Afganistan’ı işgaliyle aynı şey. Terör ve İslamcı tehdit üzerinden jeopolitik programlar uygulanıyor.

 

Özgür Belucistan bir Amerikan projesi. Bölge Pakistan’dan er geç koparılacak. Aynı ABD, Pakistan yönetimiyle de her alanda ortak hareket ediyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin en ciddi ayrıştırma planlarından biri olan Belucistan siyasi sonuçları itibariyle bütün bölgede etkili olacak. Veziristan ise, ABD’nin İslamcı gruplara karşı yeni operasyon merkezi olmaya doğru gidiyor. Tabi, Pakistan ordusunun üstesinden gelemediği bölgeyi ABD denetim altına almayı başarabilirse. Şu anki durum, Afganistan ve Irak işgalinden sonra yeni bir cephenin açılmakta olduğu yönünde.

 

Aslında ABD’nin Pakistan’a saldırısı çok önce başladı. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında Pakistan’ın kuzeybatısındaki aşiret bölgesi Bajur’da el Kaide kampı iddiasıyla bir yer bombalandı. Burası aslında çocukların eğitim yaptığı bir Kur’an okuluydu. Büyük çoğunluğu çocuk 80 kişi hayatını kaybetti. ABD kaynaklarına göre burası el Kaide’nin üst düzey yetkililerinin bulunduğu bir kamptı. Pakistan kaynakları da aynı fikirde. İki ülkenin saldırıdan sonraki açıklamaları birbirinin aynısıydı.

 

Okul, Pakistan ordusuna göre kendi helikopterleri tarafından bombalanmıştı. ABD kaynaklarına göre ise, daha sonra, ABD’nin pilotsuz uçakları tarafından vurulduğunu duyurdu. Bir başka kaynak, ABD istihbaratı ve verdiği koordinatlara göre Pakistan helikopterlerinin bombaladığını bildirdi.

 

Ancak dikkat çekici olan Kur’an okulunun aslında NATO birlikleri tarafından bombalanmış olmasıydı. Üzerinde durulmadı. Bu da, cinayetin hem ABD hem de NATO hem de Pakistan tarafından işlendiğini ortaya koyuyordu. Çünkü Pakistan ile ABD arasında varolan ortak operasyon anlaşması, saldırıdan kısa zaman önce Pakistan ile NATO arasında da imzalandı. Anlaşmaya göre NATO güçleri, Afganistan’dan Pakistan’a geçebilecek, sınır ötesi operasyon yapabilecek. Bölgeye yönelik saldırı işte bu çerçevede yapıldı.

 

İşin tuhaf tarafı, aynı bölgede binlerce kişi iki gün önce ABD ve NATO karşıtı protesto gösterileri yaptı. Daha da tuhafı, Pakistan hükümeti ile bölgedeki Taliban yetkilileri arasındaki barış görüşmeleri bombalanan yerde, Bajur’da yapılıyordu. Saldırıdan iki gün önce yapılan görüşme imza aşamasına gelmişti. Anlaşma, okula saldırının gerçekleştiği Pazar günü aynı yerde imzalanacaktı. Çoğu çocuk 80 kişinin öldüğü saldırıda hayatını kaybedenlerden biri de, Taliban adına imzayı atacak kişiydi. Bütün bunlar kolay açıklanabilen şeyler değil.

İşte şimdi, Bajur örneğinde ya da Lal Mescid örneğinde gördüğümüz saldırılar bölgesel bir niteliğe bürünecek. ABD güçleri hem Veziristan bölgesine kapsamlı saldırılar başlatacak hem de Pakistan içindeki büyük tasfiye operasyonunda etkin biçimde rol alacak ya da operasyonu yönetecek.

 

12 Temmuz’da yazdığım “Gerçek suçlu kim” başlıklı yazıya Pakistan Büyükelçiliği’nden “sertçe” bir tepki geldi. Verdiğim bilginin dolayısıyla yorumlarımın yanlış olduğu belirtilerek, Pakistan yönetimini resmi açıklamaları sıralanmış. Öncelikle şunu belirtmeliyim: Pakistan’ı seven insanlar arasındayım ve yorumlarımı duyduğum üzüntü ile kaleme aldım. Lal Mescid’i örneğinden hareket ederek, olayın özel safhalarını değil, genel olarak bölgesel gelişmeleri değerlendirdim. Umarım yanılırım ve çok sevdiğim bu ülke bütün bu istikrarsızlık senaryolarının üstesinden gelebilir. Ancak endişeliyim. Belucistan sorunu, Veziristan sorunu ve içerideki büyük tasfiye operasyonu Pakistan’ı çok zayıflatacak. Böyle bir coğrafyaya ABD’nin açıktan bir müdahalesinin nasıl bir yangına ve reaksiyona sebep olacağını tahmin edebiliyorum. Böyle bir müdahale Pakistan’ı karıştıracağı gibi Keşmir’den Afganistan’a kadar geniş bir cephe açacaktır.

 

Bana göre ABD’nin iki müttefiki zor durumda; Pakistan ve Türkiye. Washington’ın “şer ekseni” ilan ettiği ülkelerle hemen hemen aynı tehditlerle yüzleşiyor ve bu tehditlerin kaynağı ABD. En azından ABD’nin bölge politikaları. İki ülkenin de üstesinden gelmeye çalıştığı ayrışma, bölünme senaryoları Washington’daki planlamacılar tarafından yönetiliyor. Ne hazindir ki, ABD desteğini en önde tutan yönetimler, bu sorunları aşma yolunu yine Washington’da arıyor. Özgür Belucistan ve Özgür Kürdistan, sadece Pakistan’ı ve Türkiye’yi değil, bulundukları coğrafyayı yeniden dizayn edecek projeler.

 

ABD’nin Pakistan topraklarını vurması, Müşerref yönetiminin içerideki operasyon için ABD ile işbirliği yapması, onu davet etmesiyle Ruslar’ın Afganistan’a girmesi nitelik olarak hiç de farklı değil. Alacağımız bir ders daha var: ABD, sadece düşmanlarını değil, dostlarını da parçalıyor.