Eğeriz çeliği lalenin gölgesine
Yeter ki mevsiminden haber ver
Ey dağların ardında kışlayan bahar
Sen gözlerini sakladın yaktı bizi geceler


İslam insana iç motivasyon verir. Aynı gücü toplumsal boyuta taşımada, amaç ve hedef bütünlüğü sağlamada eşsiz bir söylemdir. Zamana ve mekana dayanıklılık gösteren bu özellik aynı zamanda onun ilahi bir karektere sahip olduğunun göstergesidir.
En karanlık günde dahi ümitli olabilmek....
Müslümanlara ait bu ilke kaypsız bir hayatın haberini taşımaktadır. Günler çevrilir, yenilgi,kazanç zamanları olabilir ancak, kaybetmek yok!
Kayıpsız bir hayat her ortamda ve en zor şartlarda mümkün. Mümini ayrıcalıklı kılan ve her yenilgi arifesinde tekrar zaferlere kuşandıran, seferber eden muştu başkalarınca anlaşılmayabilir.
Tarih göstermiştir ki, İslam toplumu ne zaman adaleti bir zırh gibi giydi, zulmün ve fitnenin üzerine yürüdü, ilahi lutufla karşılaştı; huzuru, güveni, birliği doğal ecir olarak yanında buldu.
Ve ne zaman kendi çinde fitne üretti, birbirine düştü, Kitabı okuyamaz, işitemez oldu; aşkını, güvenini, erdemini ve umudunu kaybetti.
İki ayrı hali resmeden sayısız örnek buna şahittir. Endülüs bu örnekliğin en hüzünlü tablolarını önümüze koymuştur.
İmanı aşkla sırtlanıp dünyaya adalet dağıtmakla, nefsin kıskacı altında birbirini boğazlamak, tekfir etmek arasında ne büyük mesafe vardır.
Ancak öfke öyle yanıltıcı ve öyle tatlı bir yoldan çıkarıcı işleve sahiptir ki, insanı kör yapar da, dağın ardını gördüğüne inandırır. Tam da böylesi günlerde yaşıyoruz. Birbirimizi dinin dışına atığımız, cennetten kovmaya çalıştığımız, kul olduğumuzu unuttuğumuz günlerden geçiyoruz. Ve günlerin derununda saniye saniye yapıp ettiklerimizin kayıtlandığını unutmak şöyle durusun, izahı gayrı kabil anlardan,benzersiz çarpıklık içinden ödül bekler durumdayız. Tekfir eden de tekfir ediliyor diğer gruplarca. Dışlama kalıbında ortaklık sözkonusu. Her grup dinin jandarması ve hudutları o çiziyor. Hesap gününü dünyada kurmak, ceza vermek istiyorlar ve bilgiyi kanlı kılıca dönüştürüyorlar. Dünya gerçekliğine bu halimizle, oyuncak olma imkanı veriyoruz.
Dünyada imkanlar eşit.
İstemek, emek vermek ve ısrarla hedef kovalamak gerek. Bunu kim başarırsa günler ona hizmet eder. Geniş coğrafyaya yayılan, iddiasını, ruhunu kaybetmiş, ümmet olduğunu unutmuş, celadına aşık, dostuna düşman anlayışın varlığı kütleden ibarettir.
Ruhu olmayanını umudu olamaz.
Umudu olmayanın amacı olamaz.
Amacı olmayan hedef koyamaz.

Mescid-i Aksa'ya giriliyorsa bu yokluk yüzünden. Hedefsiz, hareketsiz kütle oluş yüzünden. Her mümin;tek tek hepimiz bu imkana rağmen, kulak zarını yırtan varlığın çığlığına rağmen, kayıtsız kalıp hiç birşey olmamış gibi yaşamaktan sorumluyuz.
Bir-kaç milyon kişinin planlı, programlı çalışmasını izleyen bir buçuk milyar insan olarak, bu utancı pay ettiğimizde, tarafımıza izahı yapılamaz utancın düştüğünü görmüş olacağız.
Zaman göstermektedir ki, çok olmak değil, Mevlana'nın dediği gibi "çokcanlı olmak" marifettir.
Çokcanlı olmak, imanı aşk bilmekle başlar. Hayatı büyük bir nimet, Kitabı onu meşrulaştıran daha büyük bir nimet olarak bilmekle eşiğe varılır.
Sonra kitaba sımsıkı sarılmak...
Çocuğuna yeniden kavuşan bir anne gibi.
Ardından sakinleşip gemileri uyutan bir liman gibi. Bütün önyargıları suya atıp, teslimiyetin en yüksek zirvesinden sayfaları çevirmek... Güvercin kanat çırpar gibi...
Herkese adil davranabilme ödevi, kendi aralarında merhametli olma becerisi böyle başlar. Ümit ve korku, "sıratım mustakim" üzre tutar mümini.
Öyle bir tutuştur ki o, yalın ayakla yollara düşenler, devlet olup geri dönerler. Gümüşten sel olup kovuldukları Mekke'ye ışıltıyla akarlar.
Safiyeti sinede tutmak büyüğü savaşların. Sıratı dünyada kurmaya kalkmak, haddi aşmak...
Sonrası sessizlik...
Kalın, kara, zift gibi sessizlik.
Kitabını parça parça edenler gibi; aklını, insafını, merhametini, kalbini parçalayanlar, ateş çukurunun kenarına yaklaştıkca "kopmaz halkayı" tekrar yakalayabilecekler mi?
Karanlık günleri aydınlık sananların mumu sönecek.
Bir kişiyle dirilişe duran ümmet, yine o aydınlık sabaha girecek.
Herkes, asıl annesinin o Kitap olduğunu kavradığında...
Değil mi ki, umut imanla kayıtlanmıştır ve miras yazılmıştır Müslümana.
Şimdi günler devine dursun yatağında.